instagram
atalarının özgürlükleri için dağları erittiği, yaşadığımız coğrafyada son 78 yıldır olmayan bir histir. (bkz: 10 kasım 1938)
Bugün Türkiye'de ve dünyada yaşanan gerginliklerin temeli, hak ve özgürlüklerin dağılımındaki eşitsizliklerdir. Tarihin hiçbir döneminde, bütün dünyadaki uluslar aynı anda, aynı ölçülerde hak ve özgürlüklere sahip olamamışlardır. Bunun nedeni, o ulusun içinde bulunduğu siyasi ve ekonomik koşulların seviyesidir. Atatürk de, Türkiye Cumhuriyeti'nin temelini, geçmişten gelen belli bir birikimin üzerine oturtmuştur. Uyanış ve silkinme ile kabuğunu yırtan Türk ulusu, dünya ile bütünleşmeyi başarmıştır. Atatürk'ün önderliğindeki bu uyanış, önce bireyden başlamıştır. Birey, kendini özgür hissettiği andan itibaren, yeteneklerini ortaya koymakta sınır tanımayacaktır. Kuşkusuz, tek başına bireysel özgürlük bir anlam ifade etmeyecektir. Özgürlüklerin topluma yayılabilmesi için bireysel özgürlüklere, yasal sınırlamalar getirilecektir. Bu sınırlama "Toplum Sözleşmesi" ile sağlanacaktır. Binlerce yıl, Tanrısal gücünü kullanan hükümdarların egemenliğinde yaşayan uluslar, ekonomik zorlamaların da etkisiyle birleşerek direnişe geçmişler ve Tanrısal gücün çökmesine neden olmuşlardır. Patlama noktası ise Fransız ihtilalidir. Sanayi devrimi ile birlikte, ekonomik ve siyasi haklarını, özgürlüklerini elde eden Avrupa halkının mücadelesi, kaçınılmaz olarak Osmanlı İmparatorluğu'na da yan sımıştır. 'Avrupa, ekonomik zenginliğe ulaştıkça, bireysel özgürlüklerin de sınırını genişletmekteydi. Avrupalı birey, mutlak ihtiyaçlarını karşıladıkça daha katılımcı, üretici ve yaratıcı olduğunu anlayarak, özgürlüklerin sınırını sürekli zorlamaktaydı ve bu zorlama sonsuza kadar devam edecektir. İnsan yeteneğinin sınırı yoktur. Bireyin bilinçli gelişimi, içinde yaşadığı toplumu da olumlu yönde etkileyecektir. Sanayi devrimini başlatamayan Osmanlı İmparatorluğu'nda, 19. yüzyıl ortalarında Avrupa'da eğitim gören aydınların etkisiyle, siyasi hak ve özgürlük bilinci yerleşmeye başladı. Ekonomik zenginlikle desteklenemeyen hak ve özgürlük is tekleri, Tanzimat ve Meşrutiyet yönetimlerinde anlam kazanmıştı. 19. yy ve 20. yy başları Osmanlı İmparatorluğu'nun hem ekonomik, hem siyasi çöküşünün en hızlı olduğu dönemdir. Bu yüzden imparatorluğun çöküşünü engellemek ve O'nu eski haline döndürmek, aydınların eylemlerindeki en önemli ilke olmuştur. (bkz: osmanlı imparatoluğu)'ndaki bireysel özgürlük arayışlarında, Avrupa'nın etkisi de söz konusudur. Ama Avrupa, bu özgürlükleri sürekli olarak, İmparatorlukta yaşayan müslüman olmayanlara vermek istemiştir. Böylece İmparatorluğun parçalanmasını he deflemiştir. Zaten İmparatorlukta en zengin sınıfı oluşturan müslüman olmayanlar, Avrupa'nın korumacılığı ile ayrıcalıklı konuma gelmişlerdi. Ne Tanzimat, ne Meşrutiyet (bkz: fransız ihtilali)'nin getirdiği hak ve özgürlükleri, ülke geneline yayarak köklü bir değişimi gerçekleştirememiştir. Ama bunun yanında, ileride Türk ulusunun kazanacağı hak ve özgürlüklerin itici gücünü oluşturmuştur. Osmanlı İmparatorluğu'nda, aydınların hareketi ile başlayan hak ve özgürlük arayışları, ilk olarak devlet yönetimini zorlamıştır. Padişahın yetkileri sınırlanarak, anayasası ve meclisi olan meşruti yönetime geçilmiştir. Ama bu dönemlerde İmparatorluğun ekonomik, siyasi bunalımları ve kesintisiz savaşlar halka cehalet, sefillik ve baskı olarak yansımıştır. Yeniden doğuşun simgesi olan Türkiye Cumhuriyeti, gerçek anlamda bireyine sahip çıkmış ve ülkesinin egemenliğini halkına bırakmıştır. Ulusallık bilinci ile birey haklarına, özgürlüğüne ve sorumluluklarına sahip çıkınca, Türkiye Cumhürriyeti'nin yaşam kalitesi artarak dünyayla bütünleşme gerçeği ortaya çıkacaktır. Bunun taşıyıcısı Atatürk ve devrimleri olmuştur. Bilim ve aklın öncülüğünde hareket eden bireylere emanet edilen Türkiye Cumhuriyeti'nin ışığı, diğer uluslardaki bireylerin de geleceklerini aydınlatmak üzere yanmaktadır.
