30 ekimde gerçekleştireceğim eylemdir.

bir arkadaşımın gazına gelip göç etmek için londradan vazgeçip manchestera bilet aldım. zira kendisi beni orada ağırlayıp, düzenimi oturtana kadar her konuda yardımcı olmaktan memnuniyet duyacağını belirtmişti.

Dün itibariyle dolaylı yoldan beni ve eşimi ağırlamayacagını iletmiş bulunuyor. Biz ona herhangi bir taleple gitmemiş olmamıza rağmen daha yola çıkmadan yediğimiz ilk kazık ile artık daha sağlam adımlar atmaya çalışacağız. üzgünüz ki ayarlayacağım dediği ev ve iş ayarlanmayacak ve biz de ortada kaldığımızda kalacağız.

Ulan 10 gün kala yapılır mı be.

Not: varsa tanıdık birileri iş falan ayarlayacak döner bile keserim.

güncelleme editi:

Bu metni gördükten sonra bana mesaj yoluyla ulaşmaya çalışan bir arkadaşın mesajını geç görmüşüm. kendisinden burada da özür dilerim. zira öğrendim ki londra'ya yerleşmek gibi bir gaflette bulunmuş ve her yeni yerleşen gibi londra'nın gri ve kahpe yüzüyle karşı karşıya kalmış. bu yüzden anlatmak istediklerim var.

buraya gelirken bize kazık attığını düşündüğüm arkadaşımız aslında bize çok büyük bir iyilik yapmış. zira işin içine girince öğreniyorsunuz ki türk ırkdaşlarımız türkiye'nin yazılı olmayan kurallarını ingiltere'ye getirip ingiltere'yi buna adapte etmekte hiç geç kalmamış hatta fazlasiyla yol kat etmişler.

lafı uzatmadan buralara gelmeyi planlayan, hayal eden herkese naçizane tavsiyem şudur. londra'da götünüzü kollayacak birileri yoksa gitmeyin. 3 kuruş paraya günü ikiye bölüp eşşek gibi çalıştırırlar, sizde o parayla bulduğunuz ucuz bir odada nefes almaya çalışırsınız. rüzgar sevmiyorsanız brighton ve liverpool'a gitmeyin üşürsünüz' sinüsleriniz dolar başınız ağrır. kimseye güvenmeyin donunuzu alırlar. ingilizler'e güvenin ama inanmayın, sözlerinden cayabilirler ve buna sebep olarak biz türklerin kabul akıl edemeyeceği nedenleri sunabilirler.

kendi mesleğinizde türkiye'de hali hazırda bir kariyeriniz yok veya ingiliz gibi ingilizce konuşamıyorsanız ilk iki yıl mesleğinizi icra etmeyi unutun (aşçı, kahya, depocu veya garsonsanız durum değişir.)

araba almaktan korkmayın hatta ilk işiniz bu olsun ki mümkün olduğunca keşfedin, öğrenin paylaşın ve nerede yaşacağınızı, nelere dikkat edeceğinizi öğrenin. ilk iş gallere gidip wildswimming yapın. dağlara çıkın oksijene doyun. evinize yakın olmayan yerlerde çalışmayın ki buraya gelmenizin bir anlamı olsun. yaşamın tadını çıkarın.

ben manchester'dayım biraz özverili çalışma ve bolca şans ile harika bir işim ve patronum var. abim olsa bu kadar severim mükemmel bir adam. onun vizyonuyla ben kendimi buldum diyebilirim. hakkını vermek için sıkı çalışıyprum. aslında sizinde yapmanız gereken bu. hakkınızı alıyorsanız hakkını verin. böylece iyi insanlar çevrenizde birikir.

not: arabamı ilk geldiğim ay aldım, ilk 6 ay orospu çocuğu bir takım insanların köpekliğini yapıp bulaşıklarını yıkadım. bir turizmci olarak o boktan kafede eğitimli ve nizami bir hizmet verdim. karşılığında kırpılmış maaş, ezilmiş bir bel, kesilmiş kanayan eller, motivasyon olarak bitik bir ben aldım. oturumumu alır almaz o lanet yerden ayrıldım ve şuan evimi aldım. kira değil mortgage ödüyorum. devlet desteğiyle aldığımız evimize nazar edenin anasını sikiyim. alınteriyle aldık.

