ankara

/ 31
Yaşamaya başlamadan önce istanbul aşığı, ankara düşmanıyken yaşamaya başladıktan sonra sigara gibi bağımlılık yapan ve diğer şehirlerden soğumama sebep olan şehirdir Ankara.
Bir ankara aşığı olarak düşüncelerimi yazmak ile bitiremeyeceğim başlıktır.
3 yıldır yaşayıp, yaşadığım semt dışında öğrenmemek için direndiğim şehir
ülkemizin başkenti, benim içindeyken sövdüğüm aynı zamanda aşkından öldüğüm, uzaklaştığım an özlemeye başladığım şehir. ankara'nın büyülü bir havası var. aşık da ettirir aynı zamanda nefret de. çok bir numarası yoktur evet. ne çok fazla gezilecek yeri ne de kafa dağıtmak için bile olsa izleyeceğin denizi. asıl büyüsü de buradadır işte. tüm bunlara rağmen nasıl sevdirir? orası kilit nokta.
Havasından mı suyundan mı geleni de kendine benzetir. Anıları rengarenk gri şehir, bizim şehir.
bodrum’da doğmuş bendenizin kar göreceği için heyecandan yol boyunca uyuyamamasına neden olan şehir. (bkz: kar)

Yıllar sonra üniversitede trt gezisi için ikinci defa gitme fırsatı bulmuştum. Anıtkabir’e uğramadan dönmemiştik. Anlamlı ve güzel bir seyahatti benim için.
ankara büyüyüşümdür. kızılay-tunalı arası huzurdur.
kar yağdığı anda yılmaz erdoğan şiiri paylaşmanın şart olduğu şehir.

(bkz: yazılı olmayan ankara kuralları)
bu şehirle en çok özdeşleştirdiğim şiir 1971 yılında kemal burkay'ın mamak askeri cezaevi'nde yattığı sırada yazdığı sonbahardan çizgiler şiiridir. yıllar sonra yeni türkü tarafından bestelenmiş ve mamak türküsü olarak anılmaya başlanmıştır.
yeni türkü - mamak türküsü
farklı, kendine çeken bir havası vardır ankaranın. özellikle akdeniz ikliminden gittiyseniz başta bir nefret edersiniz, havasının ve insanlarının soğuğuna akıl sır erdiremezsiniz. ama ankara insanın kanına işler. yaşanan aşklar, dostluklar, anılar kanınızı ısıtır. ama içindeki insanlar olmasa sevilecek bir yanı yoktur. ya da anılar. anılar yüzünden orda yaşaması bir tık zorlaşabilir hatta.
dipnot: havası suyu saça ve cilde iyi gelir.
/ 31