#tüm misswatermelon entry'leri

Kendisine veda partisini Norveç'te yapacağım en yakın arkadaşım. 16 ülke, bilmem kaç sehir. Ne anılara baş koyduk. Veda zamanı geldi çattı. Yazamıyorum kalbim ağrıyor.
Bu yaz kesin yapıyoruz dediğimiz ve o yaz yaptığımız şaşırtıcı eylem, dini görüş, hayat tarzı, felsefi akım. Euronun amansız artışı karşısında artan bilet fiyatına karşı bulduğum yeni yöntemlere de interrail demekten kendimi alamıyorum, niyet önemli.
Keşke bütün İstanbul buradan ibaret olsa dedigim efsanevi semt. Son kale.
Bir (bkz: banksy) hayranı olarak söyleyebileceğim şey umarım Moco Museum'daki sergisine denk gelip harika dakikalar geçirirsiniz. İnsanın hayallerine kavuşması süper bir olay.
Toplumsal sorunlara, dünya gündemine bomba gibi düşen siyasi olaylara parmak basan, sistem karşıtı graffiti sanatçısı,aktivist. Dünyanın birçok yerinde sergisi açılmıştır. Amsterdam - Moco Museum'da sergisini gezme imkanı buldum. Çok başarılı bulduğum ve işine hayran olduğum kesin. Ama 11 Euro bilet ücretini görünce ne derece anarşist ve sistem karşıtı olduğunu sorguluyor insan. Gerçi çoğu zaman bu sergilerden haberi olmadığı yönünde haberler çıkıyor. İstanbul'da da geçen sene sergisi açıldı. Hatta Sümeyye Erdoğan! katılmıştı sergiye.(komik) Sonra yine kendisinden habersiz sergisinin açıldığı gündem olmuştu. Bilmiyorum ama hiçbirinden mı haberi yok mesela otel açtı en son. Kim olduğu ile ilgili iddiaların arkası kesilmiyor. Bunlardan en dikkat çekeni Massive Attack grubu üyesi Robert Del Naja olduğu yönündedir. Exit Through The Gift Shop adlı yine fena oyuna getirdiği bir belgeseli bulunmaktadır.
Yine gitsem yine kalacağım hostel. Sırf o feribotla gecenin bir vakti karşıdan karşıya geçme atmosferi için. Ayrıca çok konforlu, temiz, güler yüzlü çalışanlar, hostel dışında takılan gezginlerle tanışma imkanı saglayan banklar. Bir hostelden istenen her şeye sahip yer.
Paris'te efsanevi olan şey Louvre müzesidir. Paris'i gidip gören, pek de sevmeyen arkadaşlarımın tavsiyesine uyup sadece 2 gün bu şehirde kalabildim. O yüzden Louvre müzesine de 6 saat zaman ayirabildim. 3 katın bir katını ve bir bölümünü ancak gezebildim bu sürede. Buradan tavsiyem, bir şehri yürüyerek keşfetmeyi seven biriyseniz Paris'e kesinlikle daha fazla zaman ayirmalisiniz.
Bran'da Drakula'nin bir dönem de olsa yaşadığına inanılan kale ziyaret edilmeli. Sinaia'da Peleş Castle kesinlikle görülmelidir. Yalnız şöyle bir durum var. Aynı arazi içinde 2 tane kale yer almakta. Kral birini günlük yaşantısı için son derece sade dizayn etmiş. Biz resimlerde şaşalı olani görüp gittigimizde bu son derece sade saray(bunun ismi ise Peleşul Castle) ile karşılaşınca hayal kırıklığına uğradık. Daha sonra tam çıkmak üzere iken birdenbire bu muhteşem saray belirdi. İçerisi çeşitli kültürlerden, dünyanın bütün ülkelerinden gelmiş hediyelerle döşenmiş, harika koleksiyonların yer aldığı bir saray. Kesinlikle görülmeli.
Fisherman's bastion altında, tuna nehri boyunca uzanan büyük duvarlar var. Onların üzerine oturup , elinizde içki, parlamento binasinin enfes ışıklı gece atmosferine kendinizi bırakmalısınız.