#tüm jackie-brown entry'leri
sultana - kuşu kalkmaz
bunlar ilk çıktığında sanırım liseye henüz başlamıştım. sanal bebekle birlikte lazer pointer’lar da aynı anda piyasaya sürülmüştü. ikisinin de fiyatı 5 bin liraydı. sadece birini almaya paramız yetiyordu. ben tercihimi sanal bebekten yana kullanmıştım. fırlamalar lazer pointer alıp kızların götüne başına turarlardı.
kolektivizm giderse akp de, din de, milliyetçilik de, allah da, kitap da hepsi gidiyor. derin bir nefes alıyoruz. bireyselcilik rulaz!
geçen gün metrobüste başıma gelmiş olay. günlerdir sol frame’de gördüğüm başlık başıma geldi. başlık sadece başa kalmıyor, başınıza da geliyormuş onu gördük. metrobüste ters istikamette çiftli, hatta genişçene bir koltuk vardır, onda oturuyorum bilen bilir. dayının biri baktım binmesiyle yanıma gelip beni dürtmesi bir oldu. “buraya mı oturacaksınız? hayır, niye yani?” diyerek sovuşturdum. (bkz: cevab veremedi)
edit: imlâ
edit: imlâ
hollywood yapımcıları transformers’da her karakter için ayrı ayrı, hatta seri film çekip milyar dolar parayı cebe indirebilmelerini sağlayacak filmlerin ilkidir diyebilirim. adamlar bug bulmuşlar oradan yardırıyorlar.
kampçıların, gezginlerin kafasının kesildiği yer. gitmeyin, gidenlere engel olun.
sene 1998 ve liseyi bitirdiğim için peder bey bilgisayar almak istedi. nasıl böyle bir hata yaptık, cahilliğimize geldi sanırım, atlayıp doğubank’a gittik. neyse kat kat geziyoruz. bir bilgisayarcıya girdik içeride. önümüze liste koydular, peder de bütçesini ve benim de isteklerimi göz önüne alarak bir bilgisayar seçtik. seçtiğimiz bilgisayar için listede p ii celeron 300 yazıyordu. esnaf yalanı daha burada başladı. “p ii” yazarak işlemcinin pentium 2 olduğu izlenimi vermişlerdi. gel zaman git zaman bilgisayara ram almak istedim. 16gb ram hiç unutmuyorum 34 liraydı. kasayı kaptığım gibi soluğu doğubankta aldım. eleman kutudan bir ram çıkardı ve takıp bilgisayarı açtığında bip bip biiip diye sesler çıkmaya başladı. 1 denedi, 2 denedi kasadan sürekli aynı sesler geliyor ve bilgisayar açılmıyordu. ben de köşede bir yