londra

/ 4
insanıyla, kültürüyle, alkolüyle, şehriyle... hepsiyle merak edip kıskandığım şehirdir. umarım bir gün ben de gidebilirim. (zor ama insan istiyor işte)
Soğuk Ingiltere'nin sahte turistik şehridir. Liverpool bile daha turistik ve sevimlidir. ister istemez istanbul ile kıyaslayacaksınız yapmayın. mukayeseye açık bir versus değildir, istanbul dünya başkenti londra ingiltere kentidir. müzeleri ve gece hayatı dışında gözle görülür bir niteliği yoktur. futbol dan dem vuran arkadaşlara da belirtmek isterim ki manchester gibi dünya futboluna yön veren bir şehir varken londra bu konuda akla gelecek şehirler arasında ilk 10'a dahi giremez. gezgin de olasaniz iş insanı da olsanız alışveriş yapmak neredeyse cehennem azabıdır. zaten kur farkıyla pahalı olan pound londra'da üstüne 3 ila 10 lira arasında ek fark koyar çünkü kiralar o kadar pahalıdır ki en ucuzcu markalar bile yüksek fiyatlardan ürün satarlar. fakat bir mirasyedi veya bir mülk zenginiyseniz, yani birşey yapmadan para kazanıyorsanız para çarçur etmenin daha iyi bir yolunu henüz kesfetmedim.

tanım: Ingiltere'nin en pis havasını soluyabileceginiz, en gri şehri.
hakkında çok fazla şey duyduğum şehir, elbet bir gün gideceğim. duyduğum kadarıyla tam bir metropolitan, her yönüyle çok çeşitli. sanırım bu yüzden gidenler pek yabancılık çekmiyor.
uzun süre hayalini kurduktan sonra cağnım pgs kampanyası ile çok ucuza bilet bularak keşfetme şansı bulduğum harikulade şehir.
vizeyi 6 ay olarak vermiştir galp galp
inanılmaz güzel müzelere girişler ücretsizdir, şiddetle öneririm
ulaşım olayında neredeyse hiç sıkıntı yaşamazsınız bkz: oyster card
neymis efendim, megersem londra ingiltere'nin sahte turistik sehriymis. yahu zaten londra turistik bir sehir degil, turistlerin gitmeyi tercih ettigi bir sehir. londra 9 milyona yakin nufusuyla koskocaman bir metropolitan ve onemli bir finans merkezi. millet buradan kalkip para istemeye gidiyor londra'ya haberiniz var mi?

avrupa'nin kimi sehirlerindeki gibi kucuk sirin bir pazar meydani cevresinde sirin sirin dukkanlar bekliyoraniz, zaten bunu londra'da goremezsiniz.

bir tek muzeleri var demis bir zat. londra british museum, national gallery, national portrait gallery, greenwich maritime museum, national history museum gibi devasa muzeler ve daha pek cok sayisiz muze "bedava" . dunya baskenti istanbul'da british museum olceginde kac tane bedava muze var ?

londra sadece muzeleri ile degil muzikalleri, konserleri ve tiyatrolari ile de unlu. dunyaca unlu yildizlar orada sahne aliyor ama hic biri istanbul'a gelmiyorlar. yahu madonna'yi istanbul'a ikinci kez getirebilmek icin ne diller doktuler.

trafalgar meydani, tower british, piccadily meydani, covent garden, buckingham sarayi, saint paul katedrali, abbey road, hyde park, notting hill , kensington, Chealsea, richmond, camden town daha dahasi. istanbul'a gelen turistler sultan ahmet meydani ve taksim disinda kac yere gidiyor?

londra yaz aylarinda sicak gunesli, yaz aylarinda hava saat 22.00'ye aydinlik. thames nehri kenarindaki barlar kafeler yaz aylarinda harika. ucuz olsun diye lodra'ya ocak ayinda giderseniz bol yagmurla karsilasirsin elbette.

sozun ozu hem istanbul hem londra ayri ayri guzel. kiyaslamaya da gerek yok ama oncelike bir sehri adam gibi gezin.
Sadece Camden bölgesinde bile tüm günü geçirmek mümkündür.

Londra'nın en "renkli" ve kendine özgü yerleşkelerinden birinin Camden bölgesi olduğunu söylersem abartmış sayılmam.

Güne sağlam bir kahvaltıyla ya da brunch'la başlamak isteyenler Camden Diner, Tai Pan Alley, Purezza ya da Blue's Kitchen'a uğrayabilirler. Zengin çeşitlerin yanında eklektik tatlara da açık olan damaklar kesinlikle bayram edecektir.

Camden Market alışveriş sevenlerin başını döndürecek kadar çok alternatife sahip. Özellikle de klişelerden kaçanları memnun edecek pek çok irili ufaklı dükkanı bu civarda bulmak mümkün. Vintage butikler, el yapımı hediyelik eşyalar, tasarım takılar ve daha pek çok farklı seçenek için adres belli!

Biraz soluklanmak ve nevi şahsına münhasır bu semti zihninize kazımak için Camden Lock'ta bir mola vermek size iyi gelecektir. Kanallar, sokak sanatçılarının rengarenk boyadığı graffitiler ve açık hava pub'larıyla bu bölge, alışkın olmadığınız ancak içine hemen karışabileceğiniz bir atmosfer sunuyor.

Tabii Camden demek biraz da sokak lezzetleri demek. Dünya mutfaklarının buluşma noktası olarak da kabul edebileceğiniz bu renkli semtin en az kendi kadar renkli yiyecek tezgahlarında her damak tadına uygun bir lezzet bulabilmek mümkün. Tabii bana sorarsanız en iyisi hiç denemediğiniz tatlara şans vermek olacaktır.

Regent's Canal gün boyu tadılan şahane porsiyonları sindirmek için benzersiz bir yürüyüş rotası sunuyor. Suyun dinlendirici etkisi bir yana, sürekli nefes alan ve çehresi değişen bu habitatı tam merkezinden deneyimlemek bambaşka!

Akşam için bir tık daha şık bir şeyler yemek isteyenleri Trap Kitchen'ın zengin deniz mahsulleri menüsü, Guanabana'nın Karayip lezzetleri, Lume'nin benzersiz şarap mahzeni ya da Lost Souls'un damak hafızanıza işleyecek pizzaları bekliyor!

Canlı müziğin kalbinin attığı bu semtte, caz barları ya da/ efsane statüsündeki konser/etkinlik salonu The Roundhouse'u deneyimlemeden günü bitirmek olmaz. Nabzı daha yüksek atan eğlence alternatifleri arayanlarıysa The Electric Ballroom ya da yeniden hizmete açılan KOKO'ya yönlendirmekte beis görmüyorum.

Londra'nın kalbinin attığı Camden'da geçen bir günün ardından kendinize en kısa sürede buraya yeniden gelme sözü vereceğinizden eminim!
/ 4