Baktim ki iliski kopacak ve boka saracak, hemen terkedip baska erkeklerin egosunu tavan yaptirdigi kiza ,tabani gosterme bicimim.tabi yine egolarini tavan yaptircak erkeklerin olma durumuda uzucu.
Söz ve müziği ahmet kaya'ya ait olan sitem dolu bir şarkıdır.


Ağlama bu günler gelir de geçer babam
Ağlama bu dertler elbet biter babam
Ocaksız köylerimde dumanlar tüter elbet
Ben yandım sen yanma Allah aşkına

"Burada, bu şarkımı söylerken, benim Türkiye'de yaşadığım çok zor günlerde bir Merhaba'sını istediğim, fakat o Merhaba'yı benden esirgeyen, ulusal anlamda aynı kaderi paylaştığım bütün arkadaşlarıma ve dostlarıma ince bir sitemdir. Umarım bunu anlarlar"...

İki damla gözyaşımla satıldım pazarlarda
Kırdılar yüreğimi, kırdılar azarlarla
Sürgünlere yolladılar sabah dörtte yağmurlarla
Ben yandım siz yanmayın Allah aşkına
70 yada 75 yaslarinda yasli bir amcaya yerimi verdim..buyur gec te dedim.kalktim.oda genc bir bayana dedi,buyrun siz oturun.sonra amcaya sunu dedim.amca ben sana yer mistim ve bundan sonra yer verirsem ne olayim
2001'de nefret'in doğru olan zordur albümüyle kulaklarımıza girmeye başlasa da bir türlü istediği sıçrama albümünü çıkaramadı, potansiyelini ortaya çıkaramadı ne yazık ki.

genellikle ceza'nın kardeşi, featuring kraliçesi gibi unvanlarla anıldı ama bunun sebebi tabii ki sadece kendisi değil şirketlerin kadın rapçiye sadece düetlerde sıcak bakmasıydı aynı zamanda.

sonunda sıçramayı yapacağı bir adrese sony music türkiye & basemode records işbirliğindeki yeni oluşuma katılarak mükemmel bir klip ve parçayla aramıza dönmüş ve bu sıçramayı gerçekleştirecek gibi.

ayben - başkan | official video
sosyal medya ve internet platformlarında iki kelimeyle yaptıklarını düşündükleri edebiyat sonucu kendilerini yazar gören insanların içinde bulunduğu durumdur. bu yazar kılıklı soytarılar okudukları şeyler hakkında iki kelime yazmaktan aciz, popüler kültürün takipçisi, prim peşinde koşan, her sözden komedi çıkartmaya çalışan saray soytarılarından farksızdır. (bkz: yazar) türkiye'nin geldiği nokta budur. bu ülke artık bir (bkz: tevfik fikret), (bkz: mehmet akif ersoy), (bkz: halit ziya uşaklıgil), (bkz: cenab şehabettin) gibi yazarlar yetiştirecek kalitede bir eğitim ve düşünce sistemine sahip değildir. bugün yazar olarak gördüğümüz sesini ancak derinlerde duyduğumuz birkaç iyi kalpli insan haricinde kimse yoktur. Bağımsız konuşan insanların bu ülkede şansı kalmadı. Ahlaktan namustan haysiyetten konuşan insanlara bu ülke artık imkan vermiyor. konuşmak için ancak (bkz: saray soytarısı) olmanız gerekiyor. (bkz: yiğit bulut)
Türk gazeteci, yazar ve televizyon programcısı (bkz: murat bardakçı) tarafından tanımlaması ve tarihi şöyledir efenim :
bugünlerde de örneklerini görebileceğimiz kamu çalışanı (bkz: yiğit bulut)
"
Saray soytarılığı, bir zamanlar önemli bir meslekti. Soytarılar hükümdarları en sıkıntılı zamanlarında bile güldürür, gerginlikleri azaltır ve tabii, bol bol da bahşiş alırlardı. Osmanlı sarayında soytarı bulundurma geleneğini Yıldırım Bayezid başlattı ve cüceler, kamburlar ve hadımlar en çok rağbet gören soytarılar oldular. Tanzimat'a kadar devam eden bu gelenek, batılılaşma çabamızla beraber unutulup gitti.

HÜKÜMDARLARIN saraylarında soytarı bulundurma geleneğinin tarihi binlerce yıllıktır ve eski Mısır'a, Beşinci Sülâle zamanına kadar gider.
Bu gelenek daha sonraları yaygınlık kazandı ve Abbasiler'den itibaren İslâm tarihine de girdi.
Soytarılık, bir zamanlar çok önemli bir meslekti. Soytarılar hükümdarları en sıkıntılı zamanlarında bile güldürür, dertlerini unutturarak gerginlikleri azaltır ve bu arada bol bol da bahşiş alırlardı. Birçok soytarı, tarih boyunca önemli roller oynamıştı. Osmanlı sarayında soytarı bulundurma geleneğini Yıldırım Bayezid başlattı. Bizdeki saray soytarıları daha çok Araplar'dan veya Habeşliler'den seçilirler, ya esir pazarlarından satın alınır veya saraya hediye olarak gönderilirlerdi. Cüceler, kamburlar ve hadımlar en çok rağbet gören soytarılardı. Tanzimat dönemine kadar devam eden bu gelenek, batılılaşma çabamızla beraber ortadan kalktı, unutulup gitti.
Soytarının on parmağında on marifet olması gerekirdi. Padişahı sinirli olduğu zamanlarda güldürmeleri, yeri geldiğinde de anlattıklarıyla ve yaptıklarıyla düşünmeye sevketmeleri gerekiyordu. Hükümdara bu derece yakın oldukları için, soytarıların güvenilir kişilerden seçilmelerine , özen gösterilirdi.
Türkiye'de 16. asrın sonlarından itibaren devlet kurumlarının giderek yozlaşması üzerine işleri gayrımeşru yollardan halletmek günlük bir alışkanlık hâline gelmiş ve çarkın içinde soytarılar da yeralmışlardı. Bu soytarıların başında, Üçüncü Murad'ın Nasuh ve Cuhud isimli cüceleri gelmekteydi.
Cüce Nasuh ile cüce Cuhud, saraydan dışarıya pek çıkmayan Üçüncü Murad'ı avuçlarının içine almışlar ve tayinlerde bile etkili olmuşlardı. Her iki soytarının da gayrımeşru yollardan biriktirdikleri büyük miktarda servetleri vardı. Sonraki senelerde gözden düşüp hapse atıldıklarında yapılan tahkikatta soytarıların kurduğu büyük bir rüşvet ağı ortaya çıkartılmış ve makamlarını soytarılara verdikleri rüşvetlerle elde eden birçok devlet görevlisi azledilmişti.
"
sözlü münakaşalarda kendine güvenemeyen insanların kendi zihniyetindeki insanlar tarafından oluşturulan hukuk sistemine sığınmasıyla sonuçlanacak eylem.