harlem'de gerçekten yaşamış 3 uyuşturucu tacirinin hikayesine dayanan 2002 yapımı film. torbacıların dünyasını geriye dönüşler şeklinde anlatıyor.
lise yılları asosyallikle yok olup gitmiş insanlar üniversiteye geldiğinde bir gruba, bir yerlere, bir şeylere ölümüne atlarlar ve onlara bağlanmak isterler. ben de üniversiteye girdiğimde hiç bir yeteneğim ve hobim olmadığı için işin kolayına kaçtım ve beşiktaş'a bağlandım. ailemin okumak için verdiği üç beş kuruş parayı formalara, beşiktaş dergisine yatırıyor digitürk alacak kadar bir gelirim olmadığı için de kahve köşelerinde beşiktaş maçlarını izliyordum. tam bir beşiktaş fanatiği olmuştum. insan futbol fanatiği olunca sevgilisinin olmaması, mal gibi bir adam olması asla göze batmaz çünkü futbol fanatiğinin cevabı hazırdır; "benim aşkım yeni nallıhanspor, ben ömrümü güdüllügücü’ne verdim" dediği anda karşısındaki herkes ona saygı duyar ve onu kimse yargılamaz.
her şeyi abartma olayım burada da kendini göstermişti. beşiktaş’la yatıyor beşiktaş’la kalkıyordum. okul arkadaşlarım bahçeli’de, tunalı’da serengeti aslanı gibi karı kız kovalarken ben pascal nouma'nın posterine bakıp sigaramdan bir fırt çektikten sonra "ben de psikopatım ulan" diyordum. her şey o kadar güzeldi ki kimse bana karışmıyor, sevgilimin olmamasını, beşiktaş’tan başka muhabbet edemememi kimse sorgulamıyordu. hatta beşiktaş'ın maçlarının olduğu günlerde kimse beni aramıyordu. benim gibi asosyal adam için fanatiklik biçilmiş kaftandı.
günlerden bir gün atv'de beşiktaş’ın kupa maçını izlerken alt yazı geçmeye başladım. "beşiktaşım benim biricik sevgilim melodisini cep telefonuna hemen yükle" diye. o dönemde kontör dünyanın en değerli şeyiydi. çöllere düşsem üç gün susuz kalsam bir bardak su mu yoksa 100 kontör mü diye sorsalar 100 kontörü seçerdim. ve bu melodi tam 64 kontördü. insan bazen gerçekten abandone oluyor şimdi bedava verseler almayacağım şeyi o dönem tam 64 kontör vererek aldım. artık telefonum çaldığından çarşı grubunun stadı yıktığı gibi ortamı yıkacaktı, benden mutlusu yoktu.
ertesi gün okuluma gittim. arkadaş grubumun masasına oturdum. aylardır hiç kız olmayan masamızda ne hikmetse o gün kızlar cirit atıyordu. bir an ferhat'a döndüm “ne ayak la” der gibi bakış attım. o da çıkık çenesini hafifçe öne çıkararak “keyfimiz gıcır sorgulama” bakışı attı. insan ne kadar mal olursa olsun üniversitede masasına kızlar oturduğunda bir pişekara bir kavukluya dönüşür. muhabbetler, şakalar ve komik mallıklardan oluşan hikayelerimle ortama neşe saçmaya başladım. neticede aylardır ilhan mansız, pascal nouma'nın suratlarını gören biriydim. her şey harika giderken bir anda telefonum çalmaya başladı. nedense o ortamda, indirdiğim "beşiktaşım benim biricik sevgilim" melodisinde çarşının ruhundan eser yoktu resmen bu muazzez ersoy'un " dert ortağım benim biricik sevgilim"di. ortam bir anda buz kesti. kısa bir sessizlikten sonra kızlar aşağılayın kıkırdamalar başladı. ahh o kıkırdamaları kim bilir kaç defa duymuştum. telefonuma şöyle bir baktım arayan annemdi. bütün ortam benim polifonik melodim nedeniyle üçüncü sınıf bir bara, flash tv'deki evlendirme programlarına döndü. telefonumla bir kaç saniye daha bakıştıktan sonra içimden "hay zikiim senin gibi melodiyi" diyerek no tuşuna bastım. o anda ferhat bu sefer çıkık çenesini iyice öne çıkarmıştı. ferhat’ın çıkık çenesi bana bakarak "yapacağın işi zikeyim bok ettin ortamı” dedi.
