Büyük hissediyordur.
alman kardeşim alman! arabası da iyi endüstrisi de birası da. hatta bildiğimiz türk tipi turşuyu bizden iyi yapıyor adamlar.
zaten çalışkan adamlar bunlar 2 dünya savaşı kaybettiler yine topladılar kıçlarını. özetle bir daha gelmek mümkün olmasa da, gelecek olsam alman olmak isterdim.
zaten çalışkan adamlar bunlar 2 dünya savaşı kaybettiler yine topladılar kıçlarını. özetle bir daha gelmek mümkün olmasa da, gelecek olsam alman olmak isterdim.
Avrupa'da gezmediği yer kalmamış, ama hala aşırı ırkçı zihne sahip insanları anlamıyorum. Almanya'da türklerin ne çektiğini görmüyor musunuz? Peki sormak istiyorum, gerçek türk coğrafyasını neden gezmiyorsunuz madem. Özbekistan, Kazakistan, Türkmenistan, Azerbaycan, Çeçenistan, Tataristan'ı gezmek neden 10-15 kişi dışında size zor geliyor. Ama uyarayım bu kafayla giderseniz çok zorlanırsınız. Rus hakimiyetinde olan bu bölgeler size karşı pek sıcak olmayabilir. Kardeş dediğiniz azerbaycan sizi ukala ve sahte müslüman olarak tanımlayabilir. İsterseniz bu yazdıklarımı aldığım azeri sözlük sayfasını inceleyin. Kendinize çeki düzen verin, çok eksiğiniz var.
her uçak bileti alışımda ortaya çıkan hala aşamadığım korku endişe tereddüt silsilesi.tarihi kalkış iniş yerlerini 30 defa kontrol etmeme sebep olur
adından anlaşılacağı üzere kırklareli’de olan ve benim tarih bölümünden mezun olduğum üniversitedir.
şehir merkezinden otobüsle yanılmıyorsam 20 dakika civarı bir yol ardından kayalı kampüsüne varılabilir.
üniversitenin en güzel yanı müthiş çalışkan ve bir o kadar da saygılı, kibar, tüm güzel meziyetlerle donatılmış bir erasmus ofisine sahip olmasıdır.
fakat bunların haricinde bir taşra üniversitesidir.
şehir ise mutlu insanların kenti olarak zikredilir.
(bkz: mutlu insanlar kenti)
şehir merkezinden otobüsle yanılmıyorsam 20 dakika civarı bir yol ardından kayalı kampüsüne varılabilir.
üniversitenin en güzel yanı müthiş çalışkan ve bir o kadar da saygılı, kibar, tüm güzel meziyetlerle donatılmış bir erasmus ofisine sahip olmasıdır.
fakat bunların haricinde bir taşra üniversitesidir.
şehir ise mutlu insanların kenti olarak zikredilir.
(bkz: mutlu insanlar kenti)
Halk Fırkası’nın Mustafa Kemal ve İsmet Beyin önderliğindeki köktenci kanadı, 1924 boyunca, Cumhuriyetin ilan edilme şekline karşı çıkmış olan Hüseyin Rauf önderliğindeki ılımlılar grubuna yönelik baskıyı artırdı.
Hükümetin, Yunanistan’dan gelen Müslümanları, Rumların terk etmek zorunda kaldıkları taşınmazlarına yerleştirme şekline dair bir tartışma, bölünmenin kesinleşmesine neden oldu. Bunun üzerine İsmet Paşa Meclisten güvenoyu istedi ve kolayca alınca Hüseyin Rauf’un çevresindeki 32 milletvekili partiden ayrıldı ve 17 Kasım’da Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nı kurdu.
Bu yeni partinin “Cumhuriyet” sıfatını kullanacağı söylentisi, Halk Fırkası’nın isminin, Cumhuriyet Halk Fırkası olarak değiştirilmesine yol açtı.
Yeni parti, liberal nitelikte bir partiydi. Çoğunluk partisi gibi laik ve milliyetçi politikalardan yanaydı ancak onun köktenci, merkeziyetçi ve otoriter eğilimlerine karşı çıkıyordu.
Bu parti, adem-i merkeziyetçiliği, güçler ayırımını ve devrimci değişimden çok evrimci değişimi savunuyordu. Dış borçlanmayı gerekli sayan daha liberal bir ekonomi politikasına sahipti.
