1991 yılında yayınlanan 18 şarkılık bir RHCP albümü. kendilerinin 5. stüdyo albümüdür ve bu albümden sonra meşhur olmuşlardır. 9. şarkısı give it away ve 11. şarkısı under the bridge bence birer başyapıttır.
kamboçya’ da bulunan dünyanın en büyük dini yapısı.

Angkor Wat, Siem Reap şehrinin 5,5 km kuzeyinde, ormanlar arasına gizlenmiş, Angkor Medeniyetinin izlerini taşıyan, bu mistik ve esrarengiz tapınaklar 1992 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesindeki yerini alır. 630 yıl hüküm süren Khmer Krallığı döneminde inşa edilen elliden fazla tapınağın içerisinde en çok bilineni Angkor Wat’tır.

Dört yüzyıl boyunca terk edilmiş durumda kalan ve çevresindeki orman tarafından yutulup sarılıp sarmalanan bu kadim tapınaklar, 1858'de, burası için görülmeden ölünmez diyen Fransız doğa bilimci Henri Mouhot tarafından yeniden keşfedilir. Her ne kadar tapınaklar Khmer yerlileri ve yine zaman zaman bu bölgeye uğrayan Batılılar tarafından bilinse de, tüm dünya Angkor'un varlığından Mouhot'un kitabını yayınlamasıyla haberdar olur.
Son zamanlarda albümlerini hatim ettiğim grup. Böyle devam etmeleri dileğiyle...
Galatasaray tarihinde Metin Oktay, Cevad Prekazi ile birlikte 10 numaralı formayı terletmiş efsane futbolcusudur. Karakteri ve oyunu ile yaptıklarını anlatmak sayfalar sürer...
şükürler olsun ki bu başlığı ben açtım

