#tüm sanatismus entry'leri

bir çok diziden tanıdığımız bir oyuncu. İstanbul devlet konservatuvarı mezunu bir oyuncu. Kadın!

dizilere hiç girmeyeceğim de funda'nın tiyatroda ne kadar başarılı bir oyuncu olduğundan bahsedeceğim. 4 yıl istanbul devlet tiyatrosunun sessizlik oyununda birlikte çalıştık. Funda oyunda 14 yaşında bir erkek çocuğunu oynuyordu. cumbria lordu silence. 30'una yakın bir kadın 14 yaşında bir ''erkek çocuğunu'' oynuyor ve harika bir iş çıkarıp bütün ödülleri topluyor o sene. hayatımda onun kadar çalışkan ve egosuz bir kadın görmedim.

Ekşi sözlükteydi sanırım. Gözlerinde problem olan ve lensleriyle ilgili problem yaşayan bir yazar izlemiş oyunu. Ve oyun bittikten sonra anlamış silence'ı oynayan kişinin bir kadın olduğunu. Öyle bir gerçekçilikten bahsediyoruz hanımlar beyler.

Her şeyin dışında cana yakın, dobra, üslup nedir bilen, dost, kadın gibi kadındır. İyi ki var.
1969'da başlayan hikayesi 78-79 sezonunda AKM ile resmileşmiş ve yerleşik bir tiyatro olmuştur. Hani şuan harabe olarak duran ve halaaa halaaa onarılmayan AKM var ya taksimin orta yerinde. Heh o işte 78'den 2010 yılına kadar 244 oyun sahnelemiştir yamulmuyorsam.

Gelelim bu kurumun bu günkü haline. Geçen sezon 5. yılım bitti bu kurumda çalışmaya başlayalı. İçinde her ay maaş alıp oyunlarda göremediğiniz oyuncuları mevcuttur. Kadro alıp göt göbek yapmış abilerimiz. Şeker abilerimiz bizim. Bir savaş oyununda generali oynayıp sadece konuşup sahneden giden oyuncular var mesela. Savaş sahnesi olduğu halde onları hiç savaşırken göremezsiniz. Komik. Bu abiler ablalar kadar kuruma zarar veren başka hiç bir şey yoktur. Devletin kültür politikasından bile daha zararlıdır. bir çok oyununda dekorlar oynar ışıklar şov yapar artık. Gidip sadece dekorları ve ışıkları izlersiniz. Ha oyuncular ?. Onlar da çıkıp söylüyorlar bir şeyler tabi. Bazen değmeyecek oyunlara değmeyecek masraflar israf oluyor diye düşünüyorum.

Devletin hiç beslemek istemediği bir kurum burası. içindekiler hem muhalif hem de devlet memuru. Daha ne olsun ?

Sözleşmeli çalıştırdığı genç oyunculara zerre acımayan kurum. bütün sezon seni bağlayacak bir sözleşme yapar ve sene boyunca 3 5 oyun koyup o kadar para verir. yevmiye sistemiyle çalıştırır ama iş vermez. başka bir iş yapmaya kalkınca o tarihlere oyun koyar o işten de olursunuz. Kölelik sistemi işliyor içeride hala. konservatuvardan mezun veya öğrencilerin mecburi çalıştığı bir kurumdur yine de. ona rağmen çok güzel şeyler yapıyorlar. Canla başla. Tebrikler!.
reha erdem'in sembolistliğinin a ay'dan sonra hat safhaya çıktığı filmdir. reha erdem sineması matruşka bebekler gibi açtıkça açılıyor. her bebeği keşfettiğinizde büyük bir hazza kapılıyorsunuz ve sizi tekrar izlemeye teşvik ediyor. hayatımda kendime en yakın hissettiğim sinema karakterlerinden biridir battal. bence battal'ın insanlara can verirken ki o canı çıkarcasına olan garip halleri; iyilik yapmanın neden bu kadar manyakça ve zor göründüğüne bir eleştiridir. iyilik yapmak zordur evet. yaşa reha erdem !
2006 yapımı olmasına rağmen eski zamanların adile naşit'li münir özkul'lu filmlerin tadını veren reha erdem filmi. (bkz: reha erdem)
şöyle de bir başlangıcı vardır ve iyi bir başlangıçtır.

https://www.youtube.com/watch?v=ArCLPiniYCY


“insan nedir ki” sorusunu “korkularından, zaaflardan, arzulardan, özlemlerden örülü bir hafıza ve kandan, etten, kemikten oluşan kırılgan bir vücut” diye yanıtlıyor film.


-köpekler bizi içimizde kemik olduğu için mi ısırır neriman teyze?
-içimizde kalp olmadığı için ısırır oğlum.
düyonüzozz reyizden bu güne kadar evrilen sürecin ismidir.

insanı, insana, insala ve şaka şaka. Çok klişe bir tanım. biraz uzun olabilir uyarayım burada ayrılabilirsin.

şöyle bir etkidir ki nice ülkeleri yıkımın eşiğinden kurtarmıştır. almanya bu konuda iyi bir örnek aslında. savaş zamanında hastanelerden sonra tiyatro binalarını onarmaları yaptıkları en mantıklıca iş. orada milli duyguları besleyen ve halkın birlik içinde olmasını sağlayan yapıtlar oynanmıştır. zamanında siyasetten bile kuvvetli ve onun üzerinde sözü geçerdi bu sanatın.

gel gelelim ki kutsal falan değildir!. konservatuvarda hocalarımızın ağzından düşmeyen bir şey bu kutsallık meselesi. shakespeare demiş ki hayata ayna tutuyor. öğretici bir şey. insan yetiştiriyor bu tiyatro. ben kariyerinin başında bir çok usta isimle çalışmış bir oyuncuyum. bir çoğu da hocam olmuştur. hocalarımın hocası müşfik kenter'dir ki onun ekolünden geldik. diğer ekollerden tek farkı ''bütün yöntemleri, stanislavski'yi grotovski'yi at bi kenara. önce iyi insan olacaksınız derdi müşfik hoca öğrencilerine ilk dersinde. iyi insan olduktan sonra iyi oyuncu olabilirsiniz. gerisi teferruat. aşırı derecede kutsallaştırmazdı''.

biz de insana hizmet ediyoruz!. gözöl gönlör göröcöğöz çöcöklör kafasıyla ve hevesiyle başladık tabi. ama eve gelip haberleri açtığımda 11 yaşındaki karısını 14 yerinden bıçaklayıp 7 parçaya ayırıp çöp kovasına attı!!! gibi haberler okuyorum bu ülkede. burada dur bir arkadaşım!. bi' dakka şimdi. ben kimi, neyi eğitiyorum ulan ?. hani hayata ayna tutuyordu ?. insanların ''farkında'' olmasını sağlıyordu bu tiyatro?. bu ne lan ?.


kazın ayağına baktığınızda bu yüzyılda çok da etkisi olmayan bir sanat. ve ben bu işi artık neden yaptığımı bilmiyorum. egomu tatmin ediyorum sanırım, alkışlanıyorum falan. kimseye bir yararım yok. istanbul'da ötekileştirme yahut bir cinsiyet, kimlik üzerine olan problemler hakkında bir oyun yaptığında salona yine o konu hakkında fikri olan aydın insanlar geliyor. körler sağırlar birbirimizi ağırlıyoruz!!.

çözüm!; çözüm o takıldığın cici cafelerden çıkıp, o aktör havasını bir kenara bırakıp turne tiyatrosu yapmakta arkadaşım!. bunu yapan ustaların gibi köy köy gezmekte. nejat uygur çok iyi bir oyuncu mudur tartışılır ama bu bağlamda müthiş bir tiyatro adamı!. televizyonun olmadığı tarihlerde tüm türkiye'nin tanıdığı bir adam. karış karış gezerek tiyatro yaptı bu ülkede. inanılmaz bir özveri. yahut bölgelerdeki tiyatroları güçlendirmekte. ülkenin sanat politikasını zaten ''devlet tiyatrolarından kar etmiyoruz'' diyen dönemin başbakanı tayyip erdoğan'dan anlıyorsun. kar etmiyormuş ?. ulan devlet tiyatrosu kar amacı giden bir kuruluş değil. diyanetten de kar etmiyorsun ona bakarsan. bir hizmet var orada. bu yüzden iş başa düşüyor. hasıl kelam götünüz yiyorsa idealist olunuz. yoksa ağlamaya gerek yok.

not; istanbul'da iyi oyunlar seyirci buluyor gerçekten. tiyatroya ilgi hiç bir zaman azalmıyor artıyor. 4 yıl devlet tiyatrosunda çok iyi bir oyunda oynadım ve tek bir koltuk bile boş oynamadık. full oynadık her zaman. özel tiyatroda da seyircisi gayet bol iyi oyunlar var. yeter ki
İngiliz oyun yazarı, şair.

dünyada bu amcayı tanımayan tiyatro izleyicisi olmasa bile adını duymayan yoktur değil mi ?. bu çok mucizevi bir yaşamak değil midir ?.

bir dersinde cevat çapan hocam shakespeare'in neden bu yüzyıla kadar gelip, hala oynandığını ve neden bu kadar büyük bir yazar olduğu hakkında şöyle demişti; shakespeare her zaman iyidir ve iyilerden yanadır. iyi bir insan olması ve herkesi anlaması onu yüzyıllarca ileriye taşımıştır. Bu tanımı cambrige mezunu ve shakespeare külliyatını yutmuş ve türkiye'deki belkide tek shakespeare uzmanı yapıyor. basit ve etkili.