her şeyi abartma olayım burada da kendini göstermişti. beşiktaş’la yatıyor beşiktaş’la kalkıyordum. okul arkadaşlarım bahçeli’de, tunalı’da serengeti aslanı gibi karı kız kovalarken ben pascal nouma'nın posterine bakıp sigaramdan bir fırt çektikten sonra "ben de psikopatım ulan" diyordum. her şey o kadar güzeldi ki kimse bana karışmıyor, sevgilimin olmamasını, beşiktaş’tan başka muhabbet edemememi kimse sorgulamıyordu. hatta beşiktaş'ın maçlarının olduğu günlerde kimse beni aramıyordu. benim gibi asosyal adam için fanatiklik biçilmiş kaftandı.
günlerden bir gün atv'de beşiktaş’ın kupa maçını izlerken alt yazı geçmeye başladım. "beşiktaşım benim biricik sevgilim melodisini cep telefonuna hemen yükle" diye. o dönemde kontör dünyanın en değerli şeyiydi. çöllere düşsem üç gün susuz kalsam bir bardak su mu yoksa 100 kontör mü diye sorsalar 100 kontörü seçerdim. ve bu melodi tam 64 kontördü. insan bazen gerçekten abandone oluyor şimdi bedava verseler almayacağım şeyi o dönem tam 64 kontör vererek aldım. artık telefonum çaldığından çarşı grubunun stadı yıktığı gibi ortamı yıkacaktı, benden mutlusu yoktu.
ertesi gün okuluma gittim. arkadaş grubumun masasına oturdum. aylardır hiç kız olmayan masamızda ne hikmetse o gün kızlar cirit atıyordu. bir an ferhat'a döndüm “ne ayak la” der gibi bakış attım. o da çıkık çenesini hafifçe öne çıkararak “keyfimiz gıcır sorgulama” bakışı attı. insan ne kadar mal olursa olsun üniversitede masasına kızlar oturduğunda bir pişekara bir kavukluya dönüşür. muhabbetler, şakalar ve komik mallıklardan oluşan hikayelerimle ortama neşe saçmaya başladım. neticede aylardır ilhan mansız, pascal nouma'nın suratlarını gören biriydim. her şey harika giderken bir anda telefonum çalmaya başladı. nedense o ortamda, indirdiğim "beşiktaşım benim biricik sevgilim" melodisinde çarşının ruhundan eser yoktu resmen bu muazzez ersoy'un " dert ortağım benim biricik sevgilim"di. ortam bir anda buz kesti. kısa bir sessizlikten sonra kızlar aşağılayın kıkırdamalar başladı. ahh o kıkırdamaları kim bilir kaç defa duymuştum. telefonuma şöyle bir baktım arayan annemdi. bütün ortam benim polifonik melodim nedeniyle üçüncü sınıf bir bara, flash tv'deki evlendirme programlarına döndü. telefonumla bir kaç saniye daha bakıştıktan sonra içimden "hay zikiim senin gibi melodiyi" diyerek no tuşuna bastım. o anda ferhat bu sefer çıkık çenesini iyice öne çıkarmıştı. ferhat’ın çıkık çenesi bana bakarak "yapacağın işi zikeyim bok ettin ortamı” dedi.
Osmanlı döneminde yalıların sayısının 445 olduğu, günümüze ulaşabilenlerin sayısının ise 366 olduğu belirtiliyor.
Osmanli doneminde, sehzade, sultan ve hanedanin onde gelen mensupları istedikleri yerde yalı veya köşk yaptirabilmektedir ve bu insanlar genelde Beşiktaş, Ortaköy ve Kuruçeşme bolgesini tercih etmişler. Sadrazamlar, vezirler ve pan üyeleri Bebek'te, ilmiye sınıfı Rumeli Hisarı'nda, Hristiyanlar ve Yahudiler Arnavutköy ve Kuzguncuk'ta, zengin Rumlar, Avrupalı diplomatlar ve Ermeniler Yeniköy, Tarabya ve Büyükdere'de, din adamları ve ilim adamları Beylerbeyi'nde ikamet etmişlerdir.
Farklidir ki yalilar her renge boyanamiyor o donem. devlet erkanindan olanlar asi rengi denilen kirmizinin bir tonu, devlet mensuplari ve ust tabaka sari ve kremsi tonlar, gayrimuslimlerin evleri ise siyah, gri ve kahverengi tonlari oluyor.
mahmut sami şimşek'in yazdigi kitaba gore " Kitapta, Osmanlı döneminde yeşil korularla boğazın arasında kalan yalıların tabiatın doğal bir parçası haline geldiği belirtilerek, o dönemki yalı sakinlerinin ayrıcalıklarından da bahsediliyor. Denize uzanan cumbalardan balık tuttukları, deniz tarafındaki odanın halısının altındaki ahşap kapağı kaldırınca denize girdikleri, sandallarla geçen satıcılardan zembiller sarkıtarak alışveriş yapabildikleri, kayıkla yalının kapısına kadar gelebildikleri, bu sebeple yalıların suyla temasının kesilmemesine çok önem verdikleri anlatılıyor."