İsmet Beyin yerine, 21 Kasım’da çok daha uzlaşmacı olarak kabul edilen Ali Fethi (Okyar) getirildi. Bu önlemlerle, Cumhuriyet Halk Fırkası’ndan kitlesel kopuşların önüne geçildi.
Dahiliye Vekili Recep Peker’in güdümünde olan katı çizgideki bazı kişiler kabineye sokuldu ve 1925 başlarında köktenci kanat, İstanbul’da ve Doğu’da giderek halka dayalı bir örgütlenmeyi harekete geçiren muhalefetle başa çıkması için Ali Fethi’ye daha fazla yüklenmeye başladı.
Hükümetin, Yunanistan’dan gelen Müslümanları, Rumların terk etmek zorunda kaldıkları taşınmazlarına yerleştirme şekline dair bir tartışma, bölünmenin kesinleşmesine neden oldu. Bunun üzerine İsmet Paşa Meclisten güvenoyu istedi ve kolayca alınca Hüseyin Rauf’un çevresindeki 32 milletvekili partiden ayrıldı ve 17 Kasım’da Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nı kurdu.
Bu yeni partinin “Cumhuriyet” sıfatını kullanacağı söylentisi, Halk Fırkası’nın isminin, Cumhuriyet Halk Fırkası olarak değiştirilmesine yol açtı.
Yeni parti, liberal nitelikte bir partiydi. Çoğunluk partisi gibi laik ve milliyetçi politikalardan yanaydı ancak onun köktenci, merkeziyetçi ve otoriter eğilimlerine karşı çıkıyordu.
Bu parti, adem-i merkeziyetçiliği, güçler ayırımını ve devrimci değişimden çok evrimci değişimi savunuyordu. Dış borçlanmayı gerekli sayan daha liberal bir ekonomi politikasına sahipti.
İsmet Beyin yerine, 21 Kasım’da çok daha uzlaşmacı olarak kabul edilen Ali Fethi (Okyar) getirildi. Bu önlemlerle, Cumhuriyet Halk Fırkası’ndan kitlesel kopuşların önüne geçildi.
Dahiliye Vekili Recep Peker’in güdümünde olan katı çizgideki bazı kişiler kabineye sokuldu ve 1925 başlarında köktenci kanat, İstanbul’da ve Doğu’da giderek halka dayalı bir örgütlenmeyi harekete geçiren muhalefetle başa çıkması için Ali Fethi’ye daha fazla yüklenmeye başladı.
Halkın toplumsal hoşnutsuzluğunu ifade etmesine hiçbir olanak verilmiyordu. Otoriter tavırlar, kayırmacılık ve yolsuzluklar, insan haklarının hiçe saylası ve hükümetin reform politikaları yaygın bir öfkeye neden olmaktaydı, dünya ekonomik bunalımı bu öfkeyi daha da arttırmıştı.
Ülkedeki bunalım meclisteki canlı tartışmalara hiç yansımıyordu. 1931 yılı parti kongresinin açılışında, parti genel başkanı İsmet Bey ekonomik bunalıma bir kez bile değinmedi. Mustafa Kemal, toplumsal hoşnutsuzluğu başka bir yöne çevirmek ve rehavet içerisindeki Cumhuriyet Halk Fırkası’nı harekete geçirmek amacıyla, sadık bir muhalefet partisinin kurulmasına izin verme hatta bunu teşvik etme kararı aldı.
Mustafa Kemal eski arkadaşı Fethi (Oktay)’a yeni bir parti kurma teklifinde bulundu. Fethi Bey (1925 Mart’ında başvekillikteki yenilgisinden sonra gönderilmiş olduğu) Paris’teki büyükelçilik görevinden yeni dönmüş ve Cumhurbaşkanı’na İsmet Beyin politikaları hakkında eleştirilerle dolu bir rapor sunmuştu.
Fethi Bey, hükümetin partisinin çalışmasına olanak vereceğine ve Mustafa Kemal’in tarafsız kalacağına dair güvence istedi. Kendisinden cumhuriyetçilik ve laiklik ilkelerine sadık kalması istendi.
Serbest Cumhuriyet Fırkası’na 15 milletvekili katılmış olmakla birlikte hepsi de mevcut düzenin gözde üyeleriydi, Parti 11 maddelik bir beyanname yayınlandı. 1924’teki Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın beyannamesini çağrıştırıyordu. Parti, liberal ekonomik yabancı yatırımların teşvikini ve ifade özgürlüğünü savunuyordu.
