hüseyin nihal atsız
"
atsız yahudileri gaz odalarına göndermemiştir, gönderin de dememiştir.
atsız ermenilerden intikam almak için.hamile ermeni kadınların karnını yarmamıştır. yarın da dememiştir.
atsız boşnak milletini ortadan kaldırmak için boşnak erkeklerini öldürüp, boşnak kadınlarına tecavüz de etmemiştir. edin de dememiştir.
atsız ustaşe veya çetnik adıyla birlikler kurup sivilleri katletmemitir. katledin de dememiştir.
onun ırkçılığı yalnızca kendi milletini yükseltmek için idi. türk ırkını türklerin yönetmesi gerektiğini. hem kan hem de mefkure itibariyle türk olmayan yöneticilerin bu ülkenin zararına olduğunu söylemesi suç muydu? görmüyor muyuz şimdi türk olmayan yöneticilerin bize zararlarını. " alıntıdır.
görüldüğü üzere bu ülkede akıl sahibi olmadan fikir sahibi olanların da eleştirdiği insandır. evet öyle bir vasiyeti vardır, biz türkçüleri diğerlerinden ayıran şey bir şeyi körü körüne savunmamamktır. vasiyeti doğrudur öyle bir şey vardır ama onu yazdığı vakit yaşadığı ruhsal bunalımlara ve akıl yoksunluğuna veririz. kaldı ki onun yaşadığı ve öldüğü zamanı ele alırsak bizim gibi " barış" çağında yaşayanların anlamayacağı bir vasiyettir. bu adam "balkan savaşını yazmıyorum belki hatırlamaz" 1. dünya savaşını, kurtuluş savaşını, 2. dünya savaşını, kore ve vietnam savaşını akabinde soğuk savaşı görmüştür. bunların çoğunu bizzat yaşıyan birinin böyle bir şey yazması bana göre normal. ha doğru mu? orası tartışılır.
"nihal atsız, vasiyetle ilgili suçlamalara karşı savunmasında:
...savcı kâzım zoraki bir aleniyet yaratmak için çırpınmakta ve hiç kimseye gösterilmemiş olan vasiyetnamemi de suç delili gibi ortaya sürmekte ise de gayreti boşunadır. kâzım alöç’ün dostu olsaydım, onun da böyle baştan başa vatanperverlik ve ahlâk dersi olan bir vasiyetnamesi bulunmasını temenni ederdim. onun yerinde olsaydım bunu sahibine iade ederdim
kimsenin görüp bilmediği vasiyetnamemde bazı şahısları sevmediğim için beni hiçbir kanun, hiçbir mahkeme mahkûm edemez. ben herkesin sevdiği insanları sevmeğe mecbur değilim. hele psikanalizin ortaya koyduğu hakikatlerden sonra; tahteşşuurlarındaki zulmetlerle, gönüllerinde yaşayan ifritlerle hiçbir insanı sevilmeye lâyık bulmuyorum. bütün didinmelerden sonra büyük kâinat manzumesinde meçhul bir zerre olacağımızı düşünüyor ve bu kadar boş bir neticeye varmadan önceki şu kısa misafirlikte insanların vicdanına karışmak hamakatını gösterenlere acıyorum. hiçbir hakikî bahtiyarlığın bulunmadığına kani olduğum dünyada tek vazife ve tesellî bildiğim ülkü, şahıslardan sıyrılmış yüksek bir duygu ve düşüncedir. o, çirkin yüzlü ölümü bile güzelleştirip bir sevgili gibi bağrımıza bastırır. hayatın zehir zemberek kasırgalarını ruhumuzda nisan rüzgârı gibi estirir. acıların önünde bizi granit heykeller gibi susturur. ben bu yolun üzerindeyim. onun içindir ki oğluma zengin olmasını, bahtiyarlık için çalışmasını değil, turan’ı kurtarmak için yapılacak kutlu savaşta şehit olmasını vasiyet ediyorum. savcı beğenmese de, bütün dünya hoşlanmasa da ben böyleyim işte. vasiyetnameyi suç saymak insanların beyinlerinden geçen düşünceleri suç saymaya benzer. acaba kâzım alöç, yirmi üç maznunun kafalarında kendisi için dolaşan mahrem fikirlerden dolayı da herhangi bir kanunî maddenin tatbikini isteyebilir mi? ...
...yalnız gönderilenlere malûm mektuplara ve herkese meçhul vasiyetnameme bakılarak hükûmeti alenen tahkir ettiğim iddia olunamaz. bunlar polisin başka bir mesele için yaptığı arama dolayısıyla elde edilmiştir. hükûmeti tahkir ettiğim hakkında bir şikâyet veya ihbar yapılmış değildir. şu dakikada böyle mektuplar yazmış veya vasiyetname hazırlamış kaç bin kişinin bulunduğunu tanrı bilir. anayasaya göre istediğim gibi düşünmekte serbestim. çünkü eşit adaletin hüküm sürdüğü hür vatandaşlar diyarının vatandaşıyım.
