motosiklet
Dünyanın en güzel şeyi. Bunu maalesef sürmeyen anlayamaz fakat üstüne bindiğinizde o rüzgarın verdiği huzur her şeye bedel. O rüzgarın ve motorun sesi aslında sessizlik çünkü sizi dış dünyadan soyutluyor. Yol yeşilliklerin arasındaysa o koku beni benden alıyor. Herkesin bir gün motosiklete binmesini ve bu dediklerimin doğru olduğunu görmelerini istiyorum. Ayrıca motosiklet sürücüsü olmanın cc (motor hacmi) ile belirtilmediğini de söylemek isterim.
1 yıl aradan sonra Honda Nc700X ten Yamaha Tenere 660 a geçiş yaptım.
Araziye pek girmem ama bu sene biraz daha tali yolları denemek istiyorum. Nc tamamen asfalt motoru ve asfaltta baya keyifli sürüş imkanı sunuyor ama Tenere yi sürmek çok daha eğlenceli. 185 altı insanlar alçaltma kiti olmadan Tenere yi kullanmamalı. gerçek bir At binme hissi veriyor
Araziye pek girmem ama bu sene biraz daha tali yolları denemek istiyorum. Nc tamamen asfalt motoru ve asfaltta baya keyifli sürüş imkanı sunuyor ama Tenere yi sürmek çok daha eğlenceli. 185 altı insanlar alçaltma kiti olmadan Tenere yi kullanmamalı. gerçek bir At binme hissi veriyor
yoldayken geçtiğiniz yerlerin havasını, doğasını, insanını daha yoğun hissetmenizi sağlayan araçtır.
bunu en iyi anlatan kitaptan bir alıntı; "Motosikletle gezerken her şeyi, öteki araçlardayken gördüğünüzden tümüyle farklı görürsünüz. Arabayla gezerken hep kapalı bir yerdesinizdir ve alışık olduğunuzdan, araba penceresinden gördüklerinizin televizyondakilere benzediğini fark etmezsiniz. Pasif bir gözlemcisinizdir ve sizinle birlikte giden sıkıcı bir kafes içindesinizdir.” (bkz: zen ve motosiklet bakım sanatı)
bunu en iyi anlatan kitaptan bir alıntı; "Motosikletle gezerken her şeyi, öteki araçlardayken gördüğünüzden tümüyle farklı görürsünüz. Arabayla gezerken hep kapalı bir yerdesinizdir ve alışık olduğunuzdan, araba penceresinden gördüklerinizin televizyondakilere benzediğini fark etmezsiniz. Pasif bir gözlemcisinizdir ve sizinle birlikte giden sıkıcı bir kafes içindesinizdir.” (bkz: zen ve motosiklet bakım sanatı)
ortaokulda teravih namazlarından kaçardık. caminin üst tarafında bi bisikletçimiz vardı,1 saatlik yarım saatlik mobilet ve pejo 103 kiraliyordu. o zamanlar çocuğuz tabi,ehliyet yok,bide üstüne üstlük kimliğimizi bırakıyorduk kira garantisi olarak. böyle başladı motosiklet maceram.
ilk motorum keeway(kuba diye anılıyor artık) superlight 150 idi. siyah renkte çok yakışıklı bir motordu.susturuculardan da 2-3 tane çıkarmıştım ki chopper sesi alayim diye.
daha sonra keeway landcruiser 250 aldım. buna daha çok babam bindi,yurtdışında çalıştığım için sadece izinlerde biniyordum. güzel bir motordu ama ilk göz ağrım değildi.
5 yıllık yurtdışı hayatımdan sonra kendimi ödüllendirmek için artık bi japon almanın zamanı geldiğini düşündüm. boy 190 olduğu için çoğu motor altımda bisiklet gibi kalıyordu. biraz daha cüsseli bişey arıyordum. cruiser lardan sıkılmıştım. beni tatmin etmiyordu,ruhumu ifade etmiyordu. hem kozmetik olarak güzel olsun,hem iri olsun,hem de biraz hız zevkimi alayim derken karşıma çıktı bir kadın kadar alımlı ve bir kadın gibi de güzel giden bir makina.
honda nc700x.
motor bizde genetik bir olay. dedelerimden miras diyebilirim. ilk motor alacağım zaman babam çok desteklemişti beni.
motor benim için bir felsefe olmadı ama kesinlikle hayatımın bir parçası.hele hele istanbul gibi bir yerde motor bir nimettir.hayatınızı çok çok kolaylaştırır.
motorlarıma elbette isimler verdim.sırasıyla kara ceylan,ceylan ve şu an kullandığım da senorita.
tabi ki motorlarıma güzel bakarım,bakımlarını mutlaka zamanında yüklerim ama anlam yüklemem. isim olayı zevkine yapılmış bir şey. yani şu an aldığım fiyatın 2000-3000 üstünü verseler direk satarım acımam.
bu yaz hedefim motorumla bir avrupa turu,eğer o da olmazsa istanbuldan marmarise kadar inicem , geze geze göre göre..
tekeriniz düz bassın
ilk motorum keeway(kuba diye anılıyor artık) superlight 150 idi. siyah renkte çok yakışıklı bir motordu.susturuculardan da 2-3 tane çıkarmıştım ki chopper sesi alayim diye.
daha sonra keeway landcruiser 250 aldım. buna daha çok babam bindi,yurtdışında çalıştığım için sadece izinlerde biniyordum. güzel bir motordu ama ilk göz ağrım değildi.
