hiç görmediğiniz ama enerjisini een içten hissettiğiniz, sevgisi kalbinize dokunan insanlardır.

sevgi böyle bir şey işte, ne kadar becerebilirseniz sevmeyi o kadar yayılır enerjisi sonra etrafınızdaki insanları aşar, onların yakınlarına, sonra onların da yakınları derken derken şehirleri ülkeleri aşar.

duygular şelale, sımayli.
13 ocak 1888’de farklı mesleklerden 33 adam coğrafi bilgiyi arttıracak ve yayacak bir oluşum kurma amacıyla bir araya gelmiştir. Dünya çapında en prestijli çalışmaların olduğu fon. Kanal ve dergi olarak iki farklı yayına ayrılır. Society fonlarıyla önemli bilimsel çalışmalara imza atmışlardır. Çıktığı dönemden itibaren bilimsel, coğrafi ve dergicilik anlamında pek çok ilke imza atmıştır. Türkiye’de de 2001 yılından itibaren doğuş grubu bünyesinde yayın hayatına başlamıştır dergi yayıncılığı. Nesibe Bat’ın genel yayın yönetmenliğinde yıllardır yayıncılık hayatını sürdürmektedir. Sürekli takip ettiğim tek dergidir. Fazlasıyla keyif alarak bilimsel konuları takip edebilirsiniz bu dergi sayesinde. Ülkemizde de en prestijli bilimsel dergi niteliğini halen daha korumaktadır.
patron'un yine olmadı parçasında geçen son dönem mottomu oluşturan söz. bunca saçmalığın içinde tek çare eğlenmek.
bu olay bana çok ilginç gelmiştir hep, ülke içinde havalı ve prestijli mesleği vardır ama yurtdışında sıradan biri haline gelir . (bkz: avukat)
Dünya'nın en ünlü gangsterlerinden Al Capone'un da bir dönem liderliğini yaptığı 20. Yüzyılın başında amerika birleşik devletleri'nin chicago şehrinde kurulmuş, özellikle 1920 ile 1940 yılları arasında her yeri kasıp kavurmuş çetedir.

Biraz araştırma ile ögrendiğim bu çetenin bugün hala aktif olduğu ve chicago şehrinde saygı değer bir yer sahibi olduğudur. 2018 yılında ölmeden önce liderleri John difronzo imiş.
Abi oldum olası bir anda popüler olan her şeye kılım. ondan mıdır nedir benim hikayem de böyle başladı. o zamanlar üniversitede ilk yılım. Eee bolca vakit var tabi, öğrenci evinde kalan tüm arkadaşlarım dizilere sarmış durumda bende toplasan 2-3 dizi anca izliyorum. Neyse efendim bunlar sürekli bir diziden bahsedip duruyor. Sibel kekilli var olum bir izle diyorlar. Sibel ablamızın ününü bilmeyen yoktur da ben ne bileyim bu adamların bu diziyi bunun için izlediğini, daha açıp bakmadan zaten dizinin her sahnesini biliyor hale gelmiştim zaten. Aradan 1 - 2 yıl geçti gezi parkı zamanları yine vakit bol. Dizimag'in hit yaptığı bir dönem ve her dizinin yeni bölümünü, 1 bilemedin 2 gün sonra direkt izliyorsun. Yine başladı lanet muhabbet zaten soğumuşum iyice bir de üstüne bu diziyi izleyen kişi sayısı 5 ken olmuş 55, yine tüm bölümlere kulaktan duyma bir şekilde hakim olmuşum ama direniyorum izlemicem. birkaç yıl daha geçti hala izlemiyorum inatla, game of thrones muhabbetleri olan her ortamdan kaçıyorum. Vallahi bıktım, sosyal medyada capsler akıyor, görseller paylaşılıyor derken bir gün taksiye bindim. Ankara'yı bilenler bahsediceğim yerleri iyi bilir. Tunus caddesi'nden taksiye binmişim Atatürk Bulvarı üzerinden bahçeliye yolum maksimum 10 dakika. Ön kapıyı açıp oturdum. İyi akşamlar abi diye selam verip, gideceğimiz yeri söyledim. İşte hikaye burada başlıyor. taksici abi kontağı bir türlü çalıştırmıyor. Bir an acaba daldım da adresi söylemedim mi diye tekrar söyledim. Taksici abi 1 dakika kardeşim en heyecanlı yerindeyim. İşin acil değilse şu sahne bitsin öyle gidelim demez mi? Abi ne izliyorsun diye sormamla aldığım cevap beni yıktı. Geym off tıronz diye bir dizi var efsane, tüm durak izliyoruz vallahi sözünü duyunca durum oldum. Yerde ararken göte buldumun tersi neyse işte o oldu. Tam 10 dakikalık yol boyunca kulaktan duyduğum bilgiler ile diziyi bildiğimi ama izlemediğimi anlatmaktan dilimde tüy bitti. İşte o gün son noktayı koydum. Ya kafayı kırıp bu diziyi bir gün izleyeceğim ya da izleyene kadar hiç lafını etmeyeceğim. Bu arada dizinin final yapması ile allah'tan artık dilden dile dönmüyor muhabbet de rahatladım. Ama hala bir yerde ne zaman dizi muhabbeti geçse sevdiklerimi söyler sonra konunun Game of Thrones'a gelmesini bekler ve sessizliğe bürünürüm.
gün içerisinde ofiste yaptığımız bohemin konusudur.

örneğin "çakmaktaşlar" olarak bilinen "taş devri" çizgi dizisi, 168 bölüm çekilmiş olmasına rağmen fred'in saçları beyazlamaz hatta wilma'da kırışıklık olmaz. bu da çocuklarda ister istemez yaşlanma algısının ihmal edilmesine neden olur.

peki kahramanları yaşlandırmıyoruz da ne mi yapıyoruz? tabii ki önce modelini geçiriyoruz, tüketiyoruz, eskitiyoruz ve kaldııp çöpe atıyoruz. dikkat buyurun bugünkü çocuklar taş devrini pokemon'u vs izlemiyor, kendilerine sunulan ve bilhassa yaşlandırılmayan kahramanları izliyorlar.

bu algının ebeveyn yönlendirimesi ile de birleştiği ve çocuklar üzerinden daha kaotik etkiye sahip olduğu kanısındayım. yaygın olan bu düşünceye göre çocuklar sadece büyümeye odaklatılır, büyüyeceksin gelişeceksin falan da sonra da yaşlanacaksın kısmısı anlatılmaz. (inanmayacaksın da bir gün öleceksin hiç denmez mesela)

bu bilinç kaybı hayatın koşuşturmacasıyla birleşince oldu mu sana kayıp nesil! bir şeyler yapıyoruz ediyoruz da nereye gidiyoruz neler ediyoruz onu da bilmiyoruz. sonra da "hayat bir damla geldi geçti nasıl oldu ben de anlamadım" diyoruz. ondan sonra bir sela okunuyor hadi bakalım, dört kolluda buluyoruz kendimizi!

velhasıl bu kadar kestirmeden hayat özeti anlamsız olmakla beraber çizgi kahramanları oluşturanların ayak oyunlarına gelmeyelim, biz kahramanımızı yaşlandıralım. yaşlandıralım ki onlardan öğrendiklerimizle beraber yaşlanalım.
Sıfır ürün: 1000 tl
Benim sattığım: 500 tl
İlk mesaj : s. A güvercinle takas olur mu?
evet ile cevap vereceğim sorudur. aldatmadığım ilişkilerim de oldu ama hiç kimseyi aldatmadım diyemem.