#tüm jackie-brown entry'leri
başlık çok farklı olabilirdi sözlük ahalisi ama farklı mecralara çekilebilir diye şimdilik böyle yazdım. çok uzatmadan konumuza gireceğim. biliyorum böyle şeyler anlatılmaz ama yardımrail’de kendisini öğrenci, yardıma ihtiyacı olan şeklinde lanse ederek insanların hassas noktalarını kullanan tiplere dikkat etmemiz için bunları yazıyorum.
x bir şehirden y şehrine okumak için gelen bir hanım kızımız yardımrail’de evinde eşyası olmadığını belirterek bir konu açmıştı. en az benim kadar duyarlı pek çok üye kendisine yardım etmiştir, bundan şüphem yok. ben de kendisine özelden mesaj göndererek en azından durumları toparlayana kadar istediği takdirde yemeksepeti aracılığıyla yemek göndermek istediğimi belirttim. bu arada ben istanbul’dayım, hanım kızınız başka şehirde. kızımız önce yadırgasa da daha sonra kabul etti bu yardım talebimi.
özel sektörde çalıştığım ve oldukça yoğun bir sosyal hayatım olduğu için kendisi hakkında detaylı bilgi edinecek, kendisiyle az da olsa messenger aracılığıyla konuşabilecek zamanım hiç olmadı. bırakın iş - yaşam dengesini, özyaşamıma bile ayıracak zamanım yok, ki kendisiyle 10dk bile konuşacak zamanı bulayım.
bu hanım kızımızın tüm yemek isteğini geri çevirmedim. ne istediyse gönderdim. kebap dedi, bir buçuk porsiyon gönderdim; pide dedi yine bir buçuk gönderdim; o istemeden salatalar, yanında içli köfteler yollattım, helal hoş olsun.
ancak bu gönderme olayı artık bir süre sonra otomatiğe bağlandı. messenger’da bana sadece “yemeeek” diye yazıyor, ben de siparişi alıp gönderiyordum. bu yaklaşık 4 ay kadar böyle sürdü. bu 4 aylık sürede bu hanım kızımız bir selam dahi vermedi. “merhaba, nasılsınız?” diye bile sormadı. haliyle sosyal olarak iletişime hiç geçmedik. bir zamanını bulup bu soruyu kendisine yönelttiğimde, benim kendisine yazabilme ihtimaline karşı böyle bir iletişime girmekten kaçındığını söyledi.
o günden sonra kendisine yaptığım yardımları kestim, hatta yardımrail grubundan da ayrıldım.
grup yöneticileri biliyorum bu başlığı okuyacaklar ama kendisini öğrenci olarak tanıtıp yardım isteyen, kendisine istiyor gibi imaj vererek eşine dostuna arkadaşına indirim ya da prime kodu isteyenlerin sayısının her geçen gün arttığını farkettim (birkaçını enseledim de).
konunun özeti şu ki, gerçekten hiçbir karşılık beklemeden aylardır yardım ettiğiniz bir insanın kendisine asılacağımı düşünerek bir merhabayı bile çok görmesi insanda derin bir üzüntü bırakıyor. kendisi göya eğitimli, hatta eğitim fakültesi mezunuydu ancak genetiğinizde kötü insan kodu varsa herkesi de kendiniz gibi biliyorsunuz.
x bir şehirden y şehrine okumak için gelen bir hanım kızımız yardımrail’de evinde eşyası olmadığını belirterek bir konu açmıştı. en az benim kadar duyarlı pek çok üye kendisine yardım etmiştir, bundan şüphem yok. ben de kendisine özelden mesaj göndererek en azından durumları toparlayana kadar istediği takdirde yemeksepeti aracılığıyla yemek göndermek istediğimi belirttim. bu arada ben istanbul’dayım, hanım kızınız başka şehirde. kızımız önce yadırgasa da daha sonra kabul etti bu yardım talebimi.
özel sektörde çalıştığım ve oldukça yoğun bir sosyal hayatım olduğu için kendisi hakkında detaylı bilgi edinecek, kendisiyle az da olsa messenger aracılığıyla konuşabilecek zamanım hiç olmadı. bırakın iş - yaşam dengesini, özyaşamıma bile ayıracak zamanım yok, ki kendisiyle 10dk bile konuşacak zamanı bulayım.
bu hanım kızımızın tüm yemek isteğini geri çevirmedim. ne istediyse gönderdim. kebap dedi, bir buçuk porsiyon gönderdim; pide dedi yine bir buçuk gönderdim; o istemeden salatalar, yanında içli köfteler yollattım, helal hoş olsun.