tiyatro, sanat içinde geleceği barındırıyorsa bu gerçekten de iyi insanların sayesinde oluyor.
Türk sinema yönetmenidir. Hatta belki filozofu da.

evlatlık alsa düşünmeden ailemi satabileceğim adam. başbakan olsa ülkede herhangi bir problem olacağını sanmadığım adam. hayatımda 5 kez izlediğim 10 filmden 2'si reha erdem'in a ay ve kosmos filmleridir. dünya'da beni anladığını düşündüğüm tek insan ve aynı yıllarda yaşamaktan gurur duyduğum bence türkiye'nin en zeki yönetmeni. Türkiye'de sembolist sinemanın en önemli ismi. Öyle bir ruhu vardır ki bu adamın filmlerini izlerken kelimenin tam manasıyla ''insan'' olursunuz. Birazcık insan olabildiysem eğer bu hayatta bunda reha erdem ve oğuz atay'ın payı büyüktür.

filmlerine fil'm hafızasında yaptığım yorumlarla bana t-shirt, parti biletleri kazandırmışlığı da vardır.
Türkiye tarihinin gördüğü en tehlikeli siyaset adamıdır. İlk entry'nin bana nasip olması da şans mı desem bilemedim.

Hesap vereceği günleri sessizce bazen de sesli şekilde beklediğimiz siyaset adamı. Kendisini hiç mi hiç affetmeyeceğiz.

kadınları aşağıladığın için affetmeyeceğim seni. çocuklarını öldürttüğün anneleri yuhalattığın için.

inancından başka tutunacak hiç bir şeyi olmayan güzel insanların inançlarını çıkarların uğruna kullandığın için affetmeyeceğim. (bunlardan biri de babaannemdir. benim babaannem güzel insandır. öyle 1 ay önce oğlunu öldürmeye çalışan bir insanın ailesini sırf kapıdan çevirmek olmaz diye içeri alıp çay ikram eden bir insan. medya takip etmez. bilmez. tayyip erdoğan'a tek oy verme sebebi mitinglerde o vaaz veriyor gibi imam imam konuşmaları. ona bu alçaklığı yaptığın için affetmeyeceğim seni)

alkolü adabıyla içen güzel insanlara da alkolik muamelesi yapıp ayyaş dediğin için. (ben müslüman değilim. ama rakı sofrasını da ilk rahmetli dedemle gördüm. cuma namazına da ilk o elimden tutup götürdü. ona hakaret ettiğin için affetmeyeceğim)

gezi döneminde polisi üzerime salarak alenen ''beni öldürtmeye çalıştığın için'' affetmeyeceğim. ben fikir üreten ve işi de bu olan bir insanım. bana militan, terörist muamelesi yaptığın için. sokaklarda sanki bu ülkenin mültecisiymişim gibi davrandığın için. silahsız bir şekilde beni polisle karşı karşıya getirdiğin için

yüzyıllardır birbirini sevmeseler de farklı zihniyetlerdeki insanlar bir arada yaşıyordu. birbirlerini öldürmeye kalkmadılar bu topraklarda. insanları bu derece kutuplaştırdığın için affetmeyeceğim seni.


ben kazandığım sik kadar parayı kazanabilmek için götümü yırtıyorum. hadi ben sevdiğim bir işi yapıyorum. ya babam ?. götünden ter akıyor. ay sonu göt kadar maaş alıyor. ama bir sabah bir uyanıyoruz ve ortalıktaki ses kayıtlarında ''parayı sıfırladım babacığım. 1 milyon euro kadar kaldı'' diye bir şey duyuyorum. benim beynim duruyor işte o anda. sen bu parayı kazanmak için kılını kıpırdatmadın. insanların bu şekilde hakkını yediğin için affetmeyeceğim seni !.

khk'ların ile öldürmekten beter ettiğin insanlar için affetmeyeceğim. işlerini elinden alıp aç bıraktığın insanlar için.

ve daha sayabileceğim bir çok şey için. ihaleler, rantlar, doğa katliamı, özgürlük, insanlara yaşam alanı bırakmamak.

mahallesinde otursan belki sana abi diyecek çocukları kendine düşman ettin. ah be güzel abim. ölene kadar yakandayım. yaptığım her şeyi sana karşı muhalefet olmak ve cezanı çekmen için yapacağım !.
Elinizi sallasanız resmi kuruma çarpacağı şehirdir.
Çocukluğumdan beri bildiğim bir çok resmi kurumun genel müdürlüğünü gördüm. Kendi çalıştığım kurumun da tabi. Olmadı ama be. Isınmadı benim frekanslar. Behzat Ç izlerken pek bir sempatik geliyordu ama gidince içimden olmasa da olurmuş bence dediğim şehir. Ayrıca trafiği istanbul'u aratacak magandalarla dolu. Bence çok daha fecaat.