amatör müzik çalışmalarına robert kolejinde okuduğu yıllarda başlamış ve ilk defa 1960 yılında babasının arkadaşı olan ilham gencer’in kulübünde sahneye çıkmış anadolu rock sanatçısıdır. ilk müzik grubu olan (bkz: dinamitler)'i 1963 yılında kurmuştur. o dönemlerde (bkz: elvis presley) tarzının yoğun etkisinde olduklarından hem görünüş olarak ona benzemeye çalışırlar hem de şarkı repertuarında onun eserlerini seslendirirler. dinamitlerden sonra kurduğu cem karaca ve bekledikleriniz (1963) ve jaguarlar (1964) isimli gruplarla yaptığı çalışmalarda da repertuarında elvis presley etkisi büyüktür. bu gruplarla da rock’n roll tarzında çalışmalar yapmaya devam eder. tiyatro kökenli bir ailenin içinde büyümüş olmasından dolayı bu dönemlerde birkaç tiyatro oyununda da rol alan karaca, böylece hem tiyatral hem de müzikal anlamda ciddi sahne deneyimleri kazanmış olur.
rock’n roll tarzındaki müzik çalışmaları 1965 yılına kadar bir süre daha devam etmiştir. 1965 yılında askere gidip gelen karaca’ nın bundan sonraki süreçte müzik anlayışı ve tarzı değişmeye başlamıştır.
uzun zaman solist sıkıntısı çeken moğollar grubunun karaca’nın çalışmalarını takdirle izledikleri bilinmektedir. aynı şekilde karaca da, anadolu pop akımının isim babası olan ve folk-rock tarzında da başarılı çalışmalar yapan gruba karşı sempati duymuştur. ortak ihtiyaçlara ve müzikal anlamda yakın fikirlere sahip olmaları sonucunda 1972 yılının ortalarında ‘cem karaca-moğollar’ birleşmişlerdir. birlikte çıkardıkları ilk plak, şubat 1972 tarihli obur dünya’ dır. bu plağın arka kısmında sözleri halk ozanı emrah’a, müziği karacaya’ ya ait olan el çek tabip şarkısı bulunmaktadır. birliktelikleri güzel sonuçlar veren grup, 1972 yılında hey dergisi tarafından yılın gurubu seçilmişlerdir. temmuz 1973’te gel gel isimli 45’liği çıkartırlar ve yoğun konser programlarıyla çalışmalarını sürdürürler. aynı yıl, karaca ve berkay dışında grup üyelerinde bazı değişiklikler olmuştur ve bu yeni kadroyla da namus belası plağının kaydı yapılmıştır.
karaca’nın yaşamının son dönemlerinde dini meselelere eğilmiş olması, ölümünden sonra onun hakkında çok tartışılan konulardan birisi olmuştur. karaca şarkılarında bu konuyla ilgili temalara yer vermesinin almanya yıllarında başladığı söylenebilir. zira o dönemlerde babasını kaybetmiş, ancak vatandaşlıktan çıkarıldığı için ülkeye dönememiş ve babasının cenazesine katılamamıştır. sanatçının almanya’da çıkarttığı bekle beni albümündeki oğluma şarkısı, ölüm-yaşam sorgulamasını yaptığı, dünyanın geçici olduğuna dair düşüncelerinin ortaya çıktığı bir şarkıdır. 'istanbul şehri malın olsa ölümden öteye köy yok ya...sultan süleyman’a kalmamış ha babam dönen dünya, babanın tapulu malı olsa kefenin cebinde yer yok ya” sözleriyle dile getirir düşüncelerini. yurda döndükten sonra yaptığı çalışmalarda da şarkılarında bu içeriğin devam ettiğini söylenebilir. yaşının ilerlemesiyle birlikte, inançla ilgili söylemleri gözle görülür olmaya başlar. 1999 yılında yayınladığı bindik bir alamete albümü ağırlıklı olarak ölüm ve sitem temaları içeren şarkılarla doludur. sakın dönme şarkısındaki “bağışlamak allah’ın işi, seni ben nasıl bağışlayabilirim ki” sözleri ve yine albümdeki (bkz: allah yar yar) şarkısı sanatçının bu anlamdaki şarkılarına örnek olarak gösterilebilir.