ama biraz da üzüldüm. türkiyenin gelmiş geçmiş en iyi oyuncusudur ve gerçekten futbolun profesörüdür.karpatların maradonası derler(kendisi bu lakabını hiç sevmez),milli takımda kolombiyaya attığı gol dünyaca ünlüdür. galatasarayda nice güzel gollere imzasını atmıştır.10 tane galatasaraylı toplasan 7-8 değişik gol söylerler en güzel golü için. her biri farklı anlamlı,her biri farklı zeka barındıran gollerdir. saha içinde bir teknik direktördü. şunu söyleyebilirim ki birçoğunun galatasaraylı olma sebebidir hagi. herkes alexle kıyaslar,istatisliklerde alex in önde olduğu gözükür ama hagi bir başkaydı.iyi ki galatasaraylıyım dememe sebeplerden biridir.
amsterdamda satışı legal olan uyuşturucu maddedir kendileri. vücudı zehirler halisülasyon görmene neden olur. zararsızdır.
2 sene önce ukraynadan semih diye bir arkadaş bulmuş getirmiş bu illeti. istanbulda öğrenci evinde kalıyoruz. beyler dedi bunu denemeniz lazım mükemmel birşey. istiyodum ben zaten denemeyi. küçük keçi b*ku gibi birşey. salondayız hepimiz, yedik biz bunu limoni bir tadı vardı saçma sapan. neyse bekliyoruz kafasının gelmesini 10 dakika geçti yok 20 dakika geçti yok. ben bu arada beyin gücümü kullanarak salonun ışığını açıp kapıyorum bizimkilere söylüyorum aaa aynen lan felan diyo. fatih kafasını akvaryuma sokmuş benim beta balığımla tartışıyo. yiğit muhabbet kuşunu ısırıyo, sen ısırırken iyiydi falan diyo. Ama bunların hepsini sanki hep yaptığımız şeyler gibi hissediyorum. bi anda dedim ki kendime, ulan sen beyin gücünle ışığı nasıl kapıyosun. meğer gözlerimi kapıyormuşum sadece. dedim beyler biz gittik uçuyoruz şuan. fatih kafasını akvaryumdan çıkardı s*ktir lan bana niye birşey olmadı o zaman falan diyo. anladılar onlar da en sonunda uçtuklarını. neyse dedim ben bi aşağıya ineyim hem hava alırım hem de sigara içerim. tek gitme biz de gelelim dediler. tamam dedik giyindik iniyoruz aşağıya ama in in bitmiyo. üçüncü katta oturuyoruz ama 20-25 dakika merdiven indik. ara sıra oturduk merdivende dinlendik nefes nefeseyiz. indik birer sigara yaktık etrafa bakınıyoruz tam önümüzden geçen ve dümdüz olan yol, yılan gibi kıvrım kıvrım. karıncaların ayak seslerini falan duyuyoruz. ışıklar falan daha parlak geliyor gözümüze. ben hafiften üşümeye başladım hadi çıkalım eve dedim. yine uzun bi yol macerasından sonra geldik eve geçtik salona takılıyoruz. evden bir kapı açılma sesi. dedim eyvah katil girmiş eve öldürecek bizi. adım seslerini duyuyoruz ve yaklaşıyor. yiğit dedi kapı açılınca kuşu atarım ona doğru, o anlık bir irkilmeyle çullanırız üstüne. ben, katil tam girince odaya beyin gücümle ışığı kapatırım saldırırız döveriz diye plan yapıyorum. fatihin kafası hala akvuryumun içinde balıkla tartışmasına devam ediyor. kapı bir açıldı içeri giren semih. beyler hadi yiyelim şu mereti çok güzel olacak falan diyo. tam o anda gözümün önüne flashback geldi. hepimiz mantarların etrafında yuvarlak oluşturmuşuz konuşuyoruz, o anda semihin telefon çalıyo, bize, ben telefonla konuşup gelicem kızla kavga ettik de bugün diyo. haydaaaa. semihin telefon görüşmesi tam yarım saat sürmüş. biz semihin gittiğini unutmuşuz gömmüşüz mantarları. yaşadığımız her şey 6-7 dakika falan sürmüş. bana sorsan en az 3 saat geçmiştir derdim. dedim bu böyle olmaz zaman kavramı yok, bitmiş bizde. kola içince kendimize geliyormuşuz içelim de ayılalım yoksa bu gece haberlere çıkacaz. fatih kafasını akvaryumdan çıkardı abi bende bi sıkıntı yok siz için diyo. neyse içtik hepimiz kendimize geldik. geçtik salona herkes yorgun, bi köşeye atmış kendini. ben de kıvrıldım koltuğun birine gönderdim beyin dalgasını kapadım ışığı uyuduk sabaha kadar. sabah kuş yanıma gelmiş yüzümde geziyo tırnakları batıyo, uyandırdı beni ve bana bir bakışı var, abi nolur kafesime götür beni dermişcesine. koydum kafesine 2 gün ötmedi kuş nasıl bir travma yaşadıysa garibim. balık desen hayattan soğumuş diplerde geziyo hep. fatih balıkla konuşup anlaşabildiklerine yemin ediyo. yiğitin dudakları ve dili kışun ısırıklarıyla yara olmuş. ben beynime çok güvenmeye başladım finallere çalışmadan girdim bu sene hepsini alttan alıyorum. mahvetti resmen bizi meret. deneyin ama mutlaka
Çocukluğumun popüler kart oyunu. hearthstone tadinda ama çok daha kompleks yapısı bulunan, 5 ana renk kartları kombine ederek, büyüler ve yaratıklarla karşındaki rakibin 20 canını bitirmeye uğraştığın oyun. Siyah-kırmızı land destruction seviyordum vaktinde. Online oyunu ise beta olarak çıkmış. Oyunun zor ve kompleks olmasından mütevellit Türkiye'de tutacağını düşünmüyorum fakat oynayacağım. FRP sevenlerin biraz araştırmasını tavsiye ederim.
tabiri caizse; yeraltı müzisyeni. tarif edilmesi zor bir ekolden geliyor.