Bugün Türkiye'de ve dünyada yaşanan gerginliklerin temeli, hak ve özgürlüklerin dağılımındaki eşitsizliklerdir. Tarihin hiçbir döneminde, bütün dünyadaki uluslar aynı anda, aynı ölçülerde hak ve özgürlüklere sahip olamamışlardır. Bunun nedeni, o ulusun içinde bulunduğu siyasi ve ekonomik koşulların seviyesidir. Atatürk de, Türkiye Cumhuriyeti'nin temelini, geçmişten gelen belli bir birikimin üzerine oturtmuştur. Uyanış ve silkinme ile kabuğunu yırtan Türk ulusu, dünya ile bütünleşmeyi başarmıştır. Atatürk'ün önderliğindeki bu uyanış, önce bireyden başlamıştır. Birey, kendini özgür hissettiği andan itibaren, yeteneklerini ortaya koymakta sınır tanımayacaktır. Kuşkusuz, tek başına bireysel özgürlük bir anlam ifade etmeyecektir. Özgürlüklerin topluma yayılabilmesi için bireysel özgürlüklere, yasal sınırlamalar getirilecektir. Bu sınırlama "Toplum Sözleşmesi" ile sağlanacaktır. Binlerce yıl, Tanrısal gücünü kullanan hükümdarların egemenliğinde yaşayan uluslar, ekonomik zorlamaların da etkisiyle birleşerek direnişe geçmişler ve Tanrısal gücün çökmesine neden olmuşlardır. Patlama noktası ise Fransız ihtilalidir. Sanayi devrimi ile birlikte, ekonomik ve siyasi haklarını, özgürlüklerini elde eden Avrupa halkının mücadelesi, kaçınılmaz olarak Osmanlı İmparatorluğu'na da yan sımıştır. 'Avrupa, ekonomik zenginliğe ulaştıkça, bireysel özgürlüklerin de sınırını genişletmekteydi. Avrupalı birey, mutlak ihtiyaçlarını karşıladıkça daha katılımcı, üretici ve yaratıcı olduğunu anlayarak, özgürlüklerin sınırını sürekli zorlamaktaydı ve bu zorlama sonsuza kadar devam edecektir. İnsan yeteneğinin sınırı yoktur. Bireyin bilinçli gelişimi, içinde yaşadığı toplumu da olumlu yönde etkileyecektir. Sanayi devrimini başlatamayan Osmanlı İmparatorluğu'nda, 19. yüzyıl ortalarında Avrupa'da eğitim gören aydınların etkisiyle, siyasi hak ve özgürlük bilinci yerleşmeye başladı. Ekonomik zenginlikle desteklenemeyen hak ve özgürlük is tekleri, Tanzimat ve Meşrutiyet yönetimlerinde anlam kazanmıştı. 19. yy ve 20. yy başları Osmanlı İmparatorluğu'nun hem ekonomik, hem siyasi çöküşünün en hızlı olduğu dönemdir. Bu yüzden imparatorluğun çöküşünü engellemek ve O'nu eski haline döndürmek, aydınların eylemlerindeki en önemli ilke olmuştur. (bkz: osmanlı imparatoluğu)'ndaki bireysel özgürlük arayışlarında, Avrupa'nın etkisi de söz konusudur. Ama Avrupa, bu özgürlükleri sürekli olarak, İmparatorlukta yaşayan müslüman olmayanlara vermek istemiştir. Böylece İmparatorluğun parçalanmasını he deflemiştir. Zaten İmparatorlukta en zengin sınıfı oluşturan müslüman olmayanlar, Avrupa'nın korumacılığı ile ayrıcalıklı konuma gelmişlerdi. Ne Tanzimat, ne Meşrutiyet (bkz: fransız ihtilali)'nin getirdiği hak ve özgürlükleri, ülke geneline yayarak köklü bir değişimi gerçekleştirememiştir. Ama bunun yanında, ileride Türk ulusunun kazanacağı hak ve özgürlüklerin itici gücünü oluşturmuştur. Osmanlı