#tüm paperback-writer entry'leri

Sessizce oturduğu yerde, bugünü ve yarını tayin etme gücü olan hede.

Ne kadar biriktirmişim bunun azabını. Ne çok olmuş ki, onu rahatlatacak ufacık bir hamle yaptığımda duygularım birbirine giriyor.

Bugün, bu akşam vicdanımın evine girdim. Kafamı ve yüreğimi elimde olmadan ne çok hor kullanmışım meğer. hayret ettim.

Neleri görmemiş, görmezden gelmişim. Utandım, çok utandım. Ne güzel insanlar varmış. hatırlayınca sevindim, çok sevindim.

Kendime çok acı biriktirdim, atamadım. Çok çırpındım, elimde olarak/olmayarak büyük bedeller ödedim. (Çok büyük değil) Neredeyse hepsi vicdanı susturmak içinmiş, ona sus payıymış meğer.

Bu akşam aldığım kararlar, bu entry, hissettiklerim.. belki bunlar da bir kandırmaca. Belki bunlar da sus payı, bilmiyorum. Bu paradoksun fikrime düşmesi bile korkunç.

Talihsizce, savunmasız bir anda yüzleştiğim acılar ve vicdanım.. Birbirine meğer nasıl güçle bağlıymış. Bilemedim. Vicdanıma kurulanlar, ertelediklerim, yüzleşmekten korktuklarım meğer içimdeki acıyı nasıl beslemiş.

“Kurtulmak için bir yol buldum” Sanrısı bu belki. Bu düşüncedeki olumsuzluk içimde yeşeren umuda mani değil.
Acı acı yanan duygu birikintisi.

Olanca hızıyla gidip bir duvara toslayan ve maddeden beklenmeyecek bir hal alıp, olsa olsa bir vagonluk yer kaplayan metalik tren enkazına benzer. Ne kapısı kalmıştır ne de penceresi, artık tek bir madde vardır. Yolcuların, valizlerin, pencerelerin içe geçtiği ama birbirinden ayrıştırmanın imkansız olduğu bir madde.

Dolduğu yerden ufak ufak atmak ister kendini. Beceriksiz olanlarımız sağa sola atar. Kendine kızar veli’ye atar, ahmet’e kızar ali’ye Atar.

En acısı da insanın kendine biriktirdiği öfkedir. Öyle usul usul doldurur, sonra unutur aptal mahluk.

Cezalandıracak birilerini arar. Öfkesinden satarak cezalandırır. Her kestiği ceza, her yol verdiği insan öfkesinden bir tutam alır götürür onun. Kendine olan öfkesi böyle cezalandırır. Yalnız bırakır.
Çatı katına kaldırılsa çatı katını yakan, dam akınca oradaki varlığı hatırlanan ateş.

İnsan ne yapacağını, nereye saklayacağını, nasıl yok edeceğini şaşırır.
Beyninde, yüreğindedir. Vücudun her yerini sarar bir anda.
Bazen inme indirir bam diye.
Bazen kendini göstermez, yavaş yavaş kemirir verem eder.
hücrelere kadar işleyip kanser ettiği de olur.

Unutulur, görmezden gelinir, kaçılır, inkar edilir. Fakat zamanı gelince insanın karşısına çıkıverir. Varlığını hatırlatır, insan acizdir hatırlamaz bile bazen. İlaç alır.

Çok güzel bir kitap okur mesela, kalamaz orada. Kitap üzerine oturup düşünemez. Kitabın etkisi kitap kapandığı an uçar gider.

En sevdiği şeyse okumak, inkar ettiği acılarla kendine bir refleks edinmiş olan beyin, onu da unutturur. O duyguları da söndürür.
Çok çabuk sinirlenip, acele kararlar verdiğimi söylediler. Halbuki öyle yapmıyordum, uzun zamandır izliyor, not alıyor, zaman tanıyordum. Aldığım kararlardan Pişmanlık duymadım.

Şu an çabuk sinirlenip acele kararlar alıyorum. Pişmanlık duymaktan korkuyorum.
sonbahar, new york ve keanu reeves içeren şahane film.
türkçemize "kasım'da aşk başkadır" şeklinde çevrilmiş olması ve bu ismin ucuz esprilere malzeme yapılmış olması filme karşı bir ön yargı oluşturuyor insanlarda sanırım.
zira filmi ne kadar sevdiğimden ne zaman bahsetsem, filmi izlememiş hıyarın birinin dudakları gülmek için ufaktan bir büzülür.

new york'un sonbaharını içime düşürmüştür. hep new york'ta bir süre, new yorklu gibi yaşamak hayalim vardı. bu film, bu hayalimi gerçekleştireceğim dönemi belirlemiştir.
cemal süreya'nın, insanın yüreğini inciten şiiri.
fazıl say'ın ilk şarkılar albümünde serenad bağcan mükemmel seslendirmiştir.

----- spoiler -----

bahar mezarına gömsünler sizi
yapraklar gibi buluştunuzdu
kokular gibi seviştinizdi
bahar mezarına gömsünler sizi

yaz mezarına gömsünler sizi
ilk kezmiş gibi buluştunuzdu
son kezmiş gibi seviştinizdi
yaz mezarına gömsünler sizi

güz mezarına gömsünler sizi
salkımlar gibi buluştunuzdu
ağular gibi seviştinizdi
güz mezarına gömsünler sizi

kış mezarına gömsünler sizi
sokaklar gibi buluştunuzdu
çarşılar gibi seviştinizdi
kış mezarına gömsünler sizi

----- spoiler -----
fazıl say'ın ilk albümler şarkısında serenad bağcan'ın seslendirdiği metin altıok şiiri.
şiir, tek başına da yeterince güzel; fakat ne yalan söyleyeyim senenad bağcan'ın seslendirmesi bu şiire bambaşka bir boyut katmış.

----- spoiler -----

bazan oturduğum yerde
kendikendime dalıp giderim,
bulanık geçmişimle.
genişleyen halkalar çizerim,
bir düşün uyanık imgesine.

gölünüze taş düşerim.

sizse hep konuşursunuz
sığınıp kof sözlere,
kaçarak kendinizden
uğuldayan hüznünüzle.
telâşla geceyi bulursunuz.

gözünüze yaş düşerim

----- spoiler -----
bağcan ailesinin genlerinden, kendine düşen nasibi almış sanatçı.
fazıl say'ın ilk şarkılar isimli albümüyle sesini ve adını zihinlere kazıdı.
amerikan heavy metal grubu.
ergen zamanlarımda bir kızla konuşuyordum, işte o zamanlar da metal müzik filan acayip revaçta. kıza şekil yapmam lazım diye akşama kadar metallica dinliyorum, ama tiksiniyorum ya.
oturmayan bir şeyler var, gerçek metal bu değil(!) kafasındayım.
tam o dönem kazara iced earth'i buldum. yanlış hatırlamıyorsam pure evil ile oldu tanışmamız.
o gün bugündür, bu minik gönül macerasıyla beraber yer etti iced earth sevgisi
adını ankara'nın kavaklıdere semtinden alan şarap markası.
şaraplarının isimlerini de ankara'dan alır. çankaya, angora, dikmen, ancyra gibi..
angora cuve, ancyra kalecik karası gibi şaheserleri vardır.
dikmen, kavak gibi köpek öldürenleri de.