#tüm son-ortadogu-bukucu entry'leri
Yunan mitolojisinde aşk, seks ve şehvet tanrısıdır.
Ey yüce tanrım! Biz bu zavallı ve aciz kullarını sana layık olamadığımız için affet, merhametinle çepeçevre sar ve sarmala.
Amin.
Ey yüce tanrım! Biz bu zavallı ve aciz kullarını sana layık olamadığımız için affet, merhametinle çepeçevre sar ve sarmala.
Amin.
Lösemiyle mücadele eden ve bu süreci açtığı youtube kanalıyla bizlere anlatan tatlı kızımız. Telefon sürekli elinde izlenme sayılarını takip ediyormuş. Biz de takipçisi olalım, moral olalım.
kuzeninin tweeti
kuzeninin tweeti
“Biliyor musun az az yaşıyorsun içimde
Oysaki seninle güzel olmak var
Örneğin rakı içiyoruz, içimize bir karanfil düşüyor gibi
Bir ağaç işliyor tıkır tıkır yanımızda
Midemdi aklımdı şu kadarcık kalıyor.
Sen o karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte
Sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel
O başkası yok mu bir yanındakine veriyor
Derken karanfil elden ele.
Görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle
Sana değiniyorum, sana ısınıyorum, bu o değil
Bak nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk
Birleşiyoruz sessizce.” mısralarının sahibi yüce ruhlu, büyük şair.
1928 yılında istanbul’da doğmuş bu güzel abimiz. istanbul erkek lisesi’nden mezun olduktan sonra kapalıçarşı’da turistik eşya ve halı ticareti yapmaya başlamış. Özünde esnafmış ama 1976’dan sonra yalnızca şiirle uğraşmış. 1986 yılında tatile gittiği bodrum'da beyin kanaması geçiriyor ve tedavi için getirildiği istanbul’da ise aramızdan ayrılıyor.
cemal süreya’nın deyimiyle “Fazla şiirden öldü Edip Cansever…”.
gelin bir de cansever’in kedisinden dileyelim onu:
“İstanbul'dayım. İşten eve, evden işe. Arada bir Beyoğlu'na tabiî. Artık bir yığın sanatçı tanıyorum. Salâh, Alp Kuran, Nermi Uygur filan içiyoruz bazen de. Şiirlerim Yenilik'te yayınlanıyor çoğun. Salâh götürüyor tabiî. Bir gün Şato'da (eski Mazarik) Hüsamettin'le tanışıp aynı masada oturuyoruz biraz. Bir şiirim çıkmıştı Yeditepe'de. Bana, 'böyle ince şiirler yazdıkça getir' diyor. Ondan öyle Yeditepe'nin yazarı oluyorum. O. Kemal, M. Buyrukçu, ben bir üçlü oluyoruz. Sonra bizim Metin Eloğlu ile arkadaşlık kuruyoruz. Degüstasyon'da içmeler başlıyor. Yıllar akıyor böyle böyle. Sonra Turgut, Cemal, İlhan Berk... ve sonra? Sonrası iyilik güzellik.
Hayatımda en önemli olay: Kapalıçarşı yangını. Dükkanım yanmasaydı sanırım şiir filan yazamazdım. ve Jak (ortağım) anlayışlı davranmasaydı.”
Oysaki seninle güzel olmak var
Örneğin rakı içiyoruz, içimize bir karanfil düşüyor gibi
Bir ağaç işliyor tıkır tıkır yanımızda
Midemdi aklımdı şu kadarcık kalıyor.
Sen o karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte
Sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel
O başkası yok mu bir yanındakine veriyor
Derken karanfil elden ele.
Görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle
Sana değiniyorum, sana ısınıyorum, bu o değil
Bak nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk
Birleşiyoruz sessizce.” mısralarının sahibi yüce ruhlu, büyük şair.
1928 yılında istanbul’da doğmuş bu güzel abimiz. istanbul erkek lisesi’nden mezun olduktan sonra kapalıçarşı’da turistik eşya ve halı ticareti yapmaya başlamış. Özünde esnafmış ama 1976’dan sonra yalnızca şiirle uğraşmış. 1986 yılında tatile gittiği bodrum'da beyin kanaması geçiriyor ve tedavi için getirildiği istanbul’da ise aramızdan ayrılıyor.
cemal süreya’nın deyimiyle “Fazla şiirden öldü Edip Cansever…”.
gelin bir de cansever’in kedisinden dileyelim onu:
“İstanbul'dayım. İşten eve, evden işe. Arada bir Beyoğlu'na tabiî. Artık bir yığın sanatçı tanıyorum. Salâh, Alp Kuran, Nermi Uygur filan içiyoruz bazen de. Şiirlerim Yenilik'te yayınlanıyor çoğun. Salâh götürüyor tabiî. Bir gün Şato'da (eski Mazarik) Hüsamettin'le tanışıp aynı masada oturuyoruz biraz. Bir şiirim çıkmıştı Yeditepe'de. Bana, 'böyle ince şiirler yazdıkça getir' diyor. Ondan öyle Yeditepe'nin yazarı oluyorum. O. Kemal, M. Buyrukçu, ben bir üçlü oluyoruz. Sonra bizim Metin Eloğlu ile arkadaşlık kuruyoruz. Degüstasyon'da içmeler başlıyor. Yıllar akıyor böyle böyle. Sonra Turgut, Cemal, İlhan Berk... ve sonra? Sonrası iyilik güzellik.
