füruğ ferruhzad

konuyla ilgili 2 entry daha
iranIn en aydınlık zamanlarında yaşamış şair. Benim için ortadoğunun gizli kalmış hazinelerindendir kendisi. Gamlıdır. Yalnızlık barındırır. Hüzünlendirir. ama hayata karşı kırıntılı bir istek vardır şiirlerinde. 32 yaşındayken geçirdiği trafik kazası sonrası hayatını kaybetmiştir.

Çok sevdiğim bir şiiri vardır. İranlı yönetmen ibrahim gülistan’a ithafen yazılmıştır.

hasim hüsrevşavi çevirisi;

YENİDEN DOĞUŞ

- İbrahim Golestan'a -

Tüm varlığım benim karanlık bir ayettir
seni, kendinde tekrarlayarak
çiçeklenmenin ve yeşermenin
sonsuz seherine götürecek.

Ben bu ayette seni ah çektim, ah
ben bu ayette seni
ağaca ve suya ve ateşe aşıladım!

Yaşam belki
uzun bir caddedir,
her gün filesiyle bir kadının geçtiği,
yaşam belki
bir urgandır, bir adamın daldan kendini astığı,
yaşam belki okuldan dönen bir çocuktur,
yaşam belki, iki sevişme arası rehavetinde
yakılan bir sigaradır,
ya da birinin şaşkınca yoldan geçişi,
şapkasını kaldırarak,
başka bir yoldan geçene
anlamsız gülümsemeyle “günaydın” diyen.

Yaşam belki de o tıkalı andır,
benim bakışımın senin buğulu gözlerinde
kendini paramparça yıktığı
ve bir duyumsama var bunda
benim ay ve karanlığın algısıyla birleştireceğim.

Yalnızlık boyutlarındaki bir odada,
aşk boyutlarındaki yüreğim,
kendi mutluluğunun sade bahanelerini seyreder,
saksıda çiçeklerin güzelim yok oluşunu
ve senin bahçemize diktiğin fidanı
ve bir pencere boyutlarında öten
kanarya ötüşlerini.

Ah..
Budur benim payıma düşen,
budur benim payıma düşen,
benim payıma düşen,
bir perde asılmasının benden aldığı gökyüzüdür,
benim payıma düşen,
terk edilmiş merdivenlerden inmektir
ve ulaşmaktır bir şeylere çürüyüşte ve gurbette,
benim payıma düşen
anılar bahçesinde hüzünlü bir gezintidir.

Ve "ellerini
seviyorum" diyen
sesin hüznünde ölmektir.

Ellerimi bahçeye dikiyorum,
yeşereceğim, biliyorum, biliyorum, biliyorum
ve kırlangıçlar mürekkepli parmaklarımın
çukurunda yumurtlayacaklar.

Küpeler takacağım kulaklarıma
ikiz iki kirazdan
ve tırnaklarımı
papatya çiçeği yapraklarıyla süsleyeceğim.
Bir sokak var orada,
aynı karışık saçları, ince boyunları
ve sıska bacaklarıyla
küçük bir kızın masum gülüşlerini düşünüyorlar
bir gece
rüzgârın bizi alıp götürdüğü.

Bir sokak var benim yüreğimin
çocukluk mahallesinden çaldığı,
zaman çizgisinde bir oylumun yolculuğu
ve bir oylumla gebe bırakmak
bir zamanın kuru çizgisini
bilinçli bir simgenin oylumu
aynanın konukluğundan dönen.

Ve böylecedir,
birisi ölür
ve birisi yaşar.
hiçbir avcı,
çukura dökülen hor bir arkta inci avlamayacaktır.

Ben hüzünlü küçük bir periyi biliyorum
okyanusta yaşayan
ve yüreğini tahta bir kavalda,
usul usul çalan
küçük hüzünlü bir peri,
geceleri bir öpücükle ölen
ve sabahları bir öpücükle yeniden doğacak olan…


makbule aras çevirisi;

YENİDEN DOĞUŞ

- İbrahim Golestan'a -

Tüm varlığım karanlık bir ayettir benim
seni
kendinde tekrarlayarak
yeşermenin ve çiçeklenmenin
sonsuz gündoğumuna götürecek

ben bu âyette senin için ah çektim, ah!
ben bu âyetle
ağaçla ve suyla ve ateşle bütünleştirdim seni

hayat belki
bir kadının her gün filesiyle geçtiği uzun bir caddedir
hayat belki
bir adamın kendini dala astığı iptir
hayat belki
okuldan dönen bir çocuktur
hayat belki
iki sevişme arası rehavetinde
yakılan bir sigaradır
ya da
yoldan geçen bir başkasına
şapkasını kaldırarak anlamsız bir gülümseyişle
"günaydın" diyen adamın
şaşkınca karşıya geçişidir

hayat, bakışlarımın
senin gözbebeklerinde
kendini paramparça ettiği
o tutuklu andır belki
ve bakışım kendisini,
aydınlığın ve karanlığın idrakiyle
karıştıracağım duygusu içindedir

yalnızlık boyutlarındaki bir odada
tek aşklık kalbim,
kendi mutluluğunun yalın bahanelerine
saksıdaki çiçeklerin güzelce soluşuna
eviınizin bahçesine senin diktiğin fidana
ve bir tek pencere için öten kanaryaların şarkısına
bakıyor.

ah!
bana düşen budur
bana düşen budur
bana düşen
bir perdenin asılışının benden aldığı gökyüzüdür
bana düşen terk edilmiş bir merdivenden inmek
ve yalnızlık içinde çürümekte olan bir şeye ulaşmaktır
bana düşen hatıralar bahçesinde hüzünle dolaşmaktır
ve "ellerini seviyorum"
diyen sesin kederinde ölınektir

ellerimi bahçeye dikiyoruın
yeşereceğim biliyorum, biliyorum, biliyorum
ve kırlangıçlar mürekkepli parmaklarımın
arasına yumurtlayacaklar

küpeler takacağım kulaklarıma
kıpkırınızı kirazlardan
ve tırnaklarıma yıldızçiçeği yaprakları yapıştıracağım
çocukları bir zamanlar bana aşık
bir sokak var orada
aynı dağınık saçları, ince boyunları ve sıska bacaklarıyla
o çocuklar,
bir gece rüzgarın alıp götürdüğü
o küçük kızın masuın tebessümünü
düşünüyorlar hâlâ

bir sokak var
kalbimin
çocukluğumun mahallelerinden çaldığı

zaman çizgisinde bir oylumun yolculuğu
ve bir oylumla gebe bırakmak
zamanın kuru çizgisini
bir aynaya misafir gidip dönen
bilinçli imgenin oylumuyla

ve işte böyledir
biri ölür
ve geride kalır biri
hiçbir avcı
çukura dökülen sığ derede
inci avlayamaz

hüzünlü, küçük bir peri tanıyorum ben
okyanusta yaşayan
ve yüreğini ahşap neyinde
usul usul çalan
hüzünlü, küçük bir peri
geceleri bir buseyle ölen
gün ağarırken bir buseyle
yeniden doğacak olan.