Bundan uzuuuun zaman önce. Hatta çok uzun zaman önce Gaia(Toprak) vardı. Gaia kendi kendine doğurarak Uranüsü meydana getirdi ve Uranüs onun hem oğlu hem kocası oldu. Nasıl olduğu hakkında hiç bir fikrim yok :D. Oluşan Uranos(Ölmezler Katı, Yıldızlı Gök) ile Gaia bir araya gelerek ve Kyklopları ve Titanlar adını verdiğimiz ve Altın çağda dünyayı yöneten ilk tanrıları meydana getirdiler. mitolojideki tanrı ve tanrıçaların insanlar gibi duyguları var fakat insandan daha güçlü ve güzel/yakışıklılar. Tanrı Uranus biraz evhamlı bir tanrı olsa gerek ki Kiklopların tahtını ele geçirmesinden korkmaya başlar çünkü Kikloplar çok güçlü yaratıklardı. Korkusunun esiri Uranos, Kiklopları yerin altına yani Tartaros’a gönderir ve rahatına kavuşur lakin korkması gereken Kikloplar değildi. Ana yüreği dayanamaz buna ve Gaia oğlu Kronos’un eline mızrak gibi bir şey verir ve Uranos’u hadım ettirir böylelikle yönetim Kronos’un eline geçer ve Titanların hakimiyeti başlar ayrıca Uranusun cinsel organından akan meni ile de Gaia hamile kalır ve güzeller güzeli Afrodit doğar bunu da dip not olarak ekleyelim.
Annesinin duasını alan Kronos artık başına hiç bir şey gelmeyecekmiş gibi yaşayıp giderken kader ağlarını yavaş yavaş örmeye başlamıştır bile. Mitolojide çok rastalanan bir olay olan kardeş evliğini yapan Kronos kardeşi Rhea ile evlenir. Ve sırasıyla Hestia, Demeter, Hera Hades, Poseidon ve Zeus adlı çocukları olur. Daha baba olmanın sevincini yaşayamadan babasının hastalığına yakalanan Kronos yaptıklarından dolayı aynı şeyi çocuklarından göreceğinden korkarak doğan tüm çocukları yer. Bu duruma üzülen Rhea ise Gaia’nın öğütleri ile yalnız Zeus’u onun elinden kurtarır. Tanrıça, Zeus’u yanına alarak gecenin karanlığından faydalanarak çabucak koşup Girit Adası’nda İda Dağı’nın tepesine çıkar. Orada Gaia çocuğu alır ve onu bir mağaranın dibine saklar. Rhea ise geri dönüp bir kocaman taşı kundak bezlerine sarıp Kronos’a verir. Gariban Kronos da olacaklardan habersiz tahtının sefasını sürer. Zeus İda Dağında Amaltheia(keçi)’nin sütünü emerek büyür yağız bir delikanlı olur.Saklandığı mağaradan çıkar hemen savaşa hazırlanır. Önce Tartarosa gidip amcaları Kiklopları serbest bırakır ve buna karşılık yardım sözünü alır onlardan. Daha sonra giderler ve Titanların mekanlarını basarlar. Devasa taşlarla Titanlara geri püskürtmeye çalışırlarken Zeus da şimşeklerle destek verir onlara tam o esnada Rhea’nın verdiği kusturucu bir içecek ile Kronos yuttuğu tanrıları ve taşı çıkararır ve savaşın seyri daha da dramatikleşir Kronos için. Mitolojide Titanomachy (Titan – Tanrı savaşları) adıyla anılan savaşta Zeus ve kardeşleri, Kikloplarlarla beraber Kronos ile Titanlara karşı savaşırlar. Bu kısımda çok fazla entrika dönüyor, konsey falan toplanıyor bir tanrı diğerini satıyor falan pek hakim değilim o yüzden geçiyorum izninizle. Savaş tam 11 yıl sürüyor ve Zeus babasını yenerek yeni hükümdar oluyor. Çapkın Zeus fırsat bu fırsat diyerek Metisle yatar ve Metis Zeus’tan hamile kalır. Zeus gaflete düşer o da kral hastalığına yakalanır ve Metis hamileyken onu yutar ama Athena ölmez Zeusun kafasından doğar Zeus kızının kendini affetmesi için ona mızrak, miğfer ve kalkan verir. Titanlara dair tüm izler yok edilmeliydi ve bu görev Rhea’ya verildi. Rhea, Kronos’un ceviz ağacına gizlenmiş ruhunu yok etmek için keskin kırbacıyla ağacı parçalara ayırır. Rhea, kırbaçını kullandığında kullandığı yer yükselip ve dağ oluyordu. Kronosun ruhunun yok edildiği yer yükselir ve bu dağa bugün hepimizin bildiği Olimpos Dağı adı verilir. Tanrıların yeni mekanı artık gün yüzüne çıkmıştır.
