doksanlar türk sineması

konuyla ilgili 4 entry daha
Türk sinemasının en güzel, en kasvetli bölümü. Kapalı ama tertemiz bir yağmur havası gibi geçti gitti.

Zeki demirkubuz gibi bir ustanın en verimli filmlerini (bkz: masumiyet)(bkz: kader)(bkz: üçüncü sayfa) çektiği bir dönemden bahsediyoruz.

Yeni sinemacılar gibi çok başarılı bir akım geldi geçti. (bkz: gemide)

En çok istanbul'u görürüz bu filmlerde. Yozlaşmış toplum, fahişeler, sürekli rakı içip üçlü cigara dönen kabadayı veya mafya abiler. O kadar içimizden görünürler ki... Tarlabaşı'nda bir otelde ölen cumali'nin acısı düşer kalbimize. İzmir'de bir aşk uğruna hayatını harcayan bekir'e ağlarız. Mahsun'la üşür, yine onunla severiz tavuskuşlarını.

Çok severim o ara sokakları. Ağır Roman'daki kolera sokağını özellikle. Kabadayılığın bittiği, arap'ın deyişiyle alemin göt olduğu sokak.

Masumiyet'teki otel sahibi gibi adamların varlığını bildirir bize bu filmler. "Çay demledim, film de var gelsene."

Enry'mi meşhur kırmızı pelerin tiradı ile bitiyorum:
Savrulurken raconun kırmızı pelerini o zarif öfkeye zaman ki sana hasta olmuş, incelikli haytasın. Nüksederken raksına mahallenin maşallahı eyvallahı, güzelleş be oğlum. Şimdilik ölümüne kadar hayattasın. Şimdilik, ölümüne kadar hayattasın.