Bilmiyorum size de oluyor mu sayın gezginler fakat ne vakit bir tıra binsem gitar çalmaya zorlanıyorum.

Arka yatakta gitarın sapını bir şekil bir yere sığdırdıktan sonra diyalog şu şekil ilerliyor:

Tırcı: çal bakam ne çalıyon
Ben: abi genelde yabancı falan ya, alternatif.
T: azer bülbül yoh mu?
B: yok abi Türkçe olacaksa eski parçalar.
T: ferdi tayfur'dan gir bakam.
B: abi yok...
T: sen de bi' bok bilmiyon müzisyen diye geçiniyon.

Fakat bir gün... Bir gün o gitarı açtım ve duyduğum cümleyle dumur oldum.

"Pörl jem var mı birader?"

Eddie Vedder bile grunge yapmayı bırakmıştı ama bu tırcı abi grunge yaşamaya devam ediyordu. Kurt cobain mezarından gülümsüyordu. Chris cornell'in öldüğü gündü. Chris cornell'in gülümseyerek ölmesinin nedeni belki o tırcı abiydi.

"Olmaz mı abi..." dedim ve bir tırcıya pearl jam çalmanın anormalitesini üstümden atarak black çalmaya başladım.

Abi sigara yaktı ve dinledi.

Yolda chris cornell'in öldüğünü öğrendiğimizde beraber yıkıldık.

Yaşasın grunge dinleyen tırcı abiler! Veya tırcı abi. Bence türünün tek örneği oydu. Umarım bir gün tanırsınız. Karşılaşırsanız Ona bu entryi okutun, mutlaka.
insan değildir , her baktığınızda derin bi nefes alıp tekrar bakmanıza sebep olacak yaratık.
Akdeniz akşamları çalınıyorsa içimden arif'in taşo'nun gitarına yaptığını yapmak gelir. Antipatik.

Güzelse dinlenir.

Edit:imla
bilboardlara, panolara kocaman afişlerle yazılıp, bisiklet farkındalığıyla birlikte desteklenmesi gereken kampanya.
farkedilmeyen bir araç sonucunda oluşan kazada sonuç acıdır, sen arabanın hasarıyla uğraşırsın motorcu ölür.
inanmayanlara cehennemde yanacak odun olarak gördüklerinden beri uzaklaştığım durum.
surekli din hakkinda konuşma, ve baskalarinin hayatlari hakkinda yorumlar yapma niteliklere sahipse mumkun oldugunca uzak durmaya çalışırım, dururum.

müslümanı, hristiyanı, budisti..
Nerede yersem yiyeyim, bu abiler hep mardinden gelmişlerdir (kendileri de söylerler) ve gerçekten de mardinli olmayan az sayıdaki midyeciler de onlar kadar iyi yapamamaktadır bu işi. Bir rivayete göre midye doldurma işi rumlardan ermenilere onlardan da mardinlilere geçmiştir ve onlarda almış yürümüştür. sonuç olarak bir aşktır midye dolma
mevlânâ celaleddin-i rumi, h. 606/ m. 1209 yılında horosan’ın belh şehinde dünyaya gelmiştir. babası bahaeddin veled, hz. ebubekir’in soyundan gelmektedir. “efendimiz” manasındaki “mevlânâ” ünvanı onu yüceltmek maksadıyla söylenmiştir. kendisini en iyi özetleyen cümleleri ise bana göre:

"madem ki insansın… madem ki duyuyor, düşünüyor ve seziyorsun,…

büyük hakikati bulmak için gönlünü ve idrakini yoracaksın.

duyduklarını ve bulduklarını söyleyeceksin.

sen söyleyemezsen, ruhunun vasıl olduğu sırları şiirlere, sazlara ve semalara söyleteceksin.

bütün bunlarla dahi söylenemeyecek ölçüde büyük sırlara erdiğin zamansa;

işte o zaman susacaksın... "