Parti şubeleri üyelik için tam anlamıyla başvuru istilasına uğrayınca Cumhuriyet Halk Fırkası liderleri telaşa kapıldı. Ekim 1930’da belediye seçimleri yapıldı, Serbest Cumhuriyet Fırkası 502 belediyeden 30’unu kazandı. Fethi Bey iktidar partisini büyük çaplı usulsüzlüklerle ve seçimlerde hile yapmakla suçladı.
Cumhurbaşkanının sahsına karşı siyasal muhalefet yürütmek istemeyen Fethi Bey, Serbest Cumhuriyet Fırkası’nı kapatmaktan başka seçeneği olmadığını anladı ve 16 Kasım 1930’da partiyi kapattı.
23 Aralık’ta, Mehmet adında birinin önderliğinde, yeşil bayrak açıldı. Şeriat ve hilafetin geri getirilmesini Mustafa Fehmi Kubilay olayının Kemalist lider kadrosuna tam bir şok yaşatan tarafı dervişlerin eylemi değil, 1000’in üzerinde kişinin olayların gelişimini ses çıkarmadan izlemiş olmasıydı.
2000’in üzerinde tutuklama yapıldı, 28 kişi idam edildi.
Mustafa Kemal bağımsızlara (1931 seçimlerinde 30, 1935 seçimlerinde 16) sandalye tahsis ederek meclisin rehavetini kırmaya çalışıyordu. 1931’de bağımsız adaylar için Halk Fırkası tarafından boş bırakılmış 30 sandalye doldurulamamış, 1935’te bağımsızların sayısı 13’e düşmüştü.
Toplumsal ve kültürel kuruluşlar içerisinde ilk kapatılanlar Türk Ocaklarıydı. Türk Ocakları, ülkede milliyetçi, pozitivist ve laik düşünceleri konferanslar, kurslar ve sergiler yoluyla yaymaya çalışıyordu. 1931’de kapatıldığında 30 binin üstünde üyesi 267 şubesi bulunuyordu. 1932’de, yerine, kentlerde Halkevleri ve büyük köylerde Halk kodaları kuruldu. İkinci Dünya Savaşı sonlarında ülkede 500 Halkevi vardı.
Kapatılan bir diğer örgüt, 1924’te kurulan Türk Kadınlar Birliği’ydi. 1935’teki olağanüstü kongresinde, Cumhuriyet Halk Fırkası liderliğinin isteği üzerine kendini feshetme kararı aldı.
Liberal ya da sosyalist muhalefeti temsil eden gazete ve dergiler 1925’te kapatılmıştı. Bunun bir istisnası, solcu bir gazeteci ve Mustafa Kemal’le Fethi Beyin eski arkadaşı olan Arif’in (Oruç) 1929-1930’da yayınladığı Yarın gazetesiydi. Yarın’da İsmet Beyin ekonomi siyasetinin şiddetle eleştirilmesine izin verilmiş olmasına rağmen bu gazete de, hükümete, ülkenin genel siyasetine aykırı yayın yapan gazeteleri kapatma yetkisi veren yeni basın yasasının kabulü ile 1931’de kapatıldı.
1933’te, İstanbul’daki eski Darülfünun, İstanbul Üniversitesi olarak yeniden kuruldu. Sadece Kemalist çizginin en güvenilir yandaşları görevlerine devam edebildi.
Türkiye’de akademik yaşam 1933’ten başlayarak Hitler iktidara geldikten sonra Almanya’dan ayrılan Alman araştırmacılarının ve bilim adamlarının akınıyla güçlenmişti. Türk hükümeti 63 Alman profesörü Türkiye’ye gelip ders vermeleri için davet etti.
Hem basın, hem eğitim kurumları Kemalist ideolojiyi yaymak üzere seferber edildi. Kemalist önderlerin çok sayıda vatandaşa -çoğunlukla yazarlara, öğretmenlere, doktorlara ve diğer serbest meslek sahiplerine ve öğrencilere- kendi modern, laik, bağımsız Türkiye tasavvurlarını aşıladıklarını belirtmek gerekmektedir.
1930’larda ortaya çıkan Kemalizm ya da Atatürkçülük kavramlarını birlikte oluşturan düşünceler ya da ülküler bütünü, doğal biçimde ve yavaş yavaş gelişti. Kemalizm bir tutum ve kanılar bütünüydü. Kemalizm, esnek bir kavram olarak kaldı ve dünya görüşleri çok farklı olan insanlar kendilerine Kemalist diyebildiler.