karaca ile ilgili bir diğer tartışma konusu, onun politik duruşuyla ilgilidir. sanatçı ülkeye döndükten sonra katıldığı birçok programda, belgesel ve söyleşide bu konudaki düşüncelerini dile getirmiş, fanatik bir ideolojik inancının olmadığını, her zaman yanlış giden şeyleri eleştirdiğini, sanatında her zaman muhalif olduğunu ancak bunları hep (bkz: hümanist) bir bakış açısıyla dile getirdiğini ifade etmiştir.
rock’n roll tarzındaki müzik çalışmaları 1965 yılına kadar bir süre daha devam etmiştir. 1965 yılında askere gidip gelen karaca’ nın bundan sonraki süreçte müzik anlayışı ve tarzı değişmeye başlamıştır.
uzun zaman solist sıkıntısı çeken moğollar grubunun karaca’nın çalışmalarını takdirle izledikleri bilinmektedir. aynı şekilde karaca da, anadolu pop akımının isim babası olan ve folk-rock tarzında da başarılı çalışmalar yapan gruba karşı sempati duymuştur. ortak ihtiyaçlara ve müzikal anlamda yakın fikirlere sahip olmaları sonucunda 1972 yılının ortalarında ‘cem karaca-moğollar’ birleşmişlerdir. birlikte çıkardıkları ilk plak, şubat 1972 tarihli obur dünya’ dır. bu plağın arka kısmında sözleri halk ozanı emrah’a, müziği karacaya’ ya ait olan el çek tabip şarkısı bulunmaktadır. birliktelikleri güzel sonuçlar veren grup, 1972 yılında hey dergisi tarafından yılın gurubu seçilmişlerdir. temmuz 1973’te gel gel isimli 45’liği çıkartırlar ve yoğun konser programlarıyla çalışmalarını sürdürürler. aynı yıl, karaca ve berkay dışında grup üyelerinde bazı değişiklikler olmuştur ve bu yeni kadroyla da namus belası plağının kaydı yapılmıştır.
karaca’nın yaşamının son dönemlerinde dini meselelere eğilmiş olması, ölümünden sonra onun hakkında çok tartışılan konulardan birisi olmuştur. karaca şarkılarında bu konuyla ilgili temalara yer vermesinin almanya yıllarında başladığı söylenebilir. zira o dönemlerde babasını kaybetmiş, ancak vatandaşlıktan çıkarıldığı için ülkeye dönememiş ve babasının cenazesine katılamamıştır. sanatçının almanya’da çıkarttığı bekle beni albümündeki oğluma şarkısı, ölüm-yaşam sorgulamasını yaptığı, dünyanın geçici olduğuna dair düşüncelerinin ortaya çıktığı bir şarkıdır. 'istanbul şehri malın olsa ölümden öteye köy yok ya...sultan süleyman’a kalmamış ha babam dönen dünya, babanın tapulu malı olsa kefenin cebinde yer yok ya” sözleriyle dile getirir düşüncelerini. yurda döndükten sonra yaptığı çalışmalarda da şarkılarında bu içeriğin devam ettiğini söylenebilir. yaşının ilerlemesiyle birlikte, inançla ilgili söylemleri gözle görülür olmaya başlar. 1999 yılında yayınladığı bindik bir alamete albümü ağırlıklı olarak ölüm ve sitem temaları içeren şarkılarla doludur. sakın dönme şarkısındaki “bağışlamak allah’ın işi, seni ben nasıl bağışlayabilirim ki” sözleri ve yine albümdeki (bkz: allah yar yar) şarkısı sanatçının bu anlamdaki şarkılarına örnek olarak gösterilebilir.
karaca ile ilgili bir diğer tartışma konusu, onun politik duruşuyla ilgilidir. sanatçı ülkeye döndükten sonra katıldığı birçok programda, belgesel ve söyleşide bu konudaki düşüncelerini dile getirmiş, fanatik bir ideolojik inancının olmadığını, her zaman yanlış giden şeyleri eleştirdiğini, sanatında her zaman muhalif olduğunu ancak bunları hep (bkz: hümanist) bir bakış açısıyla dile getirdiğini ifade etmiştir.
