new york

/ 4
Yaklaşık 2 buçuk ayımı geçirdiğim şehirdir. Başka bir iş sebebiyle topuklarımı kıçıma vura vura kaçtım bu şehirden. Çünkü yaşaması çok zor biryerde New York. Ama arada bir arkadaşlarımı görmeye giderim. Çarşamba günü yine orada olacağım.
Amerikanın diğer eyaletlerinden çok farklı tarzı olan, çok garip ama güzel bir şehir, turist olarak öyle gerçi, yaşamak için nasıl bilmem :) tekrar gidip dolaşamadığım yerleri görmek istediğim yani doyamadım şehir..
hayatımın yaklaşık dört senesini geçirdiğim, hala da geçirmekte olduğum şehir. bana anımsattıkları derseniz aklıma ilk gelenler soğuk, kalabalık ve pislik olurdu gerçekten. özellikle kuzey amerika’da gezdiğim şehirler arasında en pis olanı new york kesinlikle. ayrıca evsiz sayısı ve suç oranı çok yüksek. burada sokakta uyumanın çok iyi bir fikir olduğunu düşünmüyorum. zira evsiz insanların birçoğu ne yazık ki madde bağımlısı veya saldırgan sonuçlara yol açabilecek psikolojik hastalıklara sahipler.

öte yandan bu şehirde turist olmayı çok isterdim gerçekten. mutlaka görmek gerek turist olarak. metropolitan müzesi (The Met) ve modern sanat müzesi (MoMa)’ ya uğramadan geçmeyin. üstelik bu iki müzeye de ücretsiz/çok cüzii ücretler karşılığı girmeniz mümkün. The Met’de “bağış yapmak istediğinizi” söyleyerek birkaç dolara giriş bileti alabilirsiniz. MoMa ise her cuma günü belirli saatler arasında ücretsiz. çılgın kalabalık oluyor ama değiyor :) broadway showları son dakika indirimli bilet veriyorlar, ayakta da olsa deneyimlemek gerek diye düşünüyorum.

kartpostallardaki o ünlü “new york gökdelenleri” manzarasını görmek için ise New Jersey tarafına geçmeniz gerekecek, o da çok kolay yine. trenle hoboken’a veya ispanyol otobüsleriyle union city’ye fort lee’ye geçebilirsiniz on dolardan aşağı fiyatlara. bkz: new york - amerikada-bir-cevelan-aBKdK

central park bir yana, brooklyn köprüsü’nün altındaki dumbo bölgesi eşsizdir. şehrin kalabalığından uzakta güb batımının tadını çıkarabilir, mini pikniğinizi yapabilirsiniz.

beşinci avenue’daki saint patrick katedrali yine gezilmeye, görülmeye değer, içi dışı harikulade bir yapı.

son olarak, bol bol yürüyerek gezin şehri mümkünse. her sokağı ayrı keyifli olacaktır.
jay ft alicia keys’in empire state of mind’ini dinlerken sokaklarında kaybolmak istediğim şehir. ne diyeyim? “elbet bir gün”
Acayip derecede pis ama bir zaman sonra sevmeye başladığınız garip bir şehir. 1940'lardan kalma, zamanının ötesinden yapılar...
Frank Sinatra’nın uğruna şarkılar söylediği, içerisinde her çeşit insanın bulunduğu dünya metropolü.
hayallerin yeri mi, yoksa insanın içinde kendini unuttuğu şehir mi bilinmez gidip görmek gerek
ruya sehirlerimden birisidir. ıstanbul ile 'yasanilasi degil gezilesi sehir' anlaminda benzerlik gosterir. her ikisinde de 2'ser yil yasayip, doya doya icime cekip daha sonra dogayla ic ice ve sakin bir sehirde hayatimi devam ettirmek hayattaki emellerimden bir tanesidir.
/ 4