bazen hayatta oyle bir roller icinde pollyanna'ciligi benimsiyoruz ki kendimizden cok odun veriyoruz. aslinda hayatta varligi sana uzuntu vermekten baska birsey olmayan insanlari cevremizden uzaklastiramiyoruz. bu kisiler ya surekli bizi demoralize ediyor ya da bize karsi verdigimiz degeri bakkal hesabi olarak alacak-verecek hesabi gormedigimiz halde degersizlestiriyor.

ne guzel gunun olur o an yaninda olur, ne kotu gunun olur yaninda olur, ne derdin olur samimiyetini paylasir, ne de seninle bir arkadasca vaktini paylasir. bu arkadas sevgilisinden ayrilir sana kosar, bir derdi olur senden yardim ister, tum vakitsizligin icinde kafasina eser bulusmak ister, eger bir samimi adim gorsen belkide kotu bir arkadas olmadigina kendini inandirirsin.

yani onceden cok duygusal oldugun bu olayda artik torpulendikce mantiksallasirsin ve dersin kimse vazgecilmez olmamali. insan, cok deger verirse degerinden yitirir, bence bu alisveris mantalitesiyle olmamali ama karsindaki insana hak ettigi olcutte deger vermeli hak etmedigini vermemeli hatta kimi zaman boyutuna gore suistimale izin vermeyip arkadasligi dair bitirebilmeli derim.
2006 yapımı olmasına rağmen eski zamanların adile naşit'li münir özkul'lu filmlerin tadını veren reha erdem filmi. (bkz: reha erdem)
şöyle de bir başlangıcı vardır ve iyi bir başlangıçtır.

https://www.youtube.com/watch?v=ArCLPiniYCY


“insan nedir ki” sorusunu “korkularından, zaaflardan, arzulardan, özlemlerden örülü bir hafıza ve kandan, etten, kemikten oluşan kırılgan bir vücut” diye yanıtlıyor film.


-köpekler bizi içimizde kemik olduğu için mi ısırır neriman teyze?
-içimizde kalp olmadığı için ısırır oğlum.
Çin'in Shandong bölgesinde dogum yapan fil, yavrusu dogduktan sonra sahiplenmeyip, yavrusunu ezmeye kalkti. yavru fil ise artik yasadigi olaydan midir yoksa annesi istemediginden midir nedir 5 saat boyunca agladi.

ne bileyim cok duygusalim galiba ama uzuldum. video
Eskiden annem otostop çekerken yalnız bana dua ederdi büyük bir güruh olduğumuzu fark edince hepimize ediyor "Dikkat edin guzularım" diyerek sizlere sesleniyor
yaşadığım şehir. lozan, uşi, montrö vs. her otobüs durağında bir anlaşma yapmışızdır neredeyse.

gezilecek görülecek pek bir şeyi yoktur. yabancısı (ve tabii türkü) boldur. hayvan gibi pahalıdır.
türk olmaktan hiç utanmadım. ama gurur da duymadım. sonuçta türk olmak, kürt olmak, rus olmak, arap olmak, iskoç olmak vb. bir başarı veyahut başarısızlık değil. zira bizim seçimimiz dahilinde gerçekleşmiyor. o yüzden rasyonel düşünürsek türk olmak (herhangi bir ırktan olmak) iyi veya kötü bir şey değil.

lakin, ben de dahil, insanımızda böyle bir huy var. hoşumuza gidiyor başka milletlere benzetilmek. yurt içinde ve yurt dışında çokça duyduğuma göre, görünüş olarak klasik türk stereotipine uymuyorum. bu nedenle de "are you spanish?" "yeah you are italian!" "are u serbian bro?" gibi cümleleri sıkça duyuyorum ve her seferinde "hehe valla mı ya?" içten içe seviniyorum.

sevinilecek bir şey olmamasına rağmen, gözlemlerime dayanarak söylüyorum, bu konuda yalnız değilim. peki bunun sosyolojik sebebi nedir arkadaşlar?
can kurtarir. ucuza ucak bileti bulabileceginiz sitedir. bazen yamuklarida vardir.

bu siteden bakip, ucak firmasinin kendi sitesinden almak en mantiklisidir.
Avrupa ülkelerinde ki tren bilgilerini içeren uygulamadır. İnterrail yapacak arkadaşlarımızın olmazsa olmazıdır.
evet arkadaşlar annem bugüne kadar 100'ün üzerinde yabancı misafir ağırladı ve ingilizcesi olmamasına rağmen hepsiyle çok güzel anlaştı. şuanda da evini erasmus öğrencileriyle paylaşıyor. nasıl mı ?
hikayenin başına dönecek olursak; ben yıllardır couchsurfing etkinlikleri düzenliyorum haliyle hergün neredeyse misafirim oldu bugüne kadar. evin kapasitesi yetmediği bir gün annemi arayıp durumu izah ettim. kabul etmesiyle başladı bu döngü.. artık o kadar sıradanlaşmıştı ki anneme gönderdiğim misafirler; haftada 3-4 kişiyi buluyor sayı düştüğünde annem sitem ediyordu. anneme ''anne nasıl anlaşıyorsunuz'' dediğimde ''her şey için dil mi gerek oğlum anlaşmak istedikten sonra anlaşırsın'' dedi. bir gün annemin turist ile iletişimine şahit oldum. kadın gayet rahat ve güvenle vucut dilini kullanıyor bazı ingilizce komutları da öğrenmiş (come, go, eat, sleep vb) araya da onları serpiştiriyordu. sanırsın türkçe sohbet ediyor. bir gün ''sen yurtdışına gitsen hiç zorlanmasın'' diyorduk kadın yine özgüvenli bir şekilde ''geze geze 3-5 kelime öğrenirsin eee bir de vucut dilini kullandın mı iş bitti. neden bu gençler dil bilmiyorum diye özgüvensiz oluyorlar'' dedi ve biz dumur... şuanda da 2 erasmus öğrencisi kendisine eşlik ediyor. onlar anneme ingilizce annemde onlara türkçe öğretiyor..
bu anlattığım hikaye sahibi annem 50 yaşında. sağlık sorunları olmasa yurtdışına çıkacaktı. parayı ve dili öne sürenlere yaşantısını anlatıyor.
(bkz: gezginanne)