Kendini belli eden insandır
Goygoyrail de bir akım ile başlamış ve boku çıkarılmış sözcük öbeğidir. Sağa baktığında "Düştü mü" sola baktığında "Düştü mü" cümlelerini duymaktan bıkılınılan durumdur. Şuan Doğukan Zengin adminin kararıyla düşme/düşmek kelimesi yasaklanmıştır. Allah razı olsun Doğukan seviliyorsun
ergenlik çağına ulaşmış kadınların bir aylık periyotlarla görmeleri gereken adet kanamasının gecikmesi halidir. ovulasyon dönemindeki partneriyle korunmasız bir şekilde cinsel ilişkiye girebilecek kadar manyak kişilere çocuk ismi düşündürtür.
bu söz öyle bir sözdür ki insanın başından aşağı kaynar sular döker bu söz öyledir işte. düşman başına...
(bkz: adet gecikmesi)
(bkz: adet gecikmesi)
2006 yapımı olmasına rağmen eski zamanların adile naşit'li münir özkul'lu filmlerin tadını veren reha erdem filmi. (bkz: reha erdem)
şöyle de bir başlangıcı vardır ve iyi bir başlangıçtır.
https://www.youtube.com/watch?v=ArCLPiniYCY
insan nedir ki sorusunu korkularından, zaaflardan, arzulardan, özlemlerden örülü bir hafıza ve kandan, etten, kemikten oluşan kırılgan bir vücut diye yanıtlıyor film.
-köpekler bizi içimizde kemik olduğu için mi ısırır neriman teyze?
-içimizde kalp olmadığı için ısırır oğlum.
şöyle de bir başlangıcı vardır ve iyi bir başlangıçtır.
https://www.youtube.com/watch?v=ArCLPiniYCY
insan nedir ki sorusunu korkularından, zaaflardan, arzulardan, özlemlerden örülü bir hafıza ve kandan, etten, kemikten oluşan kırılgan bir vücut diye yanıtlıyor film.
-köpekler bizi içimizde kemik olduğu için mi ısırır neriman teyze?
-içimizde kalp olmadığı için ısırır oğlum.
reha erdem'in sembolistliğinin a ay'dan sonra hat safhaya çıktığı filmdir. reha erdem sineması matruşka bebekler gibi açtıkça açılıyor. her bebeği keşfettiğinizde büyük bir hazza kapılıyorsunuz ve sizi tekrar izlemeye teşvik ediyor. hayatımda kendime en yakın hissettiğim sinema karakterlerinden biridir battal. bence battal'ın insanlara can verirken ki o canı çıkarcasına olan garip halleri; iyilik yapmanın neden bu kadar manyakça ve zor göründüğüne bir eleştiridir. iyilik yapmak zordur evet. yaşa reha erdem !
gavatlıktır
postmodern bilim kurgu eseri olma özelliği sayesinde, beğenilen, en çok satan kitaplardan birisidir. romanın mizahi anlatısının romanı tür bakımından bilim kurgu olarak sınıflandırma riski taşımasına rağmen, postmodernizm'in yapısal özelliklerinin, bütünlüğü ve birleşimi oluşturan bilim kurgu unsurları ve özellikleri ile birleştirdiği için adı geçen roman postmodern alana daha çok yakınlaşır.(bkz: douglas adams)
UNESCO'dan Atatürk tanımlaması :
" Atatürk kimdir; Atatürk uluslararası anlayış, işbirliği, barış yolunda çaba göstermiş üstün kişi, olağanüstü devrimler gerçekleştirmiş bir inkılapçı, sömürgecilik ve yayılmacılığa karşı savaşan ilk önder, insan haklarına saygılı, dünya barışının öncüsü, bütün yaşamı boyunca insanlar arasında renk, dil, din, ırk ayırımı göstermeyen, eşi olmayan devlet adamı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu”
" Atatürk kimdir; Atatürk uluslararası anlayış, işbirliği, barış yolunda çaba göstermiş üstün kişi, olağanüstü devrimler gerçekleştirmiş bir inkılapçı, sömürgecilik ve yayılmacılığa karşı savaşan ilk önder, insan haklarına saygılı, dünya barışının öncüsü, bütün yaşamı boyunca insanlar arasında renk, dil, din, ırk ayırımı göstermeyen, eşi olmayan devlet adamı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu”