#tüm cengelbulmaca entry'leri

alışık olmayan bünyelerde baş dönmesi, kalp çarpıntısı ve tavuk karasına yol açabilir. alım dozunu yavaş yavaş arttırarak ya da kendisini sulandırırak kullanılması önerilir.

avrupaya gidecekler için tavsiye: 4'ler çarpım tablosu
motorlu taşıttan daha fazla sayıda bisiklet gördüğümüz sokakların marijuana koktuğu, park ve müze anlayışının tavan yaptığı, tamamen organik olarak yetiştirilmiş keyif verici maddelerin hükümetin izin verdiği belirli dükkanlarda (coffeshop-smartshop) satıldığı, yine hükümet kontrolünde para karşılığı cinsel ilişkinin serbest olduğu, hayat kadınlarını ve canlı porno tiyatrolarını bulabileceğiniz red light district'i bünyesinde barından, gündüzleri yazın çok uzun kışın ise çok kısa olduğu "bugün ben bir medeniyet gördüm." cümlesinin çekinmeden kendisi için kurulabileceği güzel şehir.

not1: orada marijuana içince alkolü bıraktım.
not2: marijuana satılan dükkanlarda alkollü içecek içilmesi yasak, lütfen ısrar etmeyin.
gezen varlığın tavuk mu yoksa yumurta mı olduğu açıkça belirlenmeden yaklaşılmaması gereken mahlukat.
gezen varlık yumurtaysa ve o size yaklaşıyorsa bence kaçın.
daha önce kendisini iki defa ziyaret etmiş olsam da (toplamda on gün) hiç yağmura denk gelmediğim, sincapların elinizden fıstık yediği ve elinize konan güvercinlerin avucunuzda bulunan hububat cinsi bitkilerin tohumlarını afiyetle mideye (evet taşlık o) indirdiği parkları olan, yaşayan insanların son derece kibar olmasından kaynaklı "sorry"lerin havada uçuştuğu Thames Nehri'nin ikiye ayırdığı güzel mi güzel İngiliz şehridir kendisi.

not1: iki gözüm önüme aksın ki acıkıp St. James's Park'taki kuğuyu kesip yiyen Türk ben değilim.
not2: Hyde Park'ta özgürce konuşabildiğiniz "Speaker's Corner" gerçekten var ama kimse sizi dinlemiyor.
not3: metroda bir teyzeye yer vermiştim, iki durak daha gitseydim beni evlatlık alacaktı. İngiliz vatandaşlığı düşünenler için bu da bir yöntem.

eyyorlamam bu kadar
tek bir şey yapmak gereklidir ölmeden önce. hikayen, yaşın, fiziksel durumun ve maddi imkanların ne olursa olsun her sene daha önce yapmadığın bir şeyi yapmalısın. bunu yaparsan eğer işte o özel anda -geriye baktığında- ölmeden önce yapman gereken tek şeyi gerçekleştirmiş olduğunu görürsün; yaşamanın kendisini...
yağmurlu bir günde yerin iki kat altındaki metro istasyonunda beni şemsiye açmak zorunda bırakmak suretiyle imkansız bir romantizm anını imkanlı hale getiren, her ne kadar elime geçen her fırsatta kendisini kötülesem de İ. Melih Gökçek dışında herhangi bir kötülüğünü görmediğim güzide başkentimizdir kendisi. seviyorum kendisini (ama az, serçe parmağım kadar).
en iyi yurt dışı çıkılmış yurt dışıdır. (bkz: klişesiz yapamamak)

edit: bütün değişkenleri kontrol altına alamayacağınız gerçeğinin farkına varın ve "aman şöyle şöyle de olsun da daha güzel olsun, yok efendim eltimsiz ne yaparım ben orada, ama ponçikler ben dil bilmiyorum halamın oğlunun kızının teyzesinin eniştesi de dil bilmiyor" gibi bahaneleri kenara atın ve çıkın. her şey güzel olacak emin olun, olmazsa da beni bulun.