makedonya'nın en ünlü birasıdır. kiril alfabesine göre ckoncko diye yazılır. kelime anlamı üsküplü'dür, skopje kelimesinden gelmektedir.
defalarca izlemekten bıkmadığımız filmlerin sahnelerinin çekildiği aynı yerlerde fotoğraf çektirdiğimiz bir hobidir (la la land filmi için los angeles, amelie için paris, hangover filmi için las vegas, before sunrise için viyana'nın altını üstüne getirmiştim)
her günki gibi maillerimi kontrol ediyordum, yurtdışı biletleri 11 euro + kdv başlığını görünce daldım linke, şu an kieve biletim var git gel 390 tl ye geldi 200 tl param kaldı aç kalıcam aylarca ama olsun. ilk uçakla yurtdışı gezim olucak bolu kyk da mutlu anlar yaşıyorum. hostelidir couchsurfingidir orası için olan önerilerinizi beklemekteyim dostlar.
berbat bir şeydir, adamı hayattan soğutur. detaylandırmak gerekirse;

kazık kadar kadınların ergenden bozma yeni yetme kızlar gibi konuşmalarına tanıklık etmek sinir bozucudur, yaşamın anlamını sorgulatır. hatta durduk yere seni depresyona sokup çıkarır.

dahası da vardır ki o boyalı bebeklerin,

palyaçovari makyaj yapmaları,
sağda solda ölmüş fare gibi duran ayakkabıları,
zırt pırt gelen kuryeleri,
ayarsız yerlerinden kaçan çorapları,
sıktıkları lanet parfüm kokuları,
telefonda çocukları ile ya da çocukları hakkında aptal saptal tartışmaları,
...
daha nice konu vardır ki kendilerinin farklı gezegenden dünyamıza teşrif ettiklerini düşünebilirsiniz.
niye böylesiniz lan, niye!

edit 1: gramatik düzeltme
edit 2: yorumlarınıza teşekkür ettim.
çoğu insan tarafından hor görülen kimi zaman dövülen; çöplerdeki plastik,metal,kağıt gibi maddeleri toplayarak çöpe gitmesi yerine geri dönüşümünü sağlayarak ülkedeki çoğu insandan daha çok ülkeye yararları olan (kaynak kaybını önlemek) ve doğanın kirlenmesini de büyük ölçüde engelleyen, bütün bunların yanında ailesini de geçindiren kimselerdir
edirne’nin keşan ilçesine bağlı olan mecidiye köyünde yer alan kamp alanı. keşan ilçe otobüs otogarı ve köy garajından erikli/mecidiye köy minibüsleri ile ulaşım imkanı bulunuyor. ister bungalovlarda ister arka tarafında yer alan düzlükte çadır kurarak konaklayabilirsiniz. yiyecek içecek hizmeti tümüyle tesiste karşılanıyor. işletme içerisinde vakit geçirebileceğiniz okçuluk, kano ve tüplü dalış gibi etkinlikler de bulunuyor.

