çevresinde boktan evliliklere tanık olduğu için evlilik kurumuna inanmayan aşırı mantıklı kişidir.
(bkz: ben)
ingilizceyi sevdirecek kişidir. sevecen, eğlenceli dersleri ile öğretir. bursa da ilk özel dil eğitimi veren kişidir. hocamdır, sevilir. aysun uğuş dil okulu kurucusudur. kurumsal şirket çalışanlarına, iş mülakatına hazırlananlara, öğrencilere severek dil öğretir.
karaköy arap camii mahallesi'nde bulunan restorasyon bekleyen 1000 yıllık olduğu tahmin edilen yapı.
1544-1550 yılları arasında mimar sinan'ın eli değmiş ve kiliseden ,kervansaraya dönüştürülmüş.

diğer ismi

(bkz: karaköy rüstem paşa hanı)
THY virüs sonrasında ilk iç uşunu istanbul ankara olarak gerçekleşmiştir. Bu normalleşme sürecinden anlamalıyız ki geziler yakın.
yeni normale nasıl bakıyorsunuz merak ediyorum? ya da siz ne diyorsunuz ismine? ben normalleşme süreci başlasa da korkuyorum ve çok mecbur olmadıkça dışarı çıkmamaya, çıktığımda gerekli tedbirleri almaya gayret gösteriyorum ve uzunca bir süre dışarıdan yemek yemeyi doğru bulmuyorum, cafeler çok çabuk dolmadı mı sizce de? evet herkes kurtulmak istiyor bu süreçten, hatta bıktı... ama arkadaşlarım servislerde çalışıyor ve bu dönemde inanılmaz yıprandılar ayrıca bu kadar normalleşmemek gerektiğini söylüyorlar, bence haklılar sizce 2. dalga gelir mi? Eylül gibi...
antabuse takipçilerinin bildiği üzere başlığın tabii ki bir uzun hali var: "hakkımızda her şeyin hayırlısını diledikten sonra her işin tersine gitmesi" olacaktı.

bakın böyle bir şey hakikaten var: evrene gönderdiğimiz mesajın kriptosunda mı artık sıkıntı var yoksa murphy kanunu mudur nedir, olumlama yaptıktan sonra aksi istikamette gidişattan kurtulamıyoruz.

örneğin ben yeni iş istedim, olmadı. hatta üstüne üstük eski işim temcit pilavı gibi önüme yeni bir yemekmiş gibi sunulur oldu.

dedim evliliğim var, hayırlısı budur belki. yok arkadaş! o da değil yani, yıllar sonra bunu da anlıyorum. evliliğin de bir numarası yok. (hatta bana kaderimin bir oyunumu bu nakaratı dilimde dolanıyor)

o yüzden bundan sonra işlerimin selameti açısından hayırlı olsun yerine "aman tırrık gibi gitsin", "ne hali varsa görsün" veya "b.kunda boğulsun" demek daha pozitif sonuçlar çıkarmaya yakındır düşüncesindeyim.

ezcümle: beklenti satın alınır, gerçekler satılır.
2008-2009 yıllarında Antalya'nın Tahtalı Dağında çekilen, yönetmenliğini Levent Semerci'nin yaptığı harika bir filmdir.

(bkz: hepsi başkadır bu çocukların)

Netflix
sadece yabancıların öpüştüğünü ve elektrikler kesilince arabaların da ışıklarının söndüğünü zannederdim.
manevi olgular dışında bakarsak ''üç çi'' yani çilek, çiçek, çikolata bunları sevmeyen kadın görmedim diyebilirim. arada çiğköftenin transfer olduğu durumlar da var.