hayatına kimseyi almamak

bir başka kendin çal kendin oyna durumundaki biri olarak ek yapmak istiyorum hayatına kimseyi almamak düşüncesinin doğruluğu veya yanlışlığını tartışamam çünkü bende aynısını yapıyorum yukarıdaki posta tamamen katılmakla durumun aslında nasıl hayatlarımıza yansıdığı konusunda şüpeliyim açıkcası şöyle başlayayım

1- yaşdığımız dünyanın her zaman daha yenisi kalıbında olması

telefonun sorun çıkarmayacak bir arıza mı verdi yenisini al lamban ilk yandığında bir kere titredi mi yenisi al bur durum sıradan hayatlarımızın değiştrilmesi gerektiğini beynimize işliyor durum bu olunca arada kalıyorsun sıradan normal hayat ve sürekli yenilenen gereksiz bir hayat bence buna alternarif getirenler bu sorundan kurtulmayı başaranlar


2- Hayatı değiştirmenin yukarıdaki sebeplerden dolayı daha zor kaldırılabilir olması

60 larına gelmiş insanları düşünün ne kadar sıradan gözükselerde hepsinin hayat hikayesinden bizimkilerden farklı olarak birden fazla kırılma noktaları, ekstrem saydığımız hikayeleri var örneğin nişanlandığıyla kaçmak, haberleşmenin bugünkü gibi olmadığı bir ortamda beş parasız başka bir şehirde yaşam kurmak. bu durumlar o nesiller için göze alınabilir durumlar birçok sebepten eskiden yapıldığı gibi etki vermiyor bu zamanda atıyorum beş paranız yok ve bir şekilde amerika vizesi aldınız uçak bileti alacak param yok diye amerikaya gitmeye cesaret edemeyecek milyonlarca insan var küçük değişiklikler tatmin etmiyor büyüklere cesaret göstermek zor oluyor eskinin hayat değiştiren olayları artık hayat değiştermede yetersiz değişimler artık sadece ortam değiştirmekle kalmıyr kimyanızıda kısa sürede değiştirmeye zorluyor genel olarak konuşuyorum istisnalar her zaman vardır.
ya da şöyle düşün kız arkadaşınız var ve evlilik arefesi ailelerle sorun yaşıyorsunuz ki normal olan farklı kültürlerin etkileşiminden çıkan sorunlardır ama bu durum çiftleri genelde acayip derecede yıpratıyor hatta birçok çift daha yola başlamadan bitirmeyi seçiyor çünkü zorluklarinsanı da değiştirir ve bu devirde zorluklar harbiden zor çünkü hep iyiye gidecek düşüncesine uygun değiliz

3- yine yukarıdaki posta ek olarak yetinme felsefesinin artık klişeden ibaret olması

herkes elindekinin daha iyisini ve daha güzelini istiyor hepimiz nedeninin içten içe biliyoruz şöyle benim için iyi şöyle daha faydalı gibi süslü yalanlar söylesekte yayınlama gibi olanağımız olmasa çoğumuz yenisini istemeyiz bile
bir başka örnek 14 şubat mı yaklaştı sevgili bul

işin açığı kendim olarak sonucunu gerçekten merak ettiğimi bir konu cevabımı ise 50 yıl sonra toplumuma baktığımda alacağımı düşünüyorum insanların tanışma ve birliktelik kurma yollarındaki inanılmaz değişim nereye gidecek neler yıkılacak neler inşa edilecek benim için merak uyandırıcı hayatına birini almamak bir seçenek evet ama kimse sonsuza kadar böyle yaşayamaz herkes eninde sonunda birini ister hangi şekilde olduğunun bir önemi yok demem o ki toplumun verdiği en büyük sosyolojik deney bence bu
Malum 14 şubat yaklaşmakta.(çok ta fifi)
Parantez içinde de belirtildiği üzere hayatına kimseyi sokmamak trend haline dönüşmek üzere. Bu durumun sebeblerine değinelim o zaman. Gerçi ölü sözlükte yazar olmakBaşlığına binaen kendim çalıp oynuyor hissiyatı olacak ama olsun ana mottomu gerçekleştireceğim. (bkz: içinde kanser yapacağına dışında konser yapsın)

1- kimsenin kimseye güveni kalmadı. O yüzden kalbin kapılarını açmak iyice zorlaştı.
2- birine ulaşmak çok kolay olduğu için k*çımızı kaldırmıyoruz. Şu an çoğumuzun yaptığı gibi sağda tv ekranı, önde telefon ekranı, tepede lamba, (bkz: armut piş ağzıma düş)
3- sorumluluk almanın çok zor(!) gelmesi. Bu (2) ile yakından alakalı kısacası yazarken bile zorlanılan şu entryden anlaşılacağı gibi bu 3 ana madde ile ilgili sorunlar çözülmedikçe (bkz: hep yalnızlık ömür boyu) diyoruz.
güzel bir şey değil aslında. özellikle belirli bir yaştan sonra insan kendini tanımışsa, ne istediğini ne istemediğini bildiği, olgunlaştığı, gereksiz kapris ve saçma güç oyunlarına kapılmayı bıraktığı bir dönemdeyse seçtiği ve hayatına aldığı kişiyle oldukça keyifli zaman geçirebilir.
hayat döngümde bir kaç kere platonik aşka düşsem de bu güne kadar kalbimin tek arkadaşı iç sesim oldu hep.
iyi mi? kötü mü? kıyaslama yapamayacağım, malum karanlık tarafa henüz geçemedim.