gelelim madalyonun öbür yüzüne; cahildim dünyanın rengine kandım misali instagramdaki fotoğraflara aldanıp sevdicekle gittik. işletme sahibinin sabah erken gelmemize binaen bu saatte ne işiniz var diyerek bizi sıcacık karşılamasıyla tesisin aslında şişirilmiş bir balon olduğunu anlamamız çok sürmedi. işletmecilik maalesef zayıf. sadece gidip bi çay, kahve içip yeteri kadar story yüklemesinden sonra dönün derim. kalacaksanız da maksimum 1 gün kalın. bi de evlilik teklifi için falan sömürebilirsiniz işte. onun dışında ı ıh. puanım 1.
aşılan bir tür eşik, erilen bir sır gibidir.
beraber aynı çatı altında kaldığın, aynı ekmeği ve başka şeyleri paylaştığın kişiler, dönem arkadaşları, sana rehberlik eden hocalar, sana temas eden - sana ve bu aleme fazlasıyla aitmiş gibi görünen o kimseler ölünce de insanın tuhafına gidiyor. ben bu kişilerin ölümlerini genellikle bir google ve ya da facebook taramasıyla öğreniyorum. ya bu na'pıyor diyorsun veya o'nun hayatıyla, ya da ait olduğu ortamla ilgili bir ayrıntıyı teyit etmek için bir göz atayım diyorsun... ve öğreniyorsun ki meğerse adam ölmüş.. artık eskisi kadar şaşırmıyorum. demin yine bir arkadaşın öldüğünü öğrendim. bu yaz ölmüş; trafik kazası. mezun olalı çok olmadı. insan ister istemez, ne uğruna yaşıyoruz, ne uğruna ölüyoruz diye sormadan edemiyor. hadi bi hocam da ölmüştü ama adam belli bi iz bıraktı. ya o genç çocuk ve çocuklar... lümpen-bohem bir arkadaşımızdı, ben de biraz öyleydim. lümpendik, en azından hayatımızın kesiştiği o aylarda. çulsuzduk, gerçi ben hala çulsuzum, o da ölü.. hep intihar edelim atlayalım diyordu, hayat mı lan bu, ne halt yiyeceğiz, derdi haklı olarak. belki de intihardır; sürmüştür ölümün üstüne üstüne.. ya da sadece kafası güzelken trafiğe çıkmıştı -ki oda bir tür intihardır - ölümün önünü açmak demek oluyor. belki de hayatını düzeltmişti, kendine çeki düzen vermişti, sadece talihsiz bir kazaydı o... sonuçta kendi çapında çabalıyordu, madde bağımlılığına, uzatılan okula, aşk acısına rağmen hayatın içinde olmak, hayattan keyif almak, bir biçimde bu alemin bir ucundan tutmak istiyordu.
2 yıl öncesinden tanıdığım o kişiye yakışır şekilde ve yaşta öldü, bu ifadenin ahlaksız göründüğünün farkındayım ama neylersin ki ben öyle görüyorum. belki o da hak verirdi, ya da hahasiktir lan derdi. hayat işte kimi tanıdıklarım tok kapı sesli araba alıyor (kesinlikle kıskanmıyorum), kimisi ölüyor, ben de face'ten iş ilanlarına falan bakıyorum. ama ölümün bu kadar yakın olması fazlasıyla, tuhaf ve iç karartıcı oluyor.

edit: birkaç ay da olsa; beraber tinder'dan grup şeklinde hatun düşürmeye çalıştığımız, kıza gif attığım için bana kızan, otostop çektiğimiz, sefaleti ve yalnızlığı paylaştığım, bir takım bitkilerini suladığım o adam artık yok. öyle bir algı oluyor ki bazen; sanki hasbelkader -bir biçimde- elimden tutan herkes ölüyor.
nereye acele ediyordun be bilader, ölmeseydin de gene birbirimizi arayıp sormasaydık.
içinde olan kafein sebebiyle çay ve kahvenin bünyelerde yarattığı rahatlatıcı etkidir. çok içildiği takdirde ise keyif gider kalp çarpıntısı başta olmak üzere vücutta zararlı etkiler görülebilir. (kalbin tık tık yapması)

bir makalede okuduğum kadarıyla da aynı orandaki kahvede çaydan 4 kat daha fazla kafein bulunuyor ki kahveyi tüm dünyada en tutulan içecek olduğunu açıklamaya yatıyor.
içene afiyet olsun.
cem yılmaz bir gösterisinde, nasreddin hocanın sözünü söyleyerek (parayı veren düdüğü çalar) eğer haluk levent bu düşünceyle hareket etseydi şimdiye vurgun yapmıştı demesi üzerine, bu olayın haluk levent'e cem yılmaz vurgun yaptığını söyledi şeklinde iletilmesinin meydana getirdiği tartışma, ülkem insanı da linç etmeyi hiç sevmez tabi, iki güzel insan boş bir yanlış anlamayla karşı karşıya getirilmiş oldu