5 yıllık yurtdışı hayatımdan sonra kendimi ödüllendirmek için artık bi japon almanın zamanı geldiğini düşündüm. boy 190 olduğu için çoğu motor altımda bisiklet gibi kalıyordu. biraz daha cüsseli bişey arıyordum. cruiser lardan sıkılmıştım. beni tatmin etmiyordu,ruhumu ifade etmiyordu. hem kozmetik olarak güzel olsun,hem iri olsun,hem de biraz hız zevkimi alayim derken karşıma çıktı bir kadın kadar alımlı ve bir kadın gibi de güzel giden bir makina.
honda nc700x.
motor bizde genetik bir olay. dedelerimden miras diyebilirim. ilk motor alacağım zaman babam çok desteklemişti beni.
motor benim için bir felsefe olmadı ama kesinlikle hayatımın bir parçası.hele hele istanbul gibi bir yerde motor bir nimettir.hayatınızı çok çok kolaylaştırır.
motorlarıma elbette isimler verdim.sırasıyla kara ceylan,ceylan ve şu an kullandığım da senorita.
tabi ki motorlarıma güzel bakarım,bakımlarını mutlaka zamanında yüklerim ama anlam yüklemem. isim olayı zevkine yapılmış bir şey. yani şu an aldığım fiyatın 2000-3000 üstünü verseler direk satarım acımam.
bu yaz hedefim motorumla bir avrupa turu,eğer o da olmazsa istanbuldan marmarise kadar inicem , geze geze göre göre..
tekeriniz düz bassın
buna bir dünya yazı yazılır.
kimi için at, avrat, silahtan at kısmını canlandırır.
kimi için gençliğin verdiği delikanlılıkla hızlı yaşama biçimi
kimi için trafikten kurtuluş.
kimi için dünyada bile özgürlüğün olduğunu bilmek.
kimi için ise sadece bir taşıt...
Aslında o bir başarıdır ve bir nevi mekanik ile aşk yaşamaktır, bağ kurmaktır. iron man izleyen olmuştur elbette oradaki gibi otomatik bilgi veren bir jarvis yoktur ama bu sizsinizdir artık kaskın içinden bakarken aynı jarvis ile sohbet eder gibi olmalısınızdır. herşey sürücüdedir kaporta sürücüdür. trafikte sinyalsiz dönen aracın nereye döneceğini dikiz aynasından kontrol etmektir hatta öndeki aracın arka koltuğundaki kişinin bile ne yapacağını tahmin etmektir gözlemdir bir nevi hızlı düşündürme kapasitesini arttırır insanın. ön dışında arkamızı da kontrol gerektirir dikiz aynamız harici atiklik çeviklik gerektiren omuzdan sağa sola arkaya bakış sistemini geliştirmemizi sağlar; (aynı zamanda öndeki aracı da görebilmek). fren seslerine bağışıklık kazandırır tıpkı afganistan ordusunda görev almış bir askerin eve döndüğünde yüksek seslere olan askerii siper alma dürtüsü gibidir.
bkz: Iron Man and Jarvis : https://www.youtube.com/watch?v=ZwOxM0-byvc
kimi için at, avrat, silahtan at kısmını canlandırır.
kimi için gençliğin verdiği delikanlılıkla hızlı yaşama biçimi
kimi için trafikten kurtuluş.
kimi için dünyada bile özgürlüğün olduğunu bilmek.
kimi için ise sadece bir taşıt...
Aslında o bir başarıdır ve bir nevi mekanik ile aşk yaşamaktır, bağ kurmaktır. iron man izleyen olmuştur elbette oradaki gibi otomatik bilgi veren bir jarvis yoktur ama bu sizsinizdir artık kaskın içinden bakarken aynı jarvis ile sohbet eder gibi olmalısınızdır. herşey sürücüdedir kaporta sürücüdür. trafikte sinyalsiz dönen aracın nereye döneceğini dikiz aynasından kontrol etmektir hatta öndeki aracın arka koltuğundaki kişinin bile ne yapacağını tahmin etmektir gözlemdir bir nevi hızlı düşündürme kapasitesini arttırır insanın. ön dışında arkamızı da kontrol gerektirir dikiz aynamız harici atiklik çeviklik gerektiren omuzdan sağa sola arkaya bakış sistemini geliştirmemizi sağlar; (aynı zamanda öndeki aracı da görebilmek). fren seslerine bağışıklık kazandırır tıpkı afganistan ordusunda görev almış bir askerin eve döndüğünde yüksek seslere olan askerii siper alma dürtüsü gibidir.
bkz: Iron Man and Jarvis : https://www.youtube.com/watch?v=ZwOxM0-byvc