#tüm jackie-brown entry'leri

konuda hiçbir tarafı tutmuyorum, doğruluğunu ya da yanlışlığını da tartışmıyorum, adnan oktarcı da değilim ama şu haseki hastanesinden çıkarken görüntülerini izledim. yuhalayanlar, pet şişe fırlatanlar, kedicikleri getir diye bağıranlar...

bakın şunda adım gibi eminim, bu tipler türkiye’de her kılığa giren, güçlüye tapan ve hayatları boyunca bir kadın eli dahi tutmamış, bir kadın tarafından sevilmemiş, ilk deneyimlerini genelevde yapmış, ezik ve aşağılık kompleksli tipler. beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz bu adamın yaşam tarzını, güzel kızlarla birlikte olmasını hazedememiş, kıskanmış; elde edemeyince de dini ve milli gerekçelerle bu hayatı karalamaya çalışan tipler.

ve yine eminim, bu tiplerden herhangi birine bu hayatı sunsan hayır demeyecek insanlar. türk milletinin çok büyük çoğunluğu bu profilden oluşuyor. belki izleyenler bilir, serdar kuzuloğlu’nun ferrari videosu vardı. adnan oktar o ferrari’nin sahibi; ferrari sahibine orospu çocuğu diyenler de bu insanlar.

siktin formatı eyledin viran

olması. 30 - 35 yaş arası gızlar eqleyin.

(bkz: istanbul üniversitesi)
(bkz: bahçeşehir üniversitesi)

(bkz: su-i misal misal teşkil etmez)

denizli kebabının yenileceği en meşhur mekan kebapçı enver‘dir. kebapçı enver, şu sıra ekşi sözlüğe açılan bir daha gidersem beni siksinler dedirten mekanlar başlığına yazılması gereken bir mekandır. zira 1,5 porsiyon kebap + ayrana 90 lira domalıp çıkmıştım. denizli kebabı denilen şey hepimizin bildiği kuzu tandır. birkaç yağlı lavaşla ve zehir gibi biberle birlikte servis ediliyor. çatal falan yok, öyle elle yiyorsunuz. kebap deseniz o da zaten yağ içinde. 1,91’lik adamım, ben bile yerken tıkandım, zor nefes aldım. kanımca şişirilmiş anadolu lezzetleri içerisinde başı çeken yemeklerdendir.

edit: imlâ

dünyayı geziyorum, özlem tunca tarafından sunulan ve 2010 yılında kanaltürk’te yayınlanmaya başlayan bir gezi programıydı. en son kanal7’de yayınlanıyordu, şimdi ne alemde bilmiyorum. programı sunan kızımızın yetersiz ingilizcesi ekran karşısındaki biz gezginlere saç baş yolduracak derecedeydi. bu kadar berbat bir ingilizceyle zibilyon tane ülke gezdiğine göre ya bizlere “bakın ingilizce gerekmiyor, vur çantanı sırtına, çık yola” mesajı vermek istedi ya da cidden sağlam torpili vardı.

her sabah kahvaltı yaptığım restoranda marc dorcel‘in porno filmlerinin çekildiğini öğrendiğimde beni beynimden vurulmuşa döndüren şehir.

ezhel kim amk?

güneş henüz saklanmaktayken plaj sandalyenize oturmuş denize karşı ayaklarınızı uzatmış, bir yandan biranızı yudumlarken diğer yandan da bir sonraki kamp planlarını yapmaktasınızdır. dalgalar sahile vururken esen serin bir rüzgar hafifçe bacaklarınızı üşütmektedir. sahip olduğunuz umut ve mutluluğun yorgunluğunuzu unutturduğu bir yaz akşamı dinlenecek müziklerdir.