İmparatorluğu'nda, aydınların hareketi ile başlayan hak ve özgürlük arayışları, ilk olarak devlet yönetimini zorlamıştır. Padişahın yetkileri sınırlanarak, anayasası ve meclisi olan meşruti yönetime geçilmiştir. Ama bu dönemlerde İmparatorluğun ekonomik, siyasi bunalımları ve kesintisiz savaşlar halka cehalet, sefillik ve baskı olarak yansımıştır. Yeniden doğuşun simgesi olan Türkiye Cumhuriyeti, gerçek anlamda bireyine sahip çıkmış ve ülkesinin egemenliğini halkına bırakmıştır. Ulusallık bilinci ile birey haklarına, özgürlüğüne ve sorumluluklarına sahip çıkınca, Türkiye Cumhürriyeti'nin yaşam kalitesi artarak dünyayla bütünleşme gerçeği ortaya çıkacaktır. Bunun taşıyıcısı Atatürk ve devrimleri olmuştur. Bilim ve aklın öncülüğünde hareket eden bireylere emanet edilen Türkiye Cumhuriyeti'nin ışığı, diğer uluslardaki bireylerin de geleceklerini aydınlatmak üzere yanmaktadır.
portekiz milli takim oyuncusu.
maç öncesi kanalın birinde bir yoruma denk geldim;
"adam gözü kapalı orta açıyor. neden, çünkü biliyor orada cenk var. cenk olmazsa talisca var. aynı ortayı negredo'ya yapamıyor. adamlar alışmış birlikte oynamaya..."
çok doğru bir tespit bu. hücum hattında öyle bir ahenk yakaladı ki cenk ile birlikte gerçekten muazzam.
herkes unutsa tarih unutmaz q7 reyiz. kral adamsın.
maç öncesi kanalın birinde bir yoruma denk geldim;
"adam gözü kapalı orta açıyor. neden, çünkü biliyor orada cenk var. cenk olmazsa talisca var. aynı ortayı negredo'ya yapamıyor. adamlar alışmış birlikte oynamaya..."
çok doğru bir tespit bu. hücum hattında öyle bir ahenk yakaladı ki cenk ile birlikte gerçekten muazzam.
herkes unutsa tarih unutmaz q7 reyiz. kral adamsın.
2010 lu yıllarda popüler olan anlık yazışma arama programı whatsapp'ın kurucusudur.
türkiye cumhuriyetini 15 er yıl yöneten iki devlet adamının gezgin sözlük yazarları tarafından kıyaslandığı başlıktır.
yediğini içtiğini kılık kıyafetini, fikirlerini eylemlerini v.s karşılaştırabilirsiniz.
atatürk rakı içerdi.
tayyip erdoğan ayran içerdi.
biri destandır. diğeri hikaye...
yediğini içtiğini kılık kıyafetini, fikirlerini eylemlerini v.s karşılaştırabilirsiniz.
atatürk rakı içerdi.
tayyip erdoğan ayran içerdi.
biri destandır. diğeri hikaye...
hiç gence rastlanmayan, muhtarın kahvesi ve bakkalın karşılıklı olduğu, sadece belli saatlerde minibüs geçen garip dağ köyleri. üzerine yazılacak çok şey olan fakat kelimelerin yetersiz kaldığı yerlerdir. gezmeye buralardan başla. bu köylerin mezarlıklarında dolaş. isimsiz mezarlarda yatan onlarca insanı hisset. gezmek sadece görmek değildir. gezerken öğreneceksin. şehrin negatif yükünü doğaya bırak. doğada utanmak korkmak yok. git ve rahatla. önce kendini sonra başkalarını üzmekten vazgeç. ilacın doğa annendir.
grup yorumun 25. yıl konserinde (bkz: tuncel kurtiz) tarafından dile getirilen şiirdir.
geçit yok...!
derine,
hep derine kazıyoruz...
nerde?
çağımızın o altın kalbi?
çağımızın altın kalbini arıyoruz.
üzerimizde ağır bir yeryüzü,
gökyüzünden uzakta,
çok uzakta,
derine,
hep derine kazıyoruz...
nerde, çağımızın o altın kalbi?
çağımızın, altın kalbini arıyoruz...
madencileriz biz...
devrimcileriz biz...
patlarız...
volkan gibi...
çağ, yenemeyecek bizi...
yorgun değiliz biz...
bağdatl'ıyız, bağdat'tayız, bağdat'lıyız
bağdat'ta düşünce bombalar adımız meçhule kalır
adımız meçhul
yanar kavrulur bedenimiz sevdiklerimiz
yanar kavrulur
külümüz kalır geriye rüzgarda savrulur
sözümüz kalır
bir de öfkemiz, birde öfkemiz, birde öfkemiz
öfkeliyiz
kül savrulur, söz kalır, öfke büyür
büyüyor
bağdat'lıyız, bağdat'tayız, dünyanın her yanındayız
bu kan denizinin dalgalarıyla
yankileri boğacağız
bağdat'lıyız, bağdat'tayız, bağdat'tayız, her yandayız
geçit yok, isyan var emperyalizme karşı
katlettiğin yetti artık, yetti artık, yetti
geçit yok, isyan var emperyalizme karşı
söndürdüğün ocaklar yetti artık, yetti, yetti
yetmez artık
bombaların durduramaz bu seli
sorulacak bir hesap var
yetti artık yetti
atılan bombanın bir hesabı olacak
olmalı
yetti artık, yetti
bu hesap vakti geldi
bombalanan topraklarda yakılan hayatların
söyleyecekleri bitmedi daha
bitmeyecek
bombalanan insanlarımız adına da
haykırıyoruz bir kez daha
katil amerika
önce gürleyen sesimiz kovar yankileri
sonra biz
bombalanan topraklarda yakılan halkların
soracakları hesap bitmedi daha
bitmeyecek
geçit yok amerika'ya
buralarda biz varız hey
türküz, kürdüz, arabız biz
sömürü, işgal, istila varsa
ya istiklal ya ölüm diyenler de vardı
varlar, varolacaklar hey
biz varken, geçit yok amerika'ya
buralarda biz varız
halkız biz
sömürü işgal istila varsa
kurtuluş kavgası olacaktır
biz halkız
bağdat yanan çocuk çığlık çığlığa
çığlık dicle'ye, nehir denize
denizler dalgalı mahir'ce meydanlarda
vurun dalgalar made in USA kıyılara
yükselin denizler
meydanları sel alsın
boğulup gitsin bu yankiler coni'siyle toni'siyle
bağdat'lı çocuğun çığlığı meydanlarda
öfke dolu bir haykırış, bir taş, bir ateş
ki hıncımız yanan çocukların acısı kadar büyük
kim yaktı bağdat'lı bebeleri böyle
hangi alçak çıkarlar için yüksek teknolojiyle
yaktılar, yıktılar, bombaladılar biliyoruz
biliyoruz suç kesin
suçlu malum emperyalizm
gereği düşünüldü
"iyi halsiz" katillere adil olmaktır en büyük ceza
bağdat'ta yanan çocukların acısı kadar
acımasız olacağız kovboylara
bağdat'ta yananların ahı kadar
adaletli olacağız.
geçit yok...!
derine,
hep derine kazıyoruz...
nerde?
çağımızın o altın kalbi?
çağımızın altın kalbini arıyoruz.
üzerimizde ağır bir yeryüzü,
gökyüzünden uzakta,
çok uzakta,
derine,
hep derine kazıyoruz...
nerde, çağımızın o altın kalbi?
