londra

/ 4
3 parçada özetlersek
- kapıtalızmın kuruluş yeri
- herkes telefon kulubesını bılır ama saat kulesinden bi haber
- siyah geniş taksileri 90'lar hafasını yansıtmaktadır
gerçekten yaşamak istediğim şehir. gördüğünde insanı boğan o havasına rağmen dünyanın en güzel şehirlerinden.
medeniyeti sonuna kadar görebileceğiniz bir şehirdir londra. insanların birbirine saygılı olduğu, bi düzen içinde yaşadığı, geleneklerine bağlı bir şehirdir. gerçi ülke olarak zaten böyleler ya neyse. ha bu medeniyeti başkalarının omuzlarına basa basa inşa etmişlerdir orası doğru. ama şu an bence dünyada yaşanabilecek en güzel yerlerden biridir. ayda 3,5-4 bin sterlin kazanıyor olsan çiçek gibi yaşar gidersin.
90'ların siber-punk öğelerini barındıran bir filmden fırlamış gibi duran cyberdog isimli fütüristik mağazayı görebileceğiniz, biraz tarih, biraz gelecek kokan bir şehir.

cyberdog
haftaya merhaba diyeceğim şehir.
o yüzden görmüş geçirmişlerin tavsiyesine açığım.
İnsana gerçekten değer verilen herkesin birbirine saygılı olduğu muhteşem bir şehir. Ordayken havasına aldırış etmiyorsunuz çünkü yeterince mutlu oluyorsunuz. London Eye'ın altında hep çok güzel etkinlikler düzenlenir fırsatı olan gitmeli. Gece içiniz daralınca Tower Bridge cevresine gidip guzelligi gormeniz yetiyor. Kendilerine özgü(kahvaltıları hariç) yemek kültürü olmadığı için her ülkenin yemeğini bulup tatmanız çok kolay. Kırmızı otobüslerin üstü ve en ön koltuğundaki 20 dklık yol sizi yeterince huzurlu kılıyor. Kısacası Her yaşa ve herkese hitap eden bi şehir.
#ilerdeyaşamakistediğimyer
*arka sokaklarda çok dolaşmayın

*mcdonaldsta menü almayın, cheeseburger 1 pound, patates ve içecekler de tek olarak öyle bir şeyler, kendi menünüzü yapın.

*isteyenler big bus şehir turuna katılabiilir fakat buna gerek yoktur, nasıl gezebileceğinizi alta yazacağım tekrardan

*oxford streete gidip o kapüşonlular ve tshirtlerden alın, 5 sene evvel aldıklarımı hala giyiyorum.

*gece belli bir saatten sonra dükkanlar çat diye kapanır, otobüs seferleri de azalır, ona göre kendinizi ayarlayın

*yanınızda her daim küçük bir şemsiye veya şu naylon yağmurluklardan olsun

*uber sanırım daha ucuza geliyor, kendi taksilerini hiç kullanmadım o yüzden emin olamıyorum

*gezmek için gidiyorsanız alacağınız toplu taşıma biletleri "dayrider" olarak geçer bütün gün binip durun, 3 kere binecek olsanız amorti ediyordunuz son gittigim seferde, şu an bilemiyorum

*metroda kartınızı turnikenin bir yerinden soktugunuz zaman bizim metrolar gibi aynı yerden vermez onu, turnikenin diğer tarafından çıkar. "nerde lan benim kartım" diye güvenliği çağırmayın (bkz: ben yaptım sen yapma)

*merkez subway istasyonlarını ve ana otobüs hatlarını kesinlikle öğrenin.

*3 hafta ve daha uzun kalacaksanız poundland denilen magazadan gidin bir top-up hat alın. işinizi fazlasıyla görür

*madame tussauds ve hard rock cafe'ye uğrayın. londradaki hard rock çok güzeldir

not : inşallah hala duruyordur, madame tussauds'un çıkışında koyu yeşil bir minibüs var, sosisli falan satıyor. sosisli alırken "is it pork?" diye bir soru yöneltirseniz, "yok kardeşim benim tavuk sosisidir afiyetle ye." cevabını alırsınız. adamın samimiyetine mi sevineyim, türk olduğuna mı derken sosisli bitmiş olur

özet: londra çok güzel şehirdir vesselam. gerçekten güzeldir.
ulaşım ve konaklamanın çok pahalı olduğu şehir
dünyada en çok turist çeken şehirlerden birisi
yazın sürekli yağmur yağmasına rağmen götünüzü açıp dolaşabilir, ne laf yer ne de hasta olursunuz. bir daha gitmezsem gözüm açık gidecek olan bana göre dünyanın bilmem kaç harikasından biri.
Sadece ingiliz kültürüne değil, dünyanın değişik bölgelerinden gelen binlerce farklı insanın yaşayış tarzına şahit olacağınız, ve birgün buraya yolunuz düşerse; muhtemelen arka planda tower bridge konulu fotoğraf çekilmeden dönmeyeceğiniz muhteşem şehir.
/ 4