bugün Fitnıs salonlarından çıkmayan delikanlıların hayalini kurduğu bu kas da adını mitolojiden almaktadır. Olay şöyledir:
Myrrha adında bir kız bazı elim olaylar sonunda ödül mahiyetinde mersin ağacına dönüştürülür. Bu ağacın gövdesinden 9 ay sonra ölümlü Adonis dünyaya gelir. Afrodit ilk görüşte Adonis’e aşık olur ve onu saklaması için Persephone’ye verir. Gönül işi bu Persephone de delikanlımıza vurulur ve onu geri vermek istemez. İki tanrıça arasında kavga çıkar. Paylaşamazlar Adonis’i. Reis Zeus araya girer ve Adonis’in 6 ay Afrodit’in, 6 ay Persephone’nin yanında kalmasına karar verir. Adonis yeraltına indiğinde yaz biter, kış başlar; yeryüzüne çıktığında toprakların bereketi tekrar gelir ve ilkbahar olur. Adonis Afroditin yanında olduğu zamanların birinde avlanmaya çıkar ve avlanırken bir yaban domuzunun saldırısına uğrayarak ölür. Tahmin edin yaban domuzu onu neresinden yaralayıp öldürür? Evet aynen bugün adonis olarak adlandırdığımız kasın bulunduğu yerden yaralayıp öldürür. O gündür bu gündür oranın adı “Adonis”tir.
Taekwondo, mantık ve akılla yapılan dövüş sanatı olarak tabir edilebilir. Taekwondo geçmişte saldırılara,katliamlara ,savaşlara karşı kendini korumak isteyen mazlum halkın savunması olarak doğmuştur. tae: ayak, KWON: el Do ise bu dövüş sanatının uygulanmasında izlenilecek yol yordamdır. Doğuş amacı savaşın yerine huzurun getirilmesiydi Bu nedenle günümüzde de geçmişten süre gelen kavga ve savaşların olmadığı barışçıl bir dünya kurulmasına için çabalamak ve çevremizde bunun bir örneği olmak amacını taşır. Bu prensibi ilke edinmeden çalışan sporcu eksersizleri boşa yapıyor ,dojangda fazlalık yapıyor demektir diğer bir deyişle kişi istediği ne kadar esnek ya da güçlü el ve ayak vuruşlarına sahip olursa olsun eğer do kurallarını uygulamıyor ve bu sporu sadece dövüş sporu olarak görüyorsa Taekwondocu sıfatı ta şı ya maz. Taekwondo sporunun en güzel yanı çok samimi bir ortama sahip olmasıdır. Bu samimi ortam sayesinde Türkiye hatta dünyanın herhangi bir yerindeki Taekwondo salonuna gittiğinizde oradaki sporcular sizi evinize gelmiş gibi karşılar. Diğer bir deyişle bu sporu yapan herkesin dünyanın her yerinde bir evi var diyebiliriz. Bu durumda hiç şüphesiz ki Taekwondonun temel felsefesini oluşturan DO prensibiyle alakalıdır.
