#tüm skatty entry'leri

Robert Zemeckis, Bob Gale ve Steven Spielberg'in biraraya gelerek sadece dönemine sonraki kuşaklara aktarılacak seviyede hayranlık uyandıran eserler.
3'leme halinde yapılan film dönemin en başarılı bilimkurgu ve macera filmlerinden birisidir. Film'de Michael J. Fox'un Marty McFly ve Christopher Lloyd'un Emmett Brown karakterleri kült olmuştur. Hala açar arada izlerim, eskinin müzikleri ve filmler bir başka oluyor.
önce avrupa yakası ve organize işler sonrasında komedi dükkanı'ı oyunculuğuna hayran kaldığım komedyen. Amerika'da tiyatro eğitimi almış, Hollywood'un kapısından dönmüştür.
Ali Sunal'ın sunuculuğunu ve yapımcılığını üstlendiği ki kendisine de yıllarca hiç gülememediğim televizyon programıdır.

Eğer bu entryi geçen seneye kadar yazmış olsaydım böyle söyleyebilirdim. Pandemi döneminde dalga geçerek izlemeye ve gülmeye hatta bölüm bölüm takip etmeye başladığımı fark ettim. Acaba benim mizah anlayışım mı kötüydü düzeldi ya da bu program mı kötüydü düzeldi diye düşünmeden edemiyorum. Ama sanıyorumki kadrosunun daha oturaklı ve iyi oyuncular barındırması sanırım görüşümün değişmesinde etkili. Bunu şöyle bir örnek ile benzeştirebilirim. 'çok güzel hareketler' in Oğuzhan koç, Eser yenenler zamanındaki hali çok iyiydi ama ondan sonra ne yapsalar tutmadı. Bunda da tam tersi gibi geliyor.
yazabilmek için her şeyden önce emek, sabır ve aidiyet isteyen işlem.
Bu arada tebrik edip darısı başıma diyorum.
''insan gibi yaşayabilmek''
bakın ''gibi'' diyorum çünkü insan olmak bile çok zor bu ülkede.
12 yıldan fazladır süregelen müzisyenlik hayatımda, sahneye konuk aldığımız her 2 kadından birinin söylemek istediği şarkıdır.
Abi bu şarkının nesi var bir türlü anlayamadım. Zaten pek de sevdiğim söylenemez ama bu lanet bir çöktü ki bitmesin. Şarkı kademe kademe yükselen bir ritme sahip anlıyorum size daha kolay geliyor. Hatta şarkıyı söylerken neredeyse 'şebnem ferah' kadar iyi söylerim edası ile istiyor bu şarkıyı. İnanın bıktım usandım, gerçekten toplumda ''sil baştan söyleyen kadın'' diye bir kitle var ve bunlar mekan mekan gezip bu şarkıyı söyleyip gidiyorlar. Bir de bunun diğer yancıları var onları da erkekler istiyor. ''mavi duvar'' , ''dilek taşı'' eğer biraz hafızalarınızı zorlarsanız mutlaka sizin de bu şarkıları söyleyen veya bir bara gittiğinde bu şarkıların çalınmasını isteyen arkadaşlarınız vardır.
ne yazıkki bir türlü sevemediğim oysa sevmek için her kafada dinlediğim ama kanımın ısınmadığı grup. Yok abi bana göre değil.
kişinin bakış açısına göre değişecek olan davranış türü ve hayat kanunudur. Nasıl bakarsanız bakın ister bilimsel, ister duygusal, ister düşsel hatta isterseniz de normsal hayatta her an ve her saniye yaşanan tüm şeyler bir disiplin içerisindedir. Sorun, siz kabul etmek istemediklerinizi kötü, size kazancı olan veya işinize gelen kısımları kabul ettiklerinize ise iyi demenize bağlı. İsterseniz biraz etrafınıza bakın. bir çiçeğin filizlenmesi, bir yemeğin pişmesi, bir sporcunun daha hızlı koşması...
tam adı ''Éric Daniel Pierre Cantona'' olan sadece saha içinde değil dışında da yaptıkları ile hep gündemde olmuş fransız futbolcudur. Onu futbol tarihinin unutulmazları arasında yer almasını sağlayan en popüler olayı ''Crystal palace maçında bir taraftara attığı Kung-fu tekmesi'' dir.

Yıllar sonra yapılan bir röportajda o olay için söyledikleri ile ne kadar manyak bir adam olduğunu anlamanız mümkün.

Eric Cantona, tarihe geçen kung fu tekmesini ''En iyi anım nedir? Birçok iyi anım oldu ama taraftara attığım uçan tekme bunlar arasında en iyisiydi. O tekme belki bir hataydı ama yaptığım için çok iyi hissettim. O an için yaşadığım tek pişmanlık daha sert vurmamaktır.'' sözleriyle anlatıyor.