Osmanli doneminde, sehzade, sultan ve hanedanin onde gelen mensupları istedikleri yerde yalı veya köşk yaptirabilmektedir ve bu insanlar genelde Beşiktaş, Ortaköy ve Kuruçeşme bolgesini tercih etmişler. Sadrazamlar, vezirler ve pan üyeleri Bebek'te, ilmiye sınıfı Rumeli Hisarı'nda, Hristiyanlar ve Yahudiler Arnavutköy ve Kuzguncuk'ta, zengin Rumlar, Avrupalı diplomatlar ve Ermeniler Yeniköy, Tarabya ve Büyükdere'de, din adamları ve ilim adamları Beylerbeyi'nde ikamet etmişlerdir.
Farklidir ki yalilar her renge boyanamiyor o donem. devlet erkanindan olanlar asi rengi denilen kirmizinin bir tonu, devlet mensuplari ve ust tabaka sari ve kremsi tonlar, gayrimuslimlerin evleri ise siyah, gri ve kahverengi tonlari oluyor.
mahmut sami şimşek'in yazdigi kitaba gore " Kitapta, Osmanlı döneminde yeşil korularla boğazın arasında kalan yalıların tabiatın doğal bir parçası haline geldiği belirtilerek, o dönemki yalı sakinlerinin ayrıcalıklarından da bahsediliyor. Denize uzanan cumbalardan balık tuttukları, deniz tarafındaki odanın halısının altındaki ahşap kapağı kaldırınca denize girdikleri, sandallarla geçen satıcılardan zembiller sarkıtarak alışveriş yapabildikleri, kayıkla yalının kapısına kadar gelebildikleri, bu sebeple yalıların suyla temasının kesilmemesine çok önem verdikleri anlatılıyor."
Hâlâ şu yazım kurallarını hiçe sayıp sözlük gibi bir platformda yazarlığa soyunan görüyorum. Bilmeyen, kendine güvenmeyen yazmasın şu sitede arkadaş. 20 yıl Türkçe eğitimi aldın öğrenemedin biz mi öğreteceğiz burada. Direkt şikayet et butonu.
pleiades ve m45 olarak da bilinen boğa yıldız takımında bulunan 7 yıldızdan oluşan yıldız kümesidir. en parlak yıldızı alcyonedir.
etrafındaki gaz bulutu halen dağılmadığından dolayı mavimsi bir şekilde gözükür. gökyüzünde o kadar güzel gözükürler ki hayran kalmamak elde değil. onlarca mitolojik hikayeye konu olmuştur. en bilineni yedi kız kardeş hikayesidir.
göz testi olarak kullanılmıştır. 6 tane yıldızı görenlerin gözlerinin normal, altıdan daha azını görenlerin gözlerinin sorunlu olduğu kanaat getirilmiştir. 7 yıldızın tamamını görenler ise savaşçı sayılırmış.
etrafındaki gaz bulutu halen dağılmadığından dolayı mavimsi bir şekilde gözükür. gökyüzünde o kadar güzel gözükürler ki hayran kalmamak elde değil. onlarca mitolojik hikayeye konu olmuştur. en bilineni yedi kız kardeş hikayesidir.
göz testi olarak kullanılmıştır. 6 tane yıldızı görenlerin gözlerinin normal, altıdan daha azını görenlerin gözlerinin sorunlu olduğu kanaat getirilmiştir. 7 yıldızın tamamını görenler ise savaşçı sayılırmış.
Boynunda çiçeklerle olan kolyesi varmış. Kolunun altında topla parka gidiyormuş. Topu parkta bırakıp tellerden tırmanarak özgürlüğüne kavuşur. Çiçek çocuk artık bir çiçektir. Yeni çiçek dünyada onu yeni çiçekler mi bekliyor çok yakında. COMING SOON! (bkz: top çocuk park özgürlük çiçek savaş )
hakan günday'ın kinyas ve kayra romanından ismini alan yerli rap ipiyasasının en entelektüel söz yazarlarından biri. bunu öğrenim geçmişi ve yaptığı meslekle de ilişkilendirmek mümkün tabii. zira kendisi öğrencileri tarafından fazlasıyla sevilen bir ingilizce öğretmeni.
90bpm üyesidir. farazi'nin altyapıları üzerine mükemmel sözleri vardır. birlikte takıldıkları oluşumları için: farazi v kayra.
mesela yani
90bpm üyesidir. farazi'nin altyapıları üzerine mükemmel sözleri vardır. birlikte takıldıkları oluşumları için: farazi v kayra.
mesela yani