ıntouchables adlı müthiş film ile tanıştığım müthiş piyanist ve bestekardır. modern çağın mozartı olarak falan da anılıyormuş kendisi. klasik müzik dinlemek isteyen dostlarım var ise kesinlikle başlangıç için ideal bir adamdır. royal albert hall daki şu konseri dinlemeniz şiddetle tavsiye olunur. https://www.youtube.com/watch?v=BI8N2569jSg
öncelikle şundan bahsetmeliyim, kore'de değişim öğrencisi olarak eğitim görüyorum. bizim üniversitede bir derste her hafta bir konuyu tartışıyoruz. grup arkadaşlarımdan birisi kore'deki gizli kameralarla ilgili bir sosyal problemi dile getirmişti. ilk başta çok şaşırsam da, ciddi bir problem olduğunu anlamıştım. Ondan sonra hatta telefonunu çıkarıp fotoğraf çekti, denklaşör sesini sessizdeyken bile duymamı istedi. sonra ben dedimki benimkinden sessizdeyken ses çıkmıyor. Çok şaşırdı nasıl olur filan dedi. ertesi hafta sınıfa geldiğinde bu tür telefonların sadece japonya ve kore'de (asyadaki başka ülkelerde olabilir ) olduğunu söyleyince şaşırmıştım. yani kimse gizlice fotoğraf çekmesin diye denklaşör sesi her daim açık. ilginç bulduğum bir anıydı.
kıçlarınfan uydurdukları saat uygulamasının hatalı olduğunu görünce yasayı geri çekmişler.

şuradan okuyabilirsiniz
Polonya hem ekonomikliği hem insanlarının sıcaklığı hem de avrupanın çoğu şehrine yakınlığı ile tam bir cazibe ülkesi. Özellikle erasmusa gideceklerin ilk tercihi olup önemli şehirleri varşova wroclaw dır. Para birimleri zloty olup tl den değersizdir. Polonya ya direk uçuşlar pahalı olup berlin üzerinden gidiş dönüş 200 tlye kapattığım olmuştur.
Ertesi sabah haber, gazete manşetlerinde yer alacaktı. 28 Ekim gecesi, Çankaya'daki akşam yemeğine Latife Hanım da katıldı. Son derece heyecanlıydı. İçi içine sığmıyordu. Çünkü o akşam yemeğinin gündemini biliyordu. Sevgili Paşa'sı niyetlerini önce eşine heyecan ve içtenlikle anlatmıştı. Latife Hanım bu sebeple birkaç kez mutfağa inmiş, yemeklerin o akşam yaşanacak olayların şanına yaraşır olmasına özen göstermişti. Mustafa Kemal arkadaşlarına, yemekten sonra anayasanın bazı maddeleri üzerinde çalışacağını bildirmiş, yeni başkan adayı olduğu söylenen İsmet Paşa'yı da bu çalışmaya davet etmişti. İsmet Paşa bu daveti bekliyordu.
Sofrada seçim heyecanı, seçim dedikoduları, yeni seçilenler, bu kez meclise giremeyenler hakkında konuşmalar sürüp giderken, Mustafa Kemal bıçağını eline aldı, doğruldu, derin bir nefes aldıktan sonra hafifçe tabağına vurarak: "Beyler!" dedi. O da heyecanlı, kaşları çatılmış, ama gözlerinde güleç bir ifade ile arkadaşlarına bakıyordu.

Çıt çıkmıyordu şimdi yemek salonunda. "Efendiler, yarın Cumhuriyet'i ilân edeceğiz!" Tek tek herkesin yüzüne bakarak durumu kontrol ediyordu. Şimdi sofradakiler yıldırım çarpmış gibi kalakalmıştı. Neden sonra, beyinlerinde şok yaratan bu haberi alkışlamak birilerinin aklına geldi ve yemek odası bir anda sanki patladı. Mustafa Kemal uygun bir süre bekledikten sonra açıklamasını sürdürdü: "Türkiye Devleti'nin hükümet şekli Cumhuriyet'tir. Bunu Anayasa'mıza yarınki Meclis toplantısında koyduracağız. Hazırlıklarımızı birkez daha gözden geçirmemiz lâzım." Gerçekten de iki arkadaş bütün gece süren çalışmalarını sabah ezanları okunurken bitirebildiler. İsmet Paşa, Mustafa Kemal'in ısrarıyla Çankaya Köşkü'nde kaldı, birkaç saat uyudu.

Güzel cumhuriyetimizin ertesi gün kurulacağı müjdeleniyor, bundan güzel bir hazırlık yoktur kanımca. Rahmetle anıyoruz seni Atam!

Edit: imla