inanmayanlara cehennemde yanacak odun olarak gördüklerinden beri uzaklaştığım durum.
surekli din hakkinda konuşma, ve baskalarinin hayatlari hakkinda yorumlar yapma niteliklere sahipse mumkun oldugunca uzak durmaya çalışırım, dururum.

müslümanı, hristiyanı, budisti..
bu insan tipleri toplumcu gerçeklerin ötesinde yaşamayı hayat felsefesi haline getirmiş keyfine düşkün insanlardır. sabah geç kahvaltı yapmayı seven ofis içinde don külot yaşamayı bir hak olarak gören kafası güzel insanlardır.
sabah sürünerek yataktan kalkmamla bir problem olduğunu anlamıştım.işe gelene kadar insanları gözlemledim ve herkesin kafa öne eğik bir halde.iş yerine vardığımda ise, durum değişmedi tek gözü kapalı insanlar her yerde. noldu lan gece? uzaylılar gelip gece hepimizi sikti mi.
bunu buraya bırakayım da her halükarda olup gelecekte değerlenecek diye düşündüğüm entry
Alman İmparatorluğu'nun güney avcunda dünyaya gelen Einstein,eğitimini İsviçre'de tamamladı; Küçük bir elektrokimya fabrikasının sahibi olan babası başarılı bir iş adamı olmasada; einstein fabrikatör çocuğuydu. Annesi ise müzik tutkunu bir kadındı. adam her açıdan şanslıymış bence. Aile Musevî kökenliydi, ama dinsel bağnazlıktan uzak, açık görüşlü, kültürel etkinliklerle dolu üç kuruşluk zevkleriyle zengin bir yaşam içindeydiler. çocukken içine kapanık olan einstein zorluklara göğüs gererek üniversiteyi bitiriri. fakat o da işsizler kervanına katılır. üniversitede de iş bulamaması nedeniyle bir patent ofisinde müfettiş olarak evraklarla boğuşarak çalışmaya başladı. 1905 Einstein'nın yılıydı.o zamanlar bilmese de, fizikte devrim yaratacak 4 makale yazdı ve fark edilmeye başlanmıştı. . 1914 yılında rica minnet(Max Planck) Almanya'ya geri döndü. 1921 yılında fotoelektrik etki üzerine çalışmaları nedeniyle Nobel Fizik Ödülü'ne layık görüldü. Nazi'lere dayanamayıp Almanya'yı terk etti ve dahada gelmem diyerek Amerika Birleşik Devletleri'ne yerleşti. Hayatının geri kalanını new jersey degeçirdi ve burada hayatını kaybetmiştir. daha nicesi var.
(bkz: albert einstein)
Çağan Irmak abimizin kendi hayatından yola çıkarak yazdığı, yönettiği, can verdiği filmdir.konusuyla ve oyuncularıyla degil her bi şeyiyle favori filmlerimdendir.eski insanları eski dükkanları usta çırak ilişkisini esnaflığı ve daha nice güzel komşulukları anlatır.insanı sevmeye aileye ve umuda inandırır.(aynı zamanda acı da barındırır söyleyeyim.)
Çoğu mutsuz insanda gözlemlenebilecek özelliklerdir.

-üşengeçtirler/ertelerler
-spor yapmazlar
-kişisel bakımlarını ihmal ederler
-sağlıklı beslenmezler
-tek başına aktivite yapmazlar
-bir şeye fazlasıyla bağlanırlar
-alışkanlıklarından vazgeçmeleri çok zordur
artık kalmamış olan insan cinsidir, karşımda en son ne zaman bir kızın utandığını hatırlayamıyorum, artık herkes yapmacık geliyor neden böyle temiz duyguları kaybettik