Hayatımda en önemli olay: Kapalıçarşı yangını. Dükkanım yanmasaydı sanırım şiir filan yazamazdım. ve Jak (ortağım) anlayışlı davranmasaydı.”
khaled hosseini’nin 2003 yılında yayımlanmış ilk kitabı.
Ben önce ikinci kitabı olan bin muhteşem güneş'i okumuştum. Sonra bu kitabını okuyunca ortadoğuda yıllarca kalmış biri olarak gözlerimle şahit olduğum ama anlatamadığım olayları o kadar güzel anlatmış ki takdir etmiştim.
Ben önce ikinci kitabı olan bin muhteşem güneş'i okumuştum. Sonra bu kitabını okuyunca ortadoğuda yıllarca kalmış biri olarak gözlerimle şahit olduğum ama anlatamadığım olayları o kadar güzel anlatmış ki takdir etmiştim.
cemal süreya'nın 1955 yılında kadınımızı anlattığı muhteşem şiir. son dizesiyle her şeyi özetlemiştir aslında.
"Bir gün sizin de yolunuz düşer memlekete
Siz de görürsünüz bunları kadınlarda
Ödevleri yenilmek olan hep
Bıçakla kemik arasında
Susmakla ağlamak arasında
Yenilmek
Kadınlar"
--- spoiler ---
Porsuk nehrinin geçtiği kadınlar
Hepsine yüzer kere rastladım en azdan
Umutsuz sevdalara tutulmak onlarda
Bozkıra doğru seyrele seyrele yaşamak onlarda
Verdi mi adama her şeylerini verirler
Ben gördüm ne gördümse kadınlarda
Porsuk nehrinin geçtiği
Kızılırmak parça parça olasın
Bir parça ekmek siyah, on kuruşluk kına kırmızı
Taş toprak arasında türküler arasında
Karanlıkta bir yanları örtük bir yanları üryan
Kocaman gözleriyle oy anam bu kadar dokunaklı
Kimler ürkütmüş acaba bu kadar kadını
Dicle kıyılarına tiren varınca
Büyük bir gökyüzü git allahım git
Genel olarak önce kaşları görünür
Sonra bütünsüz uykuları kaşla göz arasında
Yanaklarında çıban izi taşıyan kadınlar
Gül kurusu
Bir gün sizin de yolunuz düşer memlekete
Siz de görürsünüz bunları kadınlarda
Ödevleri yenilmek olan hep
Bıçakla kemik arasında
Susmakla ağlamak arasında
Yenilmek
Kadınlar
--- spoiler ---
"Bir gün sizin de yolunuz düşer memlekete
Siz de görürsünüz bunları kadınlarda
Ödevleri yenilmek olan hep
Bıçakla kemik arasında
Susmakla ağlamak arasında
Yenilmek
Kadınlar"
--- spoiler ---
Porsuk nehrinin geçtiği kadınlar
Hepsine yüzer kere rastladım en azdan
Umutsuz sevdalara tutulmak onlarda
Bozkıra doğru seyrele seyrele yaşamak onlarda
Verdi mi adama her şeylerini verirler
Ben gördüm ne gördümse kadınlarda
Porsuk nehrinin geçtiği
Kızılırmak parça parça olasın
Bir parça ekmek siyah, on kuruşluk kına kırmızı
Taş toprak arasında türküler arasında
Karanlıkta bir yanları örtük bir yanları üryan
Kocaman gözleriyle oy anam bu kadar dokunaklı
Kimler ürkütmüş acaba bu kadar kadını
Dicle kıyılarına tiren varınca
Büyük bir gökyüzü git allahım git
Genel olarak önce kaşları görünür
Sonra bütünsüz uykuları kaşla göz arasında
Yanaklarında çıban izi taşıyan kadınlar
Gül kurusu
Bir gün sizin de yolunuz düşer memlekete
Siz de görürsünüz bunları kadınlarda
Ödevleri yenilmek olan hep
Bıçakla kemik arasında
Susmakla ağlamak arasında
Yenilmek
Kadınlar
--- spoiler ---
sadık hidayet’e ait 7 öykülük mini kitap. mehmet kanar’ın tercümesiyle Yky tarafından basılmıştır.
Kitapta genel olarak melankolik, karanlık bir hal hakimdir. “aylak köpek” ve “karanlık oda” öyküleri diğerlerine nazaran beni bir tık daha çok kendine çekmiştir.
--- spoiler ---
“Düşünceleri aydınlatan parlak ve kof cümlelerden iğreniyorum. Hırsızların, kaçakçıların, para düşkünü ahmak yaratıkların arzularına göre düzenlenip yönetilen bu yaşamın kirli ihtiyaçları uğruna kişiliğimi yitirmek istemiyorum.”
--- spoiler ---
Kitapta genel olarak melankolik, karanlık bir hal hakimdir. “aylak köpek” ve “karanlık oda” öyküleri diğerlerine nazaran beni bir tık daha çok kendine çekmiştir.
--- spoiler ---
“Düşünceleri aydınlatan parlak ve kof cümlelerden iğreniyorum. Hırsızların, kaçakçıların, para düşkünü ahmak yaratıkların arzularına göre düzenlenip yönetilen bu yaşamın kirli ihtiyaçları uğruna kişiliğimi yitirmek istemiyorum.”
--- spoiler ---
En son izmir’e bağlı selçuk ilçesindeki pamucak sahili’nde gezginfest 2019 kapsamında kamp attım.
Öyle dostluklar ve arkadaşlıklar edindimki hepsine kocaman kalp.
Öyle dostluklar ve arkadaşlıklar edindimki hepsine kocaman kalp.