ancak bu gönderme olayı artık bir süre sonra otomatiğe bağlandı. messenger’da bana sadece “yemeeek” diye yazıyor, ben de siparişi alıp gönderiyordum. bu yaklaşık 4 ay kadar böyle sürdü. bu 4 aylık sürede bu hanım kızımız bir selam dahi vermedi. “merhaba, nasılsınız?” diye bile sormadı. haliyle sosyal olarak iletişime hiç geçmedik. bir zamanını bulup bu soruyu kendisine yönelttiğimde, benim kendisine yazabilme ihtimaline karşı böyle bir iletişime girmekten kaçındığını söyledi.
o günden sonra kendisine yaptığım yardımları kestim, hatta yardımrail grubundan da ayrıldım.
grup yöneticileri biliyorum bu başlığı okuyacaklar ama kendisini öğrenci olarak tanıtıp yardım isteyen, kendisine istiyor gibi imaj vererek eşine dostuna arkadaşına indirim ya da prime kodu isteyenlerin sayısının her geçen gün arttığını farkettim (birkaçını enseledim de).
konunun özeti şu ki, gerçekten hiçbir karşılık beklemeden aylardır yardım ettiğiniz bir insanın kendisine asılacağımı düşünerek bir merhabayı bile çok görmesi insanda derin bir üzüntü bırakıyor. kendisi göya eğitimli, hatta eğitim fakültesi mezunuydu ancak genetiğinizde kötü insan kodu varsa herkesi de kendiniz gibi biliyorsunuz.
yurtdışında dil eğitimi almış tecrübeli gezginlerin, bu şekilde dil eğitimi almak isteyenleri bilgilendireceği başlık olmasını diliyorum.
kendimce birkaç tüyo vererek başlayayım. kanımca bu işleri aracı ya da eğitim danışmanlık firması sokmayarak da yapabilirsiniz. konaklama ve sosyal hayatın ucuz olduğunu düşündüğünüz ülke, eyalet, şehiri gözünüze kestirin. bunun için google bulunmaz fırsat. daha sonra google haritaları açarak o bölgede “language school” yazıp aratın. o bölgedeki neredeyse tüm yabancı dil eğitimi veren okul veya kursları haritada gösterecektir. daha sonra web sitelerinden contact kurarak ön başvuru yapabilirsiniz. pek çok okul başvuru sırasından bazı evraklar göndermenizi isteyecektir ve tabi belirttikleri hesaba bir miktar da para. ancak neredeyse tüm okul veya kurslar, vize çıkmaması halinde bu ücreti iade edeceğini belirtiyor. amerika’da şu anda haftada 25-26 saat eğitim veren kursların/okulların aylık istediği ücret ortalama 450 dolar.
kendimce birkaç tüyo vererek başlayayım. kanımca bu işleri aracı ya da eğitim danışmanlık firması sokmayarak da yapabilirsiniz. konaklama ve sosyal hayatın ucuz olduğunu düşündüğünüz ülke, eyalet, şehiri gözünüze kestirin. bunun için google bulunmaz fırsat. daha sonra google haritaları açarak o bölgede “language school” yazıp aratın. o bölgedeki neredeyse tüm yabancı dil eğitimi veren okul veya kursları haritada gösterecektir. daha sonra web sitelerinden contact kurarak ön başvuru yapabilirsiniz. pek çok okul başvuru sırasından bazı evraklar göndermenizi isteyecektir ve tabi belirttikleri hesaba bir miktar da para. ancak neredeyse tüm okul veya kurslar, vize çıkmaması halinde bu ücreti iade edeceğini belirtiyor. amerika’da şu anda haftada 25-26 saat eğitim veren kursların/okulların aylık istediği ücret ortalama 450 dolar.
bir adet e5 üniversitesi içeren reklamdır.
şimdi mesela tatile gidersin ve konaklamak için bir otel tercih edersin. o otelde de haftasonu kaçamağına gelmiş birkaç tane çiftlerden olur. nedense bu çiftler, kimseye görünmemek için kahvaltıya ya herkesten en önce ya da en son çıkarlar. kahvaltı alırken çaktırmadan bunları süzdüğünüzde kızın suratında gerdek gecesinin ertesi günüymüş gibi hep muzip bir utanç ifadesi olurken erkekte aşırı asabi tavırlar görülür. kazara erkek olanla gözgöze gelsen dalacak gibi bir agresiflik mevcut. atıyorum, lobiden restorana giderken otelin en kuytu köşelerini tercih ederler. eve giren hırsız misali hep bir tedirgin ruh hali. sanki mahalledeki pakize teyzeye yakalanacaklar.
