ingilizce bilmek

/ 3
yakında 2018 yılına giriyoruz ve kendilerini “gezgin” diye adlandıran insanların bulunduğu bir sözlükte yazarız. ama gel gör ki hala ingilizce olmasa da olur diyen yazarları görüyoruz.

bu düşüncenin bi üst uçuk modeli için
(bkz: onlar niye türkçe öğrenmiyor)
mükemmel bir ingilizcem yok ama yurt dışı şantiyelerinde çalışmamın bana en büyük artısı "ingilizce konuşabilmek" oldu. kimi ne göre tarzanca konuşuyorum ama en azından insanlarla ingilizce olarak dialog kurabiliyorum ve bu sayede çok rahat 5 ülke gezdim.

ilk yurtdışı şantiyem s.arabistanda çalışırken mısırlı bir işçimiz bana bu konuda yardımcı oldu.ortaokulda,lisede ve üniversitede sürekli ilk konular işlendiği için temelim maşallah baya sağlam. ama hiç kat çıkamadım,diaolog kurmaya çekindim.
hatta şöyle bir örnek vereyim.sinemada çalışırken yabancı bir müşteri geldi ve bir filme girmek istiyordu ama gişede kimse ingilizce bilmiyordu.bir kara muratlık yapıp kendimi öne attım. kadınla tek tek kelime kelime konuşmaya başladım ve gerçekten çok kötü konuşuyordum ama yardımcı olabiliyordum. kadınla dialog halindeyken gişede çalışan diğer arkadaşlarım bana alay eder şekilde gülüyorlardı "tomorrov dedi hahahaha" şeklinde. ben de bunu duyduktan sonra biraz gerildim ve kadına direk salon 2 dedim bileti verdim ve gönderdim. bu olay belki de bilinç altında kaldı ve istanbulda yol yordam soran hiçbir turiste yardım edemedim.

ta ki arabistanda bana yardımcı olan mısırlı işçimizle tanışana kadar. amacım kimseyi yaptığı işten dolayı küçük görmek değil ama olduğum durumdan utandım ve işçi dediğimiz adam bana ingilizce konuşmak için çok yardımcı oldu. o adam hayatıma yön verenler listesindedir.. o mısırlı adam bana ilk ingilizce soru sorduğunda ben önce kafamdan cümleyi oluşturdum.sonra kelimeleri o cümledeki yerlerine yerleştirdim. tabi adama 5 dk sonra cevap verebiliyordum :) (işte bizim en büyük kayıplarımızdan.hepimiz mükemmel ingilizce(!) bildiğimiz için gramer önemli! arkadaşının yanında mazallah i going dersin falan madara olursun)
adam bana anladığım kadarıyla dedi ki "ya olm boşver cümleyi falan,aklına gelen kelimeleri söyle gitsin.ben anlarım" dedi.
ben de başladım sorduğu sorulara aklıma ne kadar kelime geliyorsa söylemeye. 1 sene kadar adamla baya bildiğin sohbeti bırak,geyik yapıyoduk artık.
arabistandan sonra azerbaycana gittim, ama burda da herkes türkçe konuşuyor :) bakude kadınların %90 bizim türkçemizi biliyor.erkekler o kadar hevesli değil.Bizim türk dizilerinin yararı çok bu memlekete :) ben de ingilizcemi unutmamak için ingiliz ve irlanda barlarına gidip bilardo oynamaya başladım. çok bi faydası olmadı ama en azından unutmamamı sağladım.bilmiyorum bana mı öyle geliyor , 30 küsür milletin insanıyla diaolog kurdum ama bu ingilizleri kesinlikle anlamıyorum arkadaş ! bir diğeri de filipinliler :) hintlileri bile anlıyorum artık (ki çok iyi derecede hintliler gibi ingilizce konuşurum :) )
2 senelik azerbaycan serüveninden sonra israile geçtim.1 sene kadar da orda kaldım. burada ingilizcemi biraz daha geliştirebildim. liman işinde çalışıyorduk ve bazen geminin limandan kalkış izni için liman güvenlikle bile konuşuyordum.
diyeceğim şudur. yanınızdaki arkadaşlara aldırmadan konuşun.bırakın onlar gülsün. bu memlekette van tu tri den başka ingilizce bilmeyenler fatih terim ingilizcesine güldü.çünkü hepimiz ingiltere kraliyet ailesinde konuşulan ingilizce gibi ingilizce biliyoruz (!) bırakın insanlar ne düşünürse düşün,yettiği kadar,diliniz vardığı kadar,beden diline geçene kadar konuşun.yanınızda size gülen adam içten içe dialoga geçemediği için sizi kıskanacak ve ben niye yapamadım diye kendini sorgulayacaktır.

easy man. easy..
gözümde çokta değerli olmayıp "aslında bilsem fena olmaz ya." dediğim olaydır.
dizi,film yardımıyla öğrendiğim annemin kendi kendime replik tekrarlarken beni yakalayıp şizofren teşhisi koyduğu sevimli dildir.
internette çok işime yarayıp gerçek hayatta henüz bir artısını göremediğimdir
dünyayla iletişim kurma mevzusunda elzem konulardan biridir. türkiye'deki sorunların bir çoğunun kaynağının dünyayla iletişim kuramamasından kaynaklandığını düşündüğümden, ingilizce öğrenen sayısının artmasıyla dünya'yla daha uyumlu bir ülke olacağını düşünüyorum. sokakta birini çevirip "dünya'nın öbür ucundan bir arkadaş edinmek ister misiniz?" diye sorduğunuzda hiç kimsenin olumsuz bir yanıt vereceğini düşünmüyorum. iyiliği-kötülüğü, doğruluğu-yanlışlığı tartışılabilir ama dünya'yla iletişimde kilit bir nokta olması hasebiyle ingilizce herkese şarttır.
hep öğrenmek ve akıcı bir şekilde konuşmak istediğim fakat bunun için uğraşmadığım.sözde kalan bir projedir.(bkz: ingiliççe güzel )
yanında başka bir yabancı dil bilmeden artık çok bir artısı yok
ingilizce bilinmeden çıkılan seyahatlarin tadı bambaşkadır şüphesiz.O kendini anlatamamanın verdiği çaresizlik,anlatmak zorunda olunuşun verdiği stres ve ardından gelen 'lan bu dili öğrenmeliyiz artık' cümlesi...

öğrenildikten sonra daha rahat hissetseniz de kendinizi, bazı şeyleri rahat halletmek bir nevi kısa yoldan gitmek gibi hissettiyor ve bu bir gezgini bazen gerçekten sıkabilir.Tabi daha iyi öğrendikçe de aslında ingilizceyi gerçekten iyi bilen sayısının dünyada az olduğu gerçeğiyle yüzleşilmesi var bir de 'lan fazla ezik hissetmişiz kendimizi' dedirttiren.
Özgür olmaktır.Kapıların kilidini açmaktır.Sınırları aşmaktır.Yeni ufuklara yelken açmaktır.Hele birde yanına İspanyolca gibi ikinci bir yabancı dil eklerseniz oyunda ölümsüzlük şifresi yazmaktır.
/ 3