son olarak, herkes ama herkes size 'burada işler böyle yürür', 'işine geiyorsa çalışırsın burda böyle', sen yapamazsın annenin babanın yanına dön' gibi sikik sokuk cümleler kuracaklar.
o orospu çocuklarına salatalık verin.
kimseye muhtaç olmadığınızı buranın bir sosyal devlet olduğunu ve en zorda kaldığınız anda devlete sığınabileceğinizi ve yine de ite köpeğe muhtac olmayacağınızı bilin.
burada en önemli konu bazı kan emiciler gibi devleti sömürmeyi hedeflememek ve fırsatı bulduğunuzda çalışmaktan kaçmamak. vergi çalanlardan değil verenlerden olursanız ilerde çok rahat edersiniz.

gelişi güzel yazdığım bu son güncellemede, hiç bir yazım kuralına dikkat etmediğim için üzgünüm zira 'almanya'dan geliyom acun abi'

ulan! bişey daha söylemek istiyorum. doğru kalın millet, yalak, yalaka, üç kağıtçı olmayın. bu ingilizler mal ben bunları yerim demeyin. öyle olsalardı siz bura degil onlar sizin oraya gelirlerdi.

sorusu olan yazsın, mesajlara bakmaya çalışacağım.
Kısacası dünya dışında bir yerin insanların yaşamasına elverişli hale getirilmesidir. Şuanda en güçlü adaylar meteorlardır. Ulaşımı kolay, daha kolay yönlendirilebilir ve dünya yapısına benzerdirler. Mars ikinci sırada gelir.
akıllı telefon gibi gps özellikli cihazlar kullanarak dünyanın herhangi bir yerinde yapılan "geocache" ya da "cache" adı verilen kutuları saklama veya bulma aktivitesi.
beowulf ile başlar, william shakespeare ile devam eder, charles dickens, virginia woolf falan derken george orwell ile biter. öte yandan noam chomski, ferdinand saussure, anthony burgess ve daha niceleri ile yatılıp kalkılan bir lisans bölümüdür.
kimileri ingilizce öğretmenliğini kazanamadığı için gelir kimileri de yüzde doksanı boşa çıkan büyük hayallerle (okulda kalacağım, yurt dışında doktora yapacağım, profesör olacağım...).

sınıf mevcudunun yüzde 70-80'i kızlardan oluşan bu bölümde dil, dilbilim, edebiyat, kültür, çeviri, dil öğretimi, eleştiri vb. alanlarda çalışmalar yapılır. aslında bakıldığında insanın ufkunu aşırı genişleten, entellüktellik seviyesini yüksekten ve eleştiriyi öğreten bir bölüm gibi görülse de her alanda olduğu gibi öğrencilerin seviyeleri git gide düşmekte, dolayısıyla öğrencilerin hızlı ve kolay yoldan mezun olup formasyon alarak meb'e kapağı atma çabası çoğunluktadır.

(bkz: to be or not to be)

30 dakikada edebi eleştirmen olmak isteyenlere;
- sparknotes
- course hero
- shmoop
- pink monkey
- gutenberg
Bu diziyi bulunca ben baya sevindim oo netflix dizisi hariç ye bir şeyler falan diye. Fakat dizinin 2. Sezonu iptal edilmiş neden ki ya? Bilim kurgu olarak konu bütünlüğü işleniş , oyunculuklar gayet iyiydi bence. Ben açıkcası baya merak edip bir anda izledim bu diziyi. Zamanda yolculuk vs seviyorsanız ben izleyin derim 8/10
alamaba'da doğup, şikoga'da ünlenmiş 50'lerin sonları ve 60'ların başlarında amerika'nın en "değişik" ve önemli jazz yorumcularından birisi. alkole, uyuşturucuya ve erkeklere olan düşkünlüğü 39 yaşında hayata gözlerini yummasına sebep olmuşsa da geriye 30'a yakın albüm bırakmıştır. ben kişisel olarak september in the rain adlı yorumuna bayılırım.
tanrıça olarak gördüğüm ella fitzgerald'dan sonra benim için bir numara sayılabilir.
Ucuz yollu bir müzik ekipmanı üretim firması. Ses kartı, referans monitör, mikrofon filan üretir. f/p ürünleri üretir.