çağımızın, altın kalbini arıyoruz...
madencileriz biz...
devrimcileriz biz...
patlarız...
volkan gibi...
çağ, yenemeyecek bizi...
yorgun değiliz biz...
bağdatl'ıyız, bağdat'tayız, bağdat'lıyız
bağdat'ta düşünce bombalar adımız meçhule kalır
adımız meçhul
yanar kavrulur bedenimiz sevdiklerimiz
yanar kavrulur
külümüz kalır geriye rüzgarda savrulur
sözümüz kalır
bir de öfkemiz, birde öfkemiz, birde öfkemiz
öfkeliyiz
kül savrulur, söz kalır, öfke büyür
büyüyor
bağdat'lıyız, bağdat'tayız, dünyanın her yanındayız
bu kan denizinin dalgalarıyla
yankileri boğacağız
bağdat'lıyız, bağdat'tayız, bağdat'tayız, her yandayız
geçit yok, isyan var emperyalizme karşı
katlettiğin yetti artık, yetti artık, yetti
geçit yok, isyan var emperyalizme karşı
söndürdüğün ocaklar yetti artık, yetti, yetti
yetmez artık
bombaların durduramaz bu seli
sorulacak bir hesap var
yetti artık yetti
atılan bombanın bir hesabı olacak
olmalı
yetti artık, yetti
bu hesap vakti geldi
bombalanan topraklarda yakılan hayatların
söyleyecekleri bitmedi daha
bitmeyecek
bombalanan insanlarımız adına da
haykırıyoruz bir kez daha
katil amerika
önce gürleyen sesimiz kovar yankileri
sonra biz
bombalanan topraklarda yakılan halkların
soracakları hesap bitmedi daha
bitmeyecek
geçit yok amerika'ya
buralarda biz varız hey
türküz, kürdüz, arabız biz
sömürü, işgal, istila varsa
ya istiklal ya ölüm diyenler de vardı
varlar, varolacaklar hey
biz varken, geçit yok amerika'ya
buralarda biz varız
halkız biz
sömürü işgal istila varsa
kurtuluş kavgası olacaktır
biz halkız
bağdat yanan çocuk çığlık çığlığa
çığlık dicle'ye, nehir denize
denizler dalgalı mahir'ce meydanlarda
vurun dalgalar made in USA kıyılara
yükselin denizler
meydanları sel alsın
boğulup gitsin bu yankiler coni'siyle toni'siyle
bağdat'lı çocuğun çığlığı meydanlarda
öfke dolu bir haykırış, bir taş, bir ateş
ki hıncımız yanan çocukların acısı kadar büyük
kim yaktı bağdat'lı bebeleri böyle
hangi alçak çıkarlar için yüksek teknolojiyle
yaktılar, yıktılar, bombaladılar biliyoruz
biliyoruz suç kesin
suçlu malum emperyalizm
gereği düşünüldü
"iyi halsiz" katillere adil olmaktır en büyük ceza
bağdat'ta yanan çocukların acısı kadar
acımasız olacağız kovboylara
bağdat'ta yananların ahı kadar
adaletli olacağız.
Söyleye söyleye dilimizde tüy biten yanlışlardan bir tanesidir.
Senin neye güldüğün, neye sinirlendiğin bizi ilgilendirmiyor arkadaşım. İki nokta parantez koymak ile kimseye kendini sevimli göstereceğin bir platform değil burası. Tam tersi bir etki uyandırıyorsun aksine. Yapmayınız.
Senin neye güldüğün, neye sinirlendiğin bizi ilgilendirmiyor arkadaşım. İki nokta parantez koymak ile kimseye kendini sevimli göstereceğin bir platform değil burası. Tam tersi bir etki uyandırıyorsun aksine. Yapmayınız.
nice delikanlıları peşinde koşturan, birçoğunu üzen birçoğunu sevindiren bıçak gibi bıçak.
Stranger Things dizisinde eleven rolündeki minik kız. Minik falan ama Instagram hesabında takip ettiğim kadarıyla bu kız kendini küçük kadın gibi yapmaya çalışıyor neden anlamadım. Makyaj, kıyafetler, ağız açık pozlar vs. Ne gerek var tatlı kız yaşa mis gibi çocukluğunu. Natalie portman vari. S2e1 son sahne de leon'u anımsatmadı değil.