ankara

/ 32
isinamadigim sehirdir. keyifli bir sehir olacagini hayal ederken tam tersi cikarak beni üzmüstür. ucaktan indim, anitkabir’i ziyaret ettim ve ilk ucakla oradan ayrildim. hala ankara’ya gidelim dediklerinde aman abi ben almayayim diyorum.
anlayamazsınız.
aşık olup, ıslak kaldırımlarında sürünürcesine yürümeden onu göremezsiniz.
gün batımı turuncusuna eşlik eden iğde çiçeklerinin rayihasında o melodiyi duymayınca, sesini tanıyamazsınız.
güzel görünmek gibi bir kaygısı yoktur. sisini pusunu silsin, fondöten sürsün diye beklerseniz çok beklersiniz. onu olduğu gibi kabul etmek zorundasınız.

o sizi anlar, görür, o sizi duyar, hisseder. o sizi olduğunuz gibi kabul eder.

ankara'ya bir iki günle not vermek olmaz. dostluklar, anılar, acılar, aşklar biriktirip bu şehirden ayrılanın burnunu sızlatan kelimedir ankara.
çok sevdiğim şehirdir.
ankarada nereler gezilir diyen sevgili dostlarım için kendi favorilerimi sıralıyorum (aşırı klişe liste geliyor):
-anıtkabir
-tunalı
-bahçeli
-kızılay
-kale
-birinci meclis
-ikinci meclis
-anadolu medeniyetleri müzesi
-etnografya müzesi
-resim heykel müzesi

ha ama simit alıp kuğuluda koca bir gün geçirmeyi hepsine tercih ederim. (kuğularla çok samimi olmamak lazım, çirkefleşiyorlar)
An itibari ile belediye baskaninin istifasindan dolayi şehirde bulunan dinazorların yetim kaldığı yerdir.
ikizler burcu gibi hissettiren şehir.
bazen seversin bazen söversin ama değişmeyen bişey varsa gidenin pişman olmadığı gerçeğidir.
Türkiye'de başka şehirlerde veya dünyanın başka ülkerinde olsan bile serin kasvetli havası özlenen şehir. Yıllarım.
ne çok bağlar kendine de gidene kadar anlamazsın, ayazı ve türlü gariplikleriyle zaman zaman sövülesi, doğru zamanda gidilirse sokaklarında dinazor görülesi bi şehirdir..
Dışarıdan bakıldığında sevilmeyen, yaşamak için bir denizi olması gerektiğine inanılan, ama bir süre yaşadıktan sonra sebebini çözemeden garip bir sevgi beslenilen güzel başkentimiz.
/ 32