(bkz: algı operasyonu)

decathlon'da satılan el kürekleri var kampçılar için. hah işte onlardan yanında taşıyacaksın bir tane. bu lafı edenin ağzına çat diye geçireceksin. pratik ve kolay.
Malum kar kış zamanları bir bere olabiliyor. Ne kulaklara vuran ayaz, ne kar ne rüzgar. Dipçik gibisin*.
Doğada olmak güzel ama dağ kısmı beni hep daha fazla çekmiştir. Dağdayken kendimi daha özgür hissediyorum. Ovalar, kırlar o hissiyatı vermiyor tamamen. Dağ olacak illa.
her seferinde aklıma aynı aşık veysel bestesini getiren olaydır. bir diğer deyişle insanın kaçamadığı bedeninin yaşlanması ve hayatın sonlanacağı duygusunu bana hatırlatır.

veysel günler geçti yaş altmış oldu
döküldü yaprağım güllerim soldu
gemi yükün aldı gam ilen doldu
harekete kimse mani olamaz

(bkz: anlatamam derdimi dertsiz insana)
Markette konuştuğum küçük kıza annesinin "ne konuştunuz bakalım amcayla" dediği andır. Hani biz abiydik?
ben, her şeyin ortalığa dökülmediği, imkanların kısıtlı ama insanlığın derin olduğu zamanlardaki güven duygusunu, bağlılığı ve saf sevgiyi istiyorum ama bulamayacağımı da biliyorum. bunların olmadığı bir evlilik de istemiyorum. o yüzden benden bu kadar bu hissiyat eşiğine vardım artık.
Sahil kenarında tek başına yürürkendir. Yalnızlıktan da öte evrende ne kadar küçük ve önemsiz olduğumuzu da hatırlatır.
bazen barış manço'nun bazı şarkılarındaki gibi direkt bi masal dinlerken de bulabilirsiniz kendinizi. mesela eski bir fincan gibi. tam çocuklara dinletilecek tatta bir hikaye.
içimi kemiren ama bir türlü kanıt bulamadığım sorduğum zaman da yanıt alamadığım konu.. bu kadar uğraşmamalı mı acaba
paranoya?
iç kemirmesi?
üzülme ve kapanış mı olacak her seferinde ya da güvenmiyosan ne işin var be kardeşim mi?

e ama sevgi emekti hani?