Dizinin tamamını izleyemedim fakat değişik bir psikolojik rahatsızlığı konu alıyor. Diziyi izlerken o rahatsız edici hava, sanki yönetmen düz duvara uzun tırnak sürtmüş gibi hissettiriyor. Kötü yanı, dizi çok ağır ilerliyor fakat oyunculuklar çok iyi benim puanım 8 kanka. Bu arada az bilinen kaliteli diziler listesine girer bu
Bu dizinin beni kendine çeken yönü bu tarz dizilerle kıyaslandığında farklı bir konseptinin olması ve klişeden ayrılması oldu bence. Dizi farklı ilerliyor mesela the mist ile kıyaslandığında falan. Oyunculuklar baya vasat, hatta sonu da baya kötü. İzlediğimde ne bu şimdi? Falan oldum ben ama ilk beş bölüm falan iyiydi. Netflix dizisi işte zaten ne bekliyoruz ki allaseeen
--- spoiler ---
bu arada hangi bölümde oldu hatırlamıyorum bi grup yamyama denk düşüyordu bizimkiler, orda evi görür görmez bunlar kesin insan yiyodur burda dedim hajajaj o bölüm iyiydi ama
--- spoiler ---
--- spoiler ---
bu arada hangi bölümde oldu hatırlamıyorum bi grup yamyama denk düşüyordu bizimkiler, orda evi görür görmez bunlar kesin insan yiyodur burda dedim hajajaj o bölüm iyiydi ama
--- spoiler ---
Yaşadıklarımızdan değil, yaşayamadıklarımızdan pişman oluyoruz. Yarını garanti sanıp erteliyoruz, yapmak istediklerimizi içimizde saklıyoruz; sonra bakıyoruz geç kalmışız. Elbetteki yanlış kararlarım olacak, elbetteki duvara çarpacağım. Ama inan bana, kendin olarak, yüreğinle yaşadıklarında ödeyeceğin hiçbir bedel, bastırdıklarınla, içinde tuttuklarınla yaşadığın başka hayatlardaki bedellerden daha ağır olmayacak. Yarın değil, şimdi. / Aret Vartanyan
iki kuzenim var. birinin babası emekli paşa, diğeri evli çocuklu kendi halinde evinin babası. uzun süre görüşmeyince bir buluşma ayarlayıp taksim’deki solera winery‘de toplaştık. ortam zaten göt kadar ama şahane. herkes birbiriyle kaynaşmış ve biz 3 kişi 4 şişe şarap içtik. kafamız hoş, etrafa gülücükler atıyoruz ama çok iyiyiz. neyse gecenin ilerleyen saatleri mekandan ayrıldık. kuzenlerden biri “abi bi cila atalım mı?” demesiyle hikayemiz başladı.
nevizade’de şu an ismini hatırlamadığım bir mekana oturup bomonti filtresizlerimizi söyledik. henüz ilk şişenin ortalarına gelmemişken gençler ben lavavoya diyerek aralarından sıyrıldım. kusuyorum, kuzenlerin yanına gidiyorum, iki dakika sonra gidip yine kusuyorum. onlarda henüz bir şey yok.
mekandan ayrıldık ve babası emekli asker olan kuzen alkol aldığı için o geceyi geçirmek üzere harbiye orduevi’ne gitti. ben diğeriyle minibüslere binmek üzere mis sokağa girdik. çok sıra beklemeden cevizlibağ minibüsüne bindik. arka dörtlüye yanyana kurulduk. minibüs henüz tarlabaşı caddesinde ilerlerken ikimizde böğür böğür kusmaya başladık. bizi minibüsten attılar.
indiğimizde kusmaya devam ediyorduk. bu arada iki tane transeksüel’in bize koşarak geldiğini ve “yetişin çocuklar kan kusuyor!!” diye bağırdığını duydum. genç bir çocuk da elindeki plastik şişedekisuyu yüzümüze atmaya çalışıyordu. ben bir ara kafamı kaldırıp transeksüellerden birine “ abi kan değil şarap” dedim. etrafımıza polisler de gelmişti. neyse ben biraz kendime geldim. polis bana ambulans çağırabileceğini, alkol zehirlenmesi geçirmiş olabileceğimizi söyledi. yok abi karıştırdık biraz, sen bize bir taksi çağır yeter dedim. çok geçmeden bir taksi yanaştı. unkapanı sarnıçlara gelmeden ikimizde yine takside kusmaya başladık. adam sağa çekip bagajdan kaptığı bidonu kafamızdan aşağı boca etmeye başladı. ben cevizlibağ’da indiğimde kuzenim bayılmıştı bile. zavallı çocuk kendine bir türlü gelemediği için sabaha kadar taksici sokaklarda dolanıp durmuş.