Kemalizmin temel ilkeleri 1931 parti programının içerisinde yer almıştı. Bunlar, cumhuriyetçilik, laiklik, milliyetçilik, halkçılık, devletçilik ve inkılapçılık idi.
Ülkedeki bunalım meclisteki canlı tartışmalara hiç yansımıyordu. 1931 yılı parti kongresinin açılışında, parti genel başkanı İsmet Bey ekonomik bunalıma bir kez bile değinmedi. Mustafa Kemal, toplumsal hoşnutsuzluğu başka bir yöne çevirmek ve rehavet içerisindeki Cumhuriyet Halk Fırkası’nı harekete geçirmek amacıyla, sadık bir muhalefet partisinin kurulmasına izin verme hatta bunu teşvik etme kararı aldı.
Mustafa Kemal eski arkadaşı Fethi (Oktay)’a yeni bir parti kurma teklifinde bulundu. Fethi Bey (1925 Mart’ında başvekillikteki yenilgisinden sonra gönderilmiş olduğu) Paris’teki büyükelçilik görevinden yeni dönmüş ve Cumhurbaşkanı’na İsmet Beyin politikaları hakkında eleştirilerle dolu bir rapor sunmuştu.
Fethi Bey, hükümetin partisinin çalışmasına olanak vereceğine ve Mustafa Kemal’in tarafsız kalacağına dair güvence istedi. Kendisinden cumhuriyetçilik ve laiklik ilkelerine sadık kalması istendi.
Serbest Cumhuriyet Fırkası’na 15 milletvekili katılmış olmakla birlikte hepsi de mevcut düzenin gözde üyeleriydi, Parti 11 maddelik bir beyanname yayınlandı. 1924’teki Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın beyannamesini çağrıştırıyordu. Parti, liberal ekonomik yabancı yatırımların teşvikini ve ifade özgürlüğünü savunuyordu.
Parti şubeleri üyelik için tam anlamıyla başvuru istilasına uğrayınca Cumhuriyet Halk Fırkası liderleri telaşa kapıldı. Ekim 1930’da belediye seçimleri yapıldı, Serbest Cumhuriyet Fırkası 502 belediyeden 30’unu kazandı. Fethi Bey iktidar partisini büyük çaplı usulsüzlüklerle ve seçimlerde hile yapmakla suçladı.
Cumhurbaşkanının sahsına karşı siyasal muhalefet yürütmek istemeyen Fethi Bey, Serbest Cumhuriyet Fırkası’nı kapatmaktan başka seçeneği olmadığını anladı ve 16 Kasım 1930’da partiyi kapattı.
23 Aralık’ta, Mehmet adında birinin önderliğinde, yeşil bayrak açıldı. Şeriat ve hilafetin geri getirilmesini Mustafa Fehmi Kubilay olayının Kemalist lider kadrosuna tam bir şok yaşatan tarafı dervişlerin eylemi değil, 1000’in üzerinde kişinin olayların gelişimini ses çıkarmadan izlemiş olmasıydı.
2000’in üzerinde tutuklama yapıldı, 28 kişi idam edildi.
Mustafa Kemal bağımsızlara (1931 seçimlerinde 30, 1935 seçimlerinde 16) sandalye tahsis ederek meclisin rehavetini kırmaya çalışıyordu. 1931’de bağımsız adaylar için Halk Fırkası tarafından boş bırakılmış 30 sandalye doldurulamamış, 1935’te bağımsızların sayısı 13’e düşmüştü.
Toplumsal ve kültürel kuruluşlar içerisinde ilk kapatılanlar Türk Ocaklarıydı. Türk Ocakları, ülkede milliyetçi, pozitivist ve laik düşünceleri konferanslar, kurslar ve sergiler yoluyla yaymaya çalışıyordu. 1931’de kapatıldığında 30 binin üstünde üyesi 267 şubesi bulunuyordu. 1932’de, yerine, kentlerde Halkevleri ve büyük köylerde Halk kodaları kuruldu. İkinci Dünya Savaşı sonlarında ülkede 500 Halkevi vardı.
Kapatılan bir diğer örgüt, 1924’te kurulan Türk Kadınlar Birliği’ydi. 1935’teki olağanüstü kongresinde, Cumhuriyet Halk Fırkası liderliğinin isteği üzerine kendini feshetme kararı aldı.
Liberal ya da sosyalist muhalefeti temsil eden gazete ve dergiler 1925’te kapatılmıştı. Bunun bir istisnası, solcu bir gazeteci ve Mustafa Kemal’le Fethi Beyin eski arkadaşı olan Arif’in (Oruç) 1929-1930’da yayınladığı Yarın gazetesiydi. Yarın’da İsmet Beyin ekonomi siyasetinin şiddetle eleştirilmesine izin verilmiş olmasına rağmen bu gazete de, hükümete, ülkenin genel siyasetine aykırı yayın yapan gazeteleri kapatma yetkisi veren yeni basın yasasının kabulü ile 1931’de kapatıldı.
1933’te, İstanbul’daki eski Darülfünun, İstanbul Üniversitesi olarak yeniden kuruldu. Sadece Kemalist çizginin en güvenilir yandaşları görevlerine devam edebildi.
Türkiye’de akademik yaşam 1933’ten başlayarak Hitler iktidara geldikten sonra Almanya’dan ayrılan Alman araştırmacılarının ve bilim adamlarının akınıyla güçlenmişti. Türk hükümeti 63 Alman profesörü Türkiye’ye gelip ders vermeleri için davet etti.
Hem basın, hem eğitim kurumları Kemalist ideolojiyi yaymak üzere seferber edildi. Kemalist önderlerin çok sayıda vatandaşa -çoğunlukla yazarlara, öğretmenlere, doktorlara ve diğer serbest meslek sahiplerine ve öğrencilere- kendi modern, laik, bağımsız Türkiye tasavvurlarını aşıladıklarını belirtmek gerekmektedir.
1930’larda ortaya çıkan Kemalizm ya da Atatürkçülük kavramlarını birlikte oluşturan düşünceler ya da ülküler bütünü, doğal biçimde ve yavaş yavaş gelişti. Kemalizm bir tutum ve kanılar bütünüydü. Kemalizm, esnek bir kavram olarak kaldı ve dünya görüşleri çok farklı olan insanlar kendilerine Kemalist diyebildiler.
Kemalizmin temel ilkeleri 1931 parti programının içerisinde yer almıştı. Bunlar, cumhuriyetçilik, laiklik, milliyetçilik, halkçılık, devletçilik ve inkılapçılık idi.
msn'den bu yana farklı chat platformlarını kullanırken mustarip olduğum konu olmuştur.
olay şu şekilde cereyan etmektedir: bir kullanıcıyla (arkadaş, akraba vb.) yazışıyorsunuz, arkadaş kendini kaptırmış bir hızda yazı yazıyor. sonucunda da ya sizin söylediklerniz arada kaynıyor gidiyor ya da onun demeye çalıştıkları anlaşılmadan buhar oluyor. havan kime yabancı, hızlı yazıyorsun diye takdir mi edelim seni şimdi?
ağır ol da molla desinler diyeceğim ayıp olacak ama lütfen yani iletişim hızı da mühim konu.
olay şu şekilde cereyan etmektedir: bir kullanıcıyla (arkadaş, akraba vb.) yazışıyorsunuz, arkadaş kendini kaptırmış bir hızda yazı yazıyor. sonucunda da ya sizin söylediklerniz arada kaynıyor gidiyor ya da onun demeye çalıştıkları anlaşılmadan buhar oluyor. havan kime yabancı, hızlı yazıyorsun diye takdir mi edelim seni şimdi?
ağır ol da molla desinler diyeceğim ayıp olacak ama lütfen yani iletişim hızı da mühim konu.
Mesajlaşırken emoji kullanma gereği duymayan insandır. Kişisel tercihlere saygım vardır tabiki ama böyle bir insanla masajlaşırken aşırı geriliyorum ben. Sanki böyle her dediği bir ciddiyet taşıyor gibi hissediyorum. Özellikle komik bir şey yazdığımda cevap emojisiz olunca acaba komik değil miydi esprim diye düşünüp rahatsız oluyorum. Ayrıca ben genellikle konuşmayı kısa kesmek istediğim zamanlarda emoji kullanmamayı tercih ettiğim için karşımdaki benimle konuşmak istemiyor mu acaba diye telaşa düşüyorum. O sebeple emojisiz iletişim garip bir şekilde beni geriyor.
almanya'nın hanau kentinde iki farklı mekandaki müşterilere rastgele ateş açan bir alman vatandaşının gerçekleştirdiği saldırı. 5'i türk 9 kişi hayatını kaybetmiş. yakın bir bosnalı arkadaşımın da kuzeni vefat etmiş aynı saldırıda. çok üzücü, tüm dünyanın lanetlemesini bekliyorum.