yakın zamanda türbanlı bir kendini bilmezin "kocam beni duvardan duvara vurabilir" tarzı abuk bir önermeyle gündeme getirdiği konudur.

işin aslı 1990 yapımı, başrollerinde dami moore ve patrick swayze'ın oynadığı ghost filminden gelmektedir. izlemeyenler için ilgili sahneyi şöyle açıklamak gerekir:
çiftimiz mutlu mesut bir aşk yaşarken bu aşklarını badana yaparken de devam ettirmek istiyorlar. üzerlerinde tulum birbirlerini öpmeye başlıyorlar ama yeni boyanmış duvara birbirlerini dayayıp öptükleri için üzerleri haliyle boya içinde kalıyor. (böyle olmasa daha iyi ama neyse) teknik olarak birbirlerini duvardan duvara vuruyorlar.
tabii gel zaman git zaman "duvardan duvara vuracaksın" söz öbeği çıktığı anlamdan farklı boyut kazanıyor.

antabuse gereksiz haber ajansı bildirdi.
Gerçekten mecbur muyuz? Yani bu yaşam hep ters gidiyorsa hep boka sarıyorsa. Bunları çekmek zorunda mıyız? Son damlalarımı yaşıyorum galiba hayata karşı. Son sabırlarım son tahammüllerim. Hayallerimi yaşama arzum beni bastırdığı için belki de zorluyorum kendimi. En azından şimdilik yaşamak zorundayım. Yapmak istediklerim için
(Aslında hergün kendimize sormamız gereken bir soru olduğunu düşünüyorum.)

Bugün (07.11.2018 varsayalım) sosyal medyanın (internetin) insanları sosyalleştimek yerine daha asosyalleştirdiğini deneyimledim. Çünkü doğrudan bireyle irtibat kurmak yerine araya aracı (telefon) sokuyorsun. Birine adres sormak yerine navigasyona soruyorsun, saat sormak yerine telefona bakıyorsun vb..
çocukluğumdan beri ailemden öğrendiğim bir şey var, o da bir yere geç dahi kalsam mutlaka kahvaltı yapıp öyle çıkarım.

ancak nedir bu hafta sonu dışarda kahvaltıya gidelim olayı bir türlü anlayamadım. öğle yemeği ya da akşam yemeği olur tamam anlarım, gidersin yersin kebabını, balığını, ne bileyim evde yapması zor olan, dışarda daha iyi yapılan şeyleri keyif için ara sıra git ye tamam da yahu milletin evde yüzüne bakmadıkları peynire yumurtaya zeytine dışarda adam başı minimum 50 lira bayılınca ne oluyor?

2-3 ay önde kızın biriyle tanıştım. bir kaç defa cafe vs tarzı yerde buluştuk. sonra iş ciddiyse akşam yemeğine gidersiniz de, ulan kız bana kahvaltıya gidelim demez mi! en nefret ettiğim şey.

beykozun, çatalcanın bilmem ne köyünde böyle yerler var. adam boş arsasına 2 tane hamak koymuş, 3 tane tavuk salmış ortaya, sineğinden doğru dürüst yemek yiyemezsin ama serpme köy kahvaltısı ayağına ailece gittiysen 250-300 liranı alıyorlar. işin ilginci bu mekanlar her daim full çekiyor. ben daha sinek avlayan kahvaltı mekanı görmedim. mesela avcılar’dan küçükçekmece yönüne giderken yanyolda sabah adamın biri arabasını çekmiş, tabakta kahvaltı veriyor ve önü bildiğiniz sıra oluyor.

sabah daha afyon patlamadan aç karnına evden çık, bir dünya yol git, sonra evdekinden daha kalitesiz şeylere 1 aylık kahvaltılık parasını bırak gel. merak ediyorum bu işten ne keyif alınıyor?

edit: imla
10 kasım Atatürk'ü anma adına yapılan 15 saniyelik reklam filmi. gerçekten anlamı oldukça büyük olmuş.

Videoyu izlemek için
millî ve dinî bayramlarda genel olarak insanlar paylaşımda bulunur
her ne kadar iyi niyet veya geleneklerimizi yerlerine getirmek isteselerde bunu sosyal medyada çevrelerine olduğu derecede sunmaktadırlar.

olay şu insanlar eskisi gibi birbirlerinin kapılarını çalarak Ziyaret ederek bayramlarını yaslarını kutlamıyorlar
artık insanlar toplu olarak kendilerini zorunda hissederek sosyal medya aracığıyla vatan millet sevgisi gerek din sevgisini kutlayarak geçiriyorlar

eskisi gibi sıcak samimi ortam sunmasada, günümüzde bazı insanlar bundan memnun bazı insanlar memnun değil

son olarak ben kendi düşüncem olarak, kendi sosyal medya hesabımda her defasında insanlara bunu sunmama gerek olmadığını, bu benim özel şahsi görüş ve kendi sosyal hesabim olduğundan istediğim gibi kullanabilirim
bunun dışında pek çok renkli insan fikirli dostlarım olduğundan her birine teker teker saygılar kusur etmem ayrıca onları desteklerim.
her neyse sosyal medya sonuçta isteyen istediği gibi kullanabilir.
erkeğin ani bir şok geçirmesi ile sonuçlanacak iştir. çiçekler ruha hitap eder. erkeği kadını olmaz aslında.
Diyelim bir (bkz: emp saldırısı) oldu, artık elektrikle çalışan hiçbir alet kullanılamıyor. (elektronik ateşlemeli arabalar dahil). Yaşadığınız şehirde yiyecek kıtlıkları, yağmalar, cinayetler başlıyor. Güvenliğinizi sağlamak ve hayatta kalmak için neler yaparsınız?
Yaşamı bir anda 1760'ların şartlarına döndürebilecek bir saldırı EMP, açılımıyla yazacak olursak Electromagnetic Pulse; geniş bantlı, yüksek yoğunluklu elektromanyetik radyasyonun ani patlamasına verilen ad. Uygulandığı alandaki tüm elektrikle çalışan aletleri bir süreliğine durduran bu şok dalgası.

emp saldırısı gerçekleştiyse silahlanın, insanlar henüz delirmeden yola çıkın, acıkmadan şehirden çıkmış olun, sürdürülebilir bir yiyecek kaynağına (bkz: deniz) gidin, yerleştiğiniz yerde beslenecek çok fazla insan olmasın (bkz: kasaba), her şeye hazırlıklı olun (bkz: kaos), sabredin. hayatta kalın. bu da geçecek.