ben ise bindiğim metrobüs ile iki durakta bir inip kusmaya devam ediyordum. eve vardığımda banyoda öğürerek safra çıkardığımı hatırlıyorum.
bu olaydan sonra 1 sene ağzıma alkol koyamadım. resmen tiksindim. işin özeti, şarap ve birayı karıştırmayın gençler.
edit: imla
nevizade’de şu an ismini hatırlamadığım bir mekana oturup bomonti filtresizlerimizi söyledik. henüz ilk şişenin ortalarına gelmemişken gençler ben lavavoya diyerek aralarından sıyrıldım. kusuyorum, kuzenlerin yanına gidiyorum, iki dakika sonra gidip yine kusuyorum. onlarda henüz bir şey yok.
mekandan ayrıldık ve babası emekli asker olan kuzen alkol aldığı için o geceyi geçirmek üzere harbiye orduevi’ne gitti. ben diğeriyle minibüslere binmek üzere mis sokağa girdik. çok sıra beklemeden cevizlibağ minibüsüne bindik. arka dörtlüye yanyana kurulduk. minibüs henüz tarlabaşı caddesinde ilerlerken ikimizde böğür böğür kusmaya başladık. bizi minibüsten attılar.
indiğimizde kusmaya devam ediyorduk. bu arada iki tane transeksüel’in bize koşarak geldiğini ve “yetişin çocuklar kan kusuyor!!” diye bağırdığını duydum. genç bir çocuk da elindeki plastik şişedekisuyu yüzümüze atmaya çalışıyordu. ben bir ara kafamı kaldırıp transeksüellerden birine “ abi kan değil şarap” dedim. etrafımıza polisler de gelmişti. neyse ben biraz kendime geldim. polis bana ambulans çağırabileceğini, alkol zehirlenmesi geçirmiş olabileceğimizi söyledi. yok abi karıştırdık biraz, sen bize bir taksi çağır yeter dedim. çok geçmeden bir taksi yanaştı. unkapanı sarnıçlara gelmeden ikimizde yine takside kusmaya başladık. adam sağa çekip bagajdan kaptığı bidonu kafamızdan aşağı boca etmeye başladı. ben cevizlibağ’da indiğimde kuzenim bayılmıştı bile. zavallı çocuk kendine bir türlü gelemediği için sabaha kadar taksici sokaklarda dolanıp durmuş.
ben ise bindiğim metrobüs ile iki durakta bir inip kusmaya devam ediyordum. eve vardığımda banyoda öğürerek safra çıkardığımı hatırlıyorum.
bu olaydan sonra 1 sene ağzıma alkol koyamadım. resmen tiksindim. işin özeti, şarap ve birayı karıştırmayın gençler.
edit: imla
zannımca mobilitesi yüksek geliri ayarlanabilir meslek gruplarıdır.
(bkz: uluslararası tır şoförlüğü)
(bkz: pilot)
(bkz: uluslararası tır şoförlüğü)
(bkz: pilot)
(bkz: 17 yaş) ağaç yaşken eğilir felsefesi ile çıkmış olduğum yol ve ilk kampımı yaptığım yaş. bu arada sözlüğün en genci hala benim sanırım...
bir çocuğa kahkaha attırmak, yolda tanıştıklarımız ile normal hayatta karşılaşmak, otostopta aynı araca gidiş-dönüş denk gelmektir.
(bkz: basit şeylerden mutlu olmak)
(bkz: basit şeylerden mutlu olmak)
keşfetme ve özgürlük ruhu olmadan gidilen her kamp kamp değil piknik olacaktır.
fethiye'den 3 günlük güzel bir kamptan sonra yaşadığım perişanlık ve rezillik içeren olaydır: 40 derecede siyahlara bürünüp 8 kilometrelik şehirden dışarı doğru yürüme sonrası oluşan ve 25 kilo çantanın omuzlarımdaki kızarıklıkları acıtması ve suyumun bitmesi diyerek sizi ağlatabilirim ama muslukları sıkın 4 saat boyunca beklediğim yolda ayaklarımın altında eriyen kalitesiz asfalt kokusu ile umutsuz ve ağlamaklı bekleyişimin en nihayetinde biri durdu diyip zombi gibi yanına doğru yürüdüm ve abi ben aydın a doğru atar mısın dememle birlikte cevabı beklemeden kendimi içine attığım araç aeni seviyorum beni kurtardığın için teşekkürler 48 TSF 233(öyle bişi idi)