...
demiştir. eh, haklıdır da." alıntıdır.
atsız yahudileri gaz odalarına göndermemiştir, gönderin de dememiştir.
atsız ermenilerden intikam almak için.hamile ermeni kadınların karnını yarmamıştır. yarın da dememiştir.
atsız boşnak milletini ortadan kaldırmak için boşnak erkeklerini öldürüp, boşnak kadınlarına tecavüz de etmemiştir. edin de dememiştir.
atsız ustaşe veya çetnik adıyla birlikler kurup sivilleri katletmemitir. katledin de dememiştir.
onun ırkçılığı yalnızca kendi milletini yükseltmek için idi. türk ırkını türklerin yönetmesi gerektiğini. hem kan hem de mefkure itibariyle türk olmayan yöneticilerin bu ülkenin zararına olduğunu söylemesi suç muydu? görmüyor muyuz şimdi türk olmayan yöneticilerin bize zararlarını. " alıntıdır.
görüldüğü üzere bu ülkede akıl sahibi olmadan fikir sahibi olanların da eleştirdiği insandır. evet öyle bir vasiyeti vardır, biz türkçüleri diğerlerinden ayıran şey bir şeyi körü körüne savunmamamktır. vasiyeti doğrudur öyle bir şey vardır ama onu yazdığı vakit yaşadığı ruhsal bunalımlara ve akıl yoksunluğuna veririz. kaldı ki onun yaşadığı ve öldüğü zamanı ele alırsak bizim gibi " barış" çağında yaşayanların anlamayacağı bir vasiyettir. bu adam "balkan savaşını yazmıyorum belki hatırlamaz" 1. dünya savaşını, kurtuluş savaşını, 2. dünya savaşını, kore ve vietnam savaşını akabinde soğuk savaşı görmüştür. bunların çoğunu bizzat yaşıyan birinin böyle bir şey yazması bana göre normal. ha doğru mu? orası tartışılır.
"nihal atsız, vasiyetle ilgili suçlamalara karşı savunmasında:
...savcı kâzım zoraki bir aleniyet yaratmak için çırpınmakta ve hiç kimseye gösterilmemiş olan vasiyetnamemi de suç delili gibi ortaya sürmekte ise de gayreti boşunadır. kâzım alöç’ün dostu olsaydım, onun da böyle baştan başa vatanperverlik ve ahlâk dersi olan bir vasiyetnamesi bulunmasını temenni ederdim. onun yerinde olsaydım bunu sahibine iade ederdim
kimsenin görüp bilmediği vasiyetnamemde bazı şahısları sevmediğim için beni hiçbir kanun, hiçbir mahkeme mahkûm edemez. ben herkesin sevdiği insanları sevmeğe mecbur değilim. hele psikanalizin ortaya koyduğu hakikatlerden sonra; tahteşşuurlarındaki zulmetlerle, gönüllerinde yaşayan ifritlerle hiçbir insanı sevilmeye lâyık bulmuyorum. bütün didinmelerden sonra büyük kâinat manzumesinde meçhul bir zerre olacağımızı düşünüyor ve bu kadar boş bir neticeye varmadan önceki şu kısa misafirlikte insanların vicdanına karışmak hamakatını gösterenlere acıyorum. hiçbir hakikî bahtiyarlığın bulunmadığına kani olduğum dünyada tek vazife ve tesellî bildiğim ülkü, şahıslardan sıyrılmış yüksek bir duygu ve düşüncedir. o, çirkin yüzlü ölümü bile güzelleştirip bir sevgili gibi bağrımıza bastırır. hayatın zehir zemberek kasırgalarını ruhumuzda nisan rüzgârı gibi estirir. acıların önünde bizi granit heykeller gibi susturur. ben bu yolun üzerindeyim. onun içindir ki oğluma zengin olmasını, bahtiyarlık için çalışmasını değil, turan’ı kurtarmak için yapılacak kutlu savaşta şehit olmasını vasiyet ediyorum. savcı beğenmese de, bütün dünya hoşlanmasa da ben böyleyim işte. vasiyetnameyi suç saymak insanların beyinlerinden geçen düşünceleri suç saymaya benzer. acaba kâzım alöç, yirmi üç maznunun kafalarında kendisi için dolaşan mahrem fikirlerden dolayı da herhangi bir kanunî maddenin tatbikini isteyebilir mi? ...
...yalnız gönderilenlere malûm mektuplara ve herkese meçhul vasiyetnameme bakılarak hükûmeti alenen tahkir ettiğim iddia olunamaz. bunlar polisin başka bir mesele için yaptığı arama dolayısıyla elde edilmiştir. hükûmeti tahkir ettiğim hakkında bir şikâyet veya ihbar yapılmış değildir. şu dakikada böyle mektuplar yazmış veya vasiyetname hazırlamış kaç bin kişinin bulunduğunu tanrı bilir. anayasaya göre istediğim gibi düşünmekte serbestim. çünkü eşit adaletin hüküm sürdüğü hür vatandaşlar diyarının vatandaşıyım.
...
demiştir. eh, haklıdır da." alıntıdır.