yavuz çetin

konuyla ilgili 5 entry daha
küçücüktüm, lafın gelişi tabii hiçbir zaman küçücük olmadım sanırım, kendisiyle ilk karşılaştığımızda. gündüzleri oğuzların (o zamanlar en samimi arkadaşım) evinde o zaman dahi tost makinesi adını verdiğimiz 7-8 inç boyutunda siyah-beyaz monitörlü bilgisayarında akşama kadar tomb raider oynar, akşamın karanlığında da sokağa taştan kale direkleri dikip maç yapardık. (O zamanlar maç demek futbol demekti, başka ne olabilir ki?)

bir gün yine biz tomb raider oynarken oğuz'un abisi yavuz abi elinde bir cd'yle geldi. tabii cd o zaman yeni yeni evlere giriyor. şunun sesini kısın biraz bakalım genşler, dedi. evet 'genşler'. hangi gazeteden kupon biriktirerek alındığını hatırlamadığım roadstar marka müzik setine yöneldi. benim akıl gitti tabii hem cd'ye olan merakımdan hem de bize sesi kıstırmasının getirdiği dikkatle. cd'yi taktı müzik setine hepimiz pür dikkat. bir adam başladı "sahil sakin ve sessiz , motel ışıkları, durgun deniz. karşıda bir balıkçı teknesi, kırık dökük iskele..." diye içimiz ferahladı. şarkılar şarkıları izledi. hisset beni 'ye geldiğinde içimin nasıl kıpırdadığını hala hatırlarım. artık oğuzlara gittikçe o cd'yi açsanaya döndü iş. tabii bir süre sonra okulun getirdikleri, ilk ergenliğin götürdükleri derken "o cd" falan kalmadı akılda.

bir gün tv kanallarını dolaşırken uzun saçlı uzun, sıska birisi yaşamak istemem artık aranızda diyordu klibinde. şarkıyı dinledikçe bunun o cd'nin sahibi olduğunu anladım. klipte görüntülerin sözlere uymamasınıysa klibi ucuza getirmenin bir yolu olduğunu düşündüm çocuk aklımla. harçlıklarımı biriktirerek yeni albümünü aldım ve dinledikçe bağırmaya başladım platin saçlı karıların altında grand cherokee . ergenliğin ilk anlarındayım tabii ki isyan edeceğim.

sonra liseye geçtik okulda müzik grubu kurduk ben söyleyeceğim. frontmanliğin bini bir para. allah allah. ne çalsak ne söylesek derken başladık liste yapmaya. teoman'dan paramparça yla rüzgar gülü . kargo'dan yanımda sen olmayınca . haluk levent'i o zaman hakir görüp sevmesek de seviliyor diye birkaç hatırlamadığım şarkısını. sırf geyik olsun diye ayşe hatun önal'dan çeksene elini 'yi falan da ekledik listeye derken bir anda aklıma o uzun saçlı, uzun, sıska adam, o cd'nin sahibi geldi. yaşamak istemem ve cherokee'yi de ekledik böylece. frontmanlik kolay değil a dostlar lise çağındaysanız ve bir asistanınız yoksa. babam, porno sitelerden yediğim virüsler nedeniyle gelen faturalara kızarak interneti kapattırmış ve benim de ertesi güne kadar bütün şarkı sözlerini hazırlamam lazım ama nasıl?

akşam bin bir yalan uydurarak evden çıktım ve doğru internet kafeye gittim tabii. şarkı sözlerini kopyalayıp metin belgesine kaydedip diskete atıyorum. disket tabii. 3,5 inç. zoruna gitmesin yani. eve gidince kağıda geçireceğim derken o çocukluğumun esrarengiz adamını merak ettim. kimdir, nedir, ne yapıyordur? ilk şoku orada yaşadım. kendisi intihar ederek yaşamına kıyalı 2 yıl olmuş. yani yaşamak istemem demiş ve hakikaten istemediğini de aramızdan ayrılarak iyice belli etmiş. tabii sonradan sonraya anladım: o benim masraftan kaçtıklarını düşündüğüm sözlerin görüntülere uymadığı klip de ölümünden sonra kalan performans görüntülerinin birleşmesinden oluşmuş.

zaman içinde çok dinledim kendisini, anlamaya çalıştım. araştırdım, okudum hakkında. ne güzel bir adam olduğunu ölümünden yıllar sonra anlayıp, ah ettim.

bu dünyaya iki dolu dolu albüm, bir evlat (yavuzcan çetin) ve etrafındakilere güzel anılar bırakıp gitti bir büyük gitarist bundan tam 16 yıl önce bugün.