zorunlu edit: birkaç yazardan özel mesaj geldi. o yüzden tespitlerime devam ediyorum.
bu kaçamak önerisi genelde “aşkım bir haftasonu kapadokyaya gidelim” diyen kız tarafından gelir. erkeğin suratındaki sinirli ifade işte burada başlar. bu sinir “ulan altüstü sevişeceğiz, bu kadar masraf yapmaya ne gerek var şimdi” demenin yüze vuran ifadesidir. uçak biletleri, otel rezervasyonu, kiralanan araç, yeme içme derken bu organizasyon ortalama 2500 liraya patlar çocuğa. bu asabiyet eve dönene kadar da devam eder erkeğin suratında. bu çiftler evlenmezler. bunu bir kenara yazın. ancak bu 2 günlük kaçamak boyunca erkeğin suratı yukarıda tasfir ettiğim kızınkiyle aynıysa bunlar evlenirler.
zorunlu edit: birkaç yazardan özel mesaj geldi. o yüzden tespitlerime devam ediyorum.
bu kaçamak önerisi genelde “aşkım bir haftasonu kapadokyaya gidelim” diyen kız tarafından gelir. erkeğin suratındaki sinirli ifade işte burada başlar. bu sinir “ulan altüstü sevişeceğiz, bu kadar masraf yapmaya ne gerek var şimdi” demenin yüze vuran ifadesidir. uçak biletleri, otel rezervasyonu, kiralanan araç, yeme içme derken bu organizasyon ortalama 2500 liraya patlar çocuğa. bu asabiyet eve dönene kadar da devam eder erkeğin suratında. bu çiftler evlenmezler. bunu bir kenara yazın. ancak bu 2 günlük kaçamak boyunca erkeğin suratı yukarıda tasfir ettiğim kızınkiyle aynıysa bunlar evlenirler.
alaçatı’dan bildiriyorum; sokaklardaki masalara oturan insanların “bak ben masada oturuyorum” diye nispet yaptığı, şampuan kokulu kızların zengin sevgili bulmaya, erkeklerin de güzel kız sikebilme umuduyla geldiği yer.
şarbon aşısı üretenler, bunun ithaline aracılık edenler avuçlarını ovuşturmaya başlamıştır. bu ithal aşılar piyasaya sürüldüğünde ahaber’de “konyalı bilim adamları yerli ve milli şarbon aşısı üretti” haberlerini duyarız artık.
evde kahve eşliğinde kürk mantolu madonna kitabını story atan kızın dış mekan versiyonudur. bunun için salaş bir mekana gidilerek rakı söylenir. rakı bardağını tuttuğunuz elin parmakları arasına slim bir sigara yerleştirilir. fotoğraf instagram’a gönderilecekse x-pro ii filtresi ile olay daha da dramatize edilebilir. altına can yücel ya da nejat işler’den özgürlük ya da aşk temalı bir söz yapıştırdınız mı sizden entelektüeli yoktur.
tam başık “müzik eşliğinde torpido çekip story atanların ortak özelliği” olacaktı ama başlık sınırına takıldı.
gözlemlediğim kadarıyla bu kişilikler kesinlikle survivor izleyip her cümlesinde mutlaka “aynen” kelimesini kullanıyorlar. sıkıntı yok karşim, eyvallah, allaha emanet gibi klişeler olmazsa olmazları. beylikdüzü’nde konuşlandıkları konusunda aldığım bilgiler sağlam.
gözlemlediğim kadarıyla bu kişilikler kesinlikle survivor izleyip her cümlesinde mutlaka “aynen” kelimesini kullanıyorlar. sıkıntı yok karşim, eyvallah, allaha emanet gibi klişeler olmazsa olmazları. beylikdüzü’nde konuşlandıkları konusunda aldığım bilgiler sağlam.
kaldığım otellerin banyosundan otelin arması ya da ismini taşıyan küçük el sabunlarından topluyorum.
bir de gittiğim şehirlerde kitapçılara girip o şehrin gezi rehberi ya da tarihini anlatan kitaplardan alırım ama mutlaka ciltli olmalı. kitapçı bulamıyorsam biraz pahalı da olsa kale, şato, park, müze vs gibi yerlerdeki küçük gift shop’larda mutlaka bulurum.
bir de gittiğim şehirlerde kitapçılara girip o şehrin gezi rehberi ya da tarihini anlatan kitaplardan alırım ama mutlaka ciltli olmalı. kitapçı bulamıyorsam biraz pahalı da olsa kale, şato, park, müze vs gibi yerlerdeki küçük gift shop’larda mutlaka bulurum.