17 ağustos 1999

/ 2
türkiye tarihinin gördüğü en büyük felaketlerin başında gelen zehirden acı gün.
sorumluların hiçbirinin hak ettiği cezayı almadığı büyük adapazarı depremi. 2001 ekonomik krizinin de ana sebeplerindendir.
22 yıl geçmiş bu depremin üstünden. 22 yılda bir arpa boyu yol gidildi mi derseniz cevabı ortada. beklenen 7 üstü deprem, 5.4'te telefonlar falan çekmedi hatırlarsanız. ülkenin en güzel yerlerinin yandığı, doğu sınırından ne üdüğü belirsiz binlerce insanın elini kolunu sallayarak ülkeye girdiği, ekonominin dibi gördüğü, katil ve tecavüzcülerin serbest bırakıldığı ülkede son parça da beklenen istanbul depremi olur. sonrası istiklal marşı ve kapanış...
97 doğumluyum ve yaşadığımız yer bandırma. depremi hatırlamıyorum. fakat sanki o depremi hatırlıyormuşcasına küçükken birçok kez gördüğüm bir kabusum var. bizim ev parka bakan bi caddede üç katlı bi binanın giriş katıydı. önünde zeytin ağacı ve az ileride çöp konteyneri. bir anda bina sallanmaya başlıyor, yan yattı yatacak. üçüncü kattakiler balkona çıkmış aşağı atlayacak. babam bi süper kahraman gibi binayı sırtlanıp kaldırıyor, konteynerin içine dengeyle oturtuyor. böylece bina yan yatmıyor. küçücükken raylı sistemi bulmuşum rüyamda... o sarsıntının bilinçaltıma olan etkisiyle gördüğümü düşünüyorum
sünnetimin 9. yıldönümü kendileri. artçı depremler eşliğinde sünnet olmanın duygusu bambaşka, neye korkacağınızı şaşırıyorsunuz.
bu da böyle bir anımdır.
17 Ağustos 1999 sabahı, yerel saatle 03:02'de gerçekleşen, Kocaeli/Gölcük merkezli deprem. Richter ölçeğine göre 7,5 Mw büyüklüğünde gerçekleşen deprem, büyük çapta can ve mal kaybına neden olmuştur.
Öğrenci iken İstanbul Aksaray da ki öğrenci evimde babamla yakalandığım depremin tarihi. Uykumdan bir mide bulantısı ile kalktım yere bastım her yer sallanıyor(ev eskiydi) kapılar camlar zangır zangır, Rahmetli babamın çığlıkları, ne oluyor diyene kadar bitti. olayın vahametinden haberim yok tabi, çıktık horhor caddesine ışıklar yok. insanlar sokaklarda. bir sürü kulaktan dolama haber ağızdan ağıza uçuşuyor, radyoyu yanıma almışım çıkarken frekans arıyorum ne oldu diye, pat telefon çaldı, ev arkadaşım memleketten arıyor, gölcükte büyük deprem olmuş istanbulda hisedilmiş sizde bişi varmı dedi(gençliğin verdiği zıpırlıkla)''kardeş dedim zor attık dışarı bina çöktü dedim'' 30 sn ses gitti, sesleniyom telefondan ses yok, sonra yapma yaw falan dedi, dedim şaka korkma bişi yok binada sağlam, bir of çekti:)

2 gece eve girmedik yeni kapıda banklarda sabahlamalar falan ardı ardına gelen büyük artçılar, gelen ölüm haberleri, devamlı memleketten arayanlara durumu anlatma çabaları ile geçen günler.

Hala bulunamayan onlarca insan:(

İzmitli arkadaşların deprem anılarıyla geçen üniversite yılları...

O günden sonra eve gelen misafirlere gece yarısında yapılan pis deprem şakaları:)

Hiç gitmeyen deprem vergileri.

ve beyne kazınan Orada kimse var mı haykırışı!!!
o zamanlar 7 yasindaydim, turkiye'ye daha yeni tasinmisiz. bazi kelimelerin bende daha anlami olusmamisti.

istanbul'daydim, babam almanya'ya bazi isleri icin geri gitmisti, annem ve kardeslerim vardi evde. sonra geceleyin sallantiyi hissettik yattigim odadaki dolabin kapisi sallaniyordu, annem hemen uyandi yanimiza geldi, bir cirpida kapiyi acti, herkes sesli sesli disari cikiyordu, komsulardan biri de biz kapiya acacagimiz vakit kapiyi caldi, herkeste bir saskinlik ve bir sok vardi, kimisi geceligi ile cikmisti, o zaman tabi cep telefonlari bu kadar da yaygin degil, televizyonlar bile oyle cok kanalli degil. radyolara herkes sarildi, bizim apartmanimizda birsey yoktu ama anlamaya calisiyordum bu ne diye, deprem diyorlardi ama deprem ne. nasil birsey boyle sallandirabilmisti etrafi, hava karanlikti bazilari bircok ev yikilmis hasar gormus diyordu ben de evimizin yakininda olmamiza ragmen belki evimizin yikilmadigini biliyordum ama catlak var midir diye dusunuyordum, herkes kendi can halinde, kimileri eve gidip battaniye vs. getirmek istedi kimileri itiraz etti belki yine tekrarlanir diye, alanlar aldi, ustune kiyafet icin geri gidenler oldu ya da cuzdanini alanlar.

dayim geldi olaydan 40 dk. sonra, bizi minibusune bindirdi rahmetli anneannem ve dedemin yanina gittik. kac gun evin icinde durmadik ya tekstil isi ile ugrasan dayimin minibusunde iplik parcalarini serdigimiz yerde ya da kurulan cadirlarda uyuduk. anneannemin oradaki aile apartmanin bahcesine bir televizyon konuldu, olanlari izliyorduk. ben de algilamaya calisiyordum.

nedense o zaman cok cok fazla etkilenmedim, belki bir yakinimi kaybetmeyisimden, belki kimilerinin gibi gozlerimin onunde evlerin yikilayamayisindan, belki de kan kokulu bir ortamda bulunmayisimdan ama simdi bu yaziyi yazarken oyle bir burukluk geldi ki ve yine bu yaziyi yazarken deprem kelimesini lugatima oyle derin ve aci bir anlam katabilmisken simdi bir gozumde yanma, burnumda sizlama hissi belirdi.

bunu soylemek istemem ama o kucukken tanidigim kelime deprem ne yazik ki bu cografyayi birakmadi, aman sus agzindan yel alsin desek de bir gun yine o kapiyi calacak, sevdiklerimize dokunmasin hic bir aileye dokunmasin, kimse annesiz, babasiz kalmasin, yatakta cocuklar olume uyumasin, ileri gideceksem kollar bedenler kopmasin. yagmalanmasin, kitlik olmasin, kan kokmasin, unutamayacagimiz cigliklar olmasin, duvarlar ustumuze yikilmasin.

dilemek yetmez ama olmasin.
hayatını kaybedenlere rahmet eyle, geride kalan binalara kuvvet ver, yeni yapılanlara da denetimsiz bırakma ya rabbi ... amin
türkiyenin en büyük en acılı en çok can kayıplı depreminin yaşandığı tarih.allah rahmet eylesin.
/ 2