berber koltuğunda muhalif duruş sergileyememek

konuyla ilgili 2 entry daha
uzun uğraşlarım, derin araştırmalarım, arz ve talep dengesi çıkarımlarım sonucu ankara'nın en ucuz berberini bulmuştum. berber yusuf gerçekten iyi bir berberdi. tıraş olduktan sonra ilk bir hafta her ne kadar eşşeğe benzeseniz de zamanla insanlaşmaya başladığınız saç kesim tarzı vardı. ancak yıllardır 7 liraya tıraş olduğum bu kutsal berberde artık vicdan ve karakter muhasebesi yapmam gerektiğini ilk kez geçen hafta fark ettim. berber yusuf ucuz ve iyi bir berber olduğu kadar yobaz, önyargılı iğrenç bir insandır. sokakta gezerken bir sokak röportajına denk gelsem ve muhabir bana "bu ülkede demokrasinin, çağdaşlığın, kadın erkek eşitliğinin önündeki en büyük engel nedir?" diye sorsa direkt cevabım "berber yusuf" olur.

maliyetlerimi kısmak açısından ayda bir tıraş olurum. ensemin dilenci ensesine döndüğünü anladığım gün berberime gittim. koltuğa oturduğum anda berber yusuf başladı içindeki tüm pislikleri kusmaya. ona göre bütün kadınlar namussuz, yabancılar gavat, komünistler vatan hainiydi. bense her zamanki gibi zayıf karakter örneği sergiliyor ve berber yusuf'a hak veriyordum. onunla kadın düşmanı da oldum komunist düşmanı da. keyif içinde okumuş insanlara berber yusuf ile söverken birden duraksadım. eskiden hiç değilse onayladığım berber yusuf'un iyiden iyiye yardakçısı olduğumu fark ettim. evet zaman zaman karaktersizlik örnekleri sergilemiş, bazen arkadaşlarımı satmış bazen de alakasız insanların hayatları hakkında konuşup onları kınamıştım. ancak bu durum biraz fazlaydı. anneme, babama, arkadaşlarıma fikir konusunda asla teslim olmayan fikirlerinin arkasında duran ben berber yusuf'un sığ doktrini karşısında tüm benliğimi yitirmiştim. önceleri berber yusuf berberden kovmasın da pahalıya tıraş olmayayım diye tırsarak onaycı olduğum sohbetlerimizde artık destekçi bir provokatör olmuştum. bu duruma bir dur demeliydim ancak ucuz ve iyi bir berber bulmanın zorluğu tüm düşünce dengemi bozuyordu.

tıraşımın sonlarına doğru televizyonda sevdiğim bir sanatçı çıktı. berber yusuf "çıktı pezevenk" deyince birden sinir krizi geçirdim ve "hooop yusuf abi orda dur. biraz ayıp oluyor. ben kendisini çok severim" dedim. berber yusuf ve tıraş olmayan bekleyen 39 kişi bir anda sustu. ortam adeta buz kesmişti. sırada bekleyenlerden kimisi bana acıyarak bakıyor, kimisi de helal olsun der gibi gülümsüyordu. berber yusuf'a artık boyun eğmeyeceğimi anlamıştım ancak yusuf abi sinirli bir şekilde "boynunu eğ kardeş" deyince mecburen eğdim. yusuf abi ense kıllarımı jiletle aldıktan sonra hemen üstümdeki önlüğü çekti ve "sıhhatler olsun" dedi. yusuf abiyi iyi tanırım bu resmen "bir daha gelme" mesajıydı. arayı yumuşatmak için "abi burun kıllarına da bir el atsan" dedim ama yusuf abi kesin bir dille sırada çok kişi olduğu için yapamayacağını söyledi. artık gitme vakti geldiğini anladım. günde bir lira biriktirdiğim için yusuf abiye parasını 7 tane 1 lira olarak verdim. yusuf abi yüzüme bile bakmadı. parayı aldı çekmeceye attı ve benden arta kalan kılları temizlemeden sıradaki müşterisini koltuğa aldı.

berber yusuf olayını yakın dostlarımdan birine anlattım. çok üzülmüştüm bir teselli en önemlisi yeni ve ucuz bir berber arıyordum. arkadaşım tolga yeni mahallede ucuz bir berber olduğunu ancak kendisinin ağır ışid sempatizanı olduğunu söyledi. elinde ustura olan ışid sempatizanı bir berbere gitmenin pek mantıklı olmadığını düşünerek yusuf abi ile barışma planlarına başladım.