yurt dışı şehir isimli kıyafet giyimi ülkemizde yaygın. benim tercihim ülkemin şehirleri.

(parantez) bir gezginin sahip olmasının kendisine yakışacağını düşündüğüm giysidir. bir klasik olarak kabul edilebilir.

şahsım adına hayatımın önemli bir bölümünün geçtiği şehir isimli kıyafet giymenin bir çeşit onur olduğunu iddia edebilirim. örneğin ankara'da 5 sene kaldım ve ankara baskılı kıyafetin oradaki acı/tatlı günlerimi hatırlatması/anımsatması güzel bir his.
sözlüğümüzde dayanışma adına açılması gereken başlık olduğunu düşünüyorum.

burada hayrına referans link paylaşmak isteyenler vardır/olabilir. bu kapsamda entry altına girilen referans linklerine tıklayacağımın ve kaydolacağımın sözünü veriyorum (antabuse sözü)

bu kapsamda ben de linkimi bırakıyorum referans linki

3-5 de olsa umarım hepimiz için kazançlı olur.
benim için çocukluğumda yediğim abur cuburlardır efendim.

varan 1: leblebi tozu ile şekeri karıştırıp yemek.
bir zamanların özellikle tv konusunda fiyatları ve hizmetleri ile çığır açan, ithalatçı teknoloji ve elektronik mağazasıdır. garanti hizmetlerini kendileri karşıladıkları için, diğer bilinen firmalardaki distribütör garantisi olmazdı, bu sebeple aradaki fark da cazip olunca tercih edilirdi. hatta 10 sene önce kendilerinden bir lcd tv de almıştık, hatırlarım. e5 üstünde oldukça büyük bir showroom'a da sahiplerdi.

yaklaşık son 1-2 yıldır haklarında aşırı derecede artan şikayetler, ürünlerin ya çok geç ya da hiç gönderilmemesi, arızalı ürünlerin gönderilmesi, teşhir ürünü tedariği vs gibi bir çok problem zaten bazı sinyaller vermişti.

bugün de haklarında çıkan haberle güzel bir tokatlama yaptıklarını görmüş olduk. aldıkları tüm paraları paravan şirketler üzerine aktarıp, oradan da annesi, eşi ve kardeşinin hesabına aktarmış, konkordato ilanı ile birlikte iflası ilan etmiş.

10 milyonluk vurgunu da, seo hizmeti olarak ifade etmişler.

haber kaynağı
yazarların ironi olarak kurdukları cümlelerin sonuna bkz olarak ekleme yapılması adına oluşturulmuş başlıktır. Hayırlı olsun güle güle kullanın.
Kurdeleyi keselim Altan.
bunun, toplum içinde yaygın kanaat olarak gelişmiş bir "galat-ı meşhur" olduğu fikrindeyim.

burada kendisini iyi hissetmeyen veya bir tarafı ağrıyan şahıs internetten araştırma yapmaya koyulur. burada da 5 saniyelik araştırma sonucunda ilk gördüğü hastalığın kendisinde olduğunu düşünür. bir nevi (bkz: kedi kıçını görmüş kolon kanseriyim demiş) etkisi hasıl olur.

ayrıca bu olay diğer meslekler için kullanılmaz. örneğin herkes kendisinin avukatı, tesisatçısı, marangozu hatta eczacısı olmaz/olamaz. bununla beraber 6 sene tıp tahsili yapmışçasına kendisinin doktoru olur.

şüphesiz burada son on yılda basında zirve yapan "otçullar" önemli etkiye sahiptir. bunlar depresyon hastasına sarı kantaronu, ayakları ağrıyana susam yağını ya da gözleri çapak yapana yeşil çayı neredeyse reçete yazar gibi önermektedir. daha da kritiği bu tavsiyeler dozu mg cinsinden söylenmeden verilir (bir tutam vb.) ki hastanın hastalığının şiddetinin artma ihtimali sanılandan daha kuvvetlidir!

öte yandan doktor kibri diye bir şey vardır yoktur olayın burasında değilim. şu unutulmamalı ki eğitimi almış kişi eğitime uzak kişiye/hastaya bir sebepten fırça atıyorsa ben neden fırça yedim diye hasta kendini sorgulamalı derim.

ezcümle: kendinin doktoru masalindan uyanma zamanı geldi geçiyor bile.
Dişlerim beyazlamıyor, ne kadar fırçalasam da hep aynı ve renk değişmiyor diyebilirsiniz. Sonuçta dişlerimiz doğal aksesuarlarımız elbette güzel görünmesini güzel gülümsemeyi herkes ister. Sağlıklı bir diş bakım ister. Beyazlık ister. Tabi dışarıda yaptıracak imkanlar yoksa evde yapabileceğimiz çeşitli doğal yöntemler var.
Karbonatla diş beyazlatma;
Dişlerim beyazlamıyor karbonatın renk açıcı özelliğini duymayan yoktur. Diş fırçamızı ıslatıp karbonata batırarak haftada 2-3 defa uygulanırsa dişlerde beyazlama görülür.
Dişlerinizi Çilek ile beyazlatın; çileği çatalla ezip diş fırçanızın üzerine koyun ve dişlerinizi fırçalayın zamanla değişimi sizlerde farkedeceksiniz
ofisin yapısına uygun dikkat çekici uygulamalara ofis tasarımları denir. Diğer tasarım türleri gibi alanında uzman kişiler tarafından yapılır.
ilk duyduğumda şaşırdığım bir bilgi olarak; hepimizin tanıdığı o tütün devi firmanın kurucusu olan philip morris'in manisa doğumlu bir yahudi olduğunu öğrendim.

1855'te manisa osmanlı imparatorluğu'nda, yoksul bir yahudi ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. 9 yaşında difteri hastalığına yakalandı. sinasi isminde bir müslüman hekim tarafından tedavi edildi ve sağlığına kavuştu. ardından annesi ve babası doktora şükranlarını belirtmek adına sinasi ismini vermişler çocuğa.

garafollo adında tütün ticareti yapan zengin bir yunan onu sevdi ve yanına çırak olarak aldı. şinasi otuz yaşına gelene kadar garafollo'nun yanında kaldı ve bu süreçte tütün ticareti konusunda kendisini geliştirme fırsatı buldu. daha sonra da garafollo'nun kendisine verdiği 25 bin dolar borç parayla amerika birleşik devletleri'ne gitti.

----moris sinasi milletlerarası cocuk hastanesi----

1928 yılında hayatını kaybeden moris sinasi servetinin 1 milyon dolarını doğup büyüdüğü manisa'da bir çocuk hastanesinin kurulması için bağışladı. bu miktarın 800 bin doları abd borsasına yatırıldı, geri kalan 200 bin dolarla da hastane inşa edildi ve tıbbi ihtiyaçları karşılandı. 15 ağustos 1933 tarihinde ise düzenlenen bir törenle hastane açılışı yapıldı. kendisinin yakılan bedenine ait külleri ise hastane duvarındaki "moris sinasi’nin doğduğu şehre hediyesidir" ibaresinin bulunduğu anı plakasının arkasına gömüldü. günümüzde abd borsasındaki gelirin bir kısmı her yıl düzenli olarak hastaneye bağışlanmaktadır. hastane, manisa merkez ffendi devlet hastanesi bünyesinde "morris sinasi cocuk kliniği ve hizmet binası" adı altında halen daha hizmet vermektedir.