#tüm gelgit başlıkları

nazarımda rock müziğin köşe taşıdır. müziğe bakış açısını değiştiren, tek şarkıda birçok müzik türünü barındıran, dünyanın 8. harikasıdır. müziğin kraliçesi queen'in şaheseridir efenim, buradan buyrun;

queen-bohemian rhapsody

Edit: link
henüz tatmadığım, açıkçası hiç tatmak da istemediğim duygu. eminim çok güzeldir, eminim dünyada bundan daha ötesi yoktur vs vs... ben istemiyorum, yapana da mani olmuyorum ama yapanlar neden bana karışıyor onu anlamıyorum.

türk milletinin sinir bozucu bir diğer huyu da bu zaten, evlendiysen ve 2 yıl geçtiyse sıra çocuktadır çünkü... sıkıştırır da sıkıştırırlar. belki dünyanın en harika duygusu ama benim için dünyanın en harika duygusu başka bir şey olamaz mı?

görüyoruz işte sosyal medyada, haberlerde... bazı insanlar ebeveyn olmaya uygun değil, ben de böyle olduğumu düşünüp baştan önlemimi alıyor olamaz mıyım??

evet sayın gezginler, etrafım kreş gibi ve üzerimde ağır baskı var, size dökmek istedim içimi :(
üzerinden 16 yıl geçmiş, ama bugün gibi hatırlıyorum. üniversitenin 3. günü, zaten heyecanlı öğrencilerden başka gelen giden pek kimse yok okula, oturmuş etrafı kesiyorum, yüzler tanımaya çalışıyorum. ne de olsa önümüzdeki 4 yıl hep beraber dirsek çürüteceğiz... işte o etrafı keserken, hemen yanımdaki masada kafasını masaya koymuş, belli ki sabah uyanmakta zorlanmış o yüzden hala uyuma isteği duyan ancak bir yandan da yanındaki arkadaşına bir şeyler anlatan birini görüyorum. sarışın, tamamen ortalama bir görünüşe sahip bir insan...

ama kalp işte, bir anda nasıl da küt küt çarpmaya başlıyor ağzımda. bundan sonrası okulda kendisini her gördüğümde vücudumdaki tüm kanın yüzüme yüzüme çıkması ve kıpkırmızı olmamla, onunla tanışmak için deli gibi fırsat kovalamakla geçiyor...

derken biz, kocaman bir arkadaş grubunun iki üyesi, iki arkadaş oluyoruz, tabii ben platonik aşık, o bihaber...

iki yıl sonra başlıyor ilişkimiz, iki yılda yaşadığım iğrenç arabesk dolu, içmeli, sıçmalı, şarkı dinletmeli, özelden çaldırıp kapatmalı günleri anlatmak istemiyorum. 14 yılı beraber geçirdik, 4 yıldır da evliyiz, yani benim ilk görüşte aşkım mutlu sona kavuştu :)
(bkz: calexico) isimli gruba ait mükemmel şarkı. ilk dinleyişte aşık olunası, ki ben oldum.

Düzeltme: şarkının orijinali love isimli bir gruba ait olmakla, calexico tarafından coverlanmış.

(bkz: coverı orijinalinden güzel olan şarkılar)
bazen gözlerimi kapatıyorum. kıyamet senaryolu filmlerdeki gibi dev dalgaların şehirleri beraberinde sürüklediğini, göktaşlarının gökyüzünü aydınlatarak dünyaya çarptığını ve depremlerin yeryüzünde devasa oyuklar oluşturduğunu düşünüyorum.

sonra o esnada insanların kaçışmaları, birbirlerini ezişi, marketleri yağmalamaları, o yüksek yüksek plazalardan atlayışları, kurtulmak için çıldırmaları ama kaçamamaları... allahım! içimi büyük bir huzur kaplıyor ve güzel bir uykuya dalıyorum.

evet insanlardan nefret ediyorum ve bu canlı türünün soyunun tükenmesi için derin bir istek duyuyorum. zira insanlar, ölümlerin en sancılı, en acılı olanlarını hak ediyor.
sadece "live at koningin elisabethzaal 2012" kayıtlarını dinlemiş biri olarak solistine hayran kaldığım grup. dehşet seksi bir ses, acayip zarif tavırlar... okuduğuma göre birkaç solist değiştirmiş, akılları varsa bu solisti hiç üzmezler.

- mad about you
- eden,
- heartbroken,
- 2 wicky
- renaissance affair

şarabınızı alın, bilgisayarınızdan açın, loş ışıkta sevgilinizle hoş vakitler geçirin efem. saygılar.

Mad about you
doğar, yaşar ve ölür. bomboş ve tatsız tuzsuz geçmiş bir hayat bırakır ardında.
İrade ve yargıları aşan güçlü bir coşku, ihtiras, diye tanımlamış tdk.

bana göre insanın hayatına yön veren isteklerdir. bu gerek yapılan iş olur, gerekse hobi ancak insan tutkularını bir şekilde hayatına yansıtır, yaşam biçimi haline getirme amacı güder. bu nedenledir ki hiçbir tutkusu olmayan insan hayatını genele göre yaşar, doğar, büyür, okur, çalışır, evlenir, çocuk sahibi olur, ev alır, emekli olur, ölür... tutkuları olan insanlar da belki bu sıralamayı yaşar ancak illa ki araları kendine göre kayda değer şeylerle doldurur. atıyorum, 50 bin kitap okur, atıyorum 50 ülke görür, atıyorum 5000 uçak maketi yapar, 500 aracı tamir-modifiye eder hayat verir. yani muhakkak hayatına dokunan bir şey bırakır arkasında...

tutkusu olmayan insan ise doğar, yaşar, ölür...
sabahın erken saatlerinde dolar 4 tl'yi geçti. euro da ciddi ciddi 5 tlyi zorluyor. piyasalara bakıyorum rus rublesi ve kuveyt dinarı hariç yemyeşil her yer...

abd'nin çinle yaptığı ticarete sınırlama getirmesi, abd borsasının çakılması, öte taraftan türkiye'nin ekonomik anlamda sınırda gidip gelmesi derken...

zaten merkez bankası dahi yıl sonu dolar kurunun 4,08 olarak öngörüldüğünü açıklamışken, yıl sonuna kalmadan doların bu kurlara gelebileceğini anlamak için uzman olmaya gerek kalmıyor.

ancak tüm para birimleri hızla yükseliyorsa, bu o paraların değer kazandığını değil, türk lirasının değer kaybettiğini gösterir. dünyanın en değersiz parası olmaya koşar adımlarla yaklaşıyoruz.
ilacı alıp da prospektüsü açtığınızda, önünüze destansı bir yan etki listesi açılıyor. sigarayı bırakmak için 2 aylık olanından aldım, bitene kadar devam edemedim.

çünkü zaten hassas olan midem, sabah ilacı içtiğimde yarım saat boyunca bulanıyor, bazı sabahlar kusmama bile neden oluyordu. ancak tamamını bitirmeden ilacı bırakmamın nedeni bu değil, geceleri 1080p blueray kalitesinde gördüğüm rüyalardı. tüm gece boyunca sürekli olarak rüya görüyordum ve sabah uyandığımda sanki hiç uyumamış gibi hissediyordum. o yüzden son iki haftalık tableti hiç içmedim. zaten artık sigara içme isteğim de yoğun olmadığından başarabilirim dedim ve sonuç; 1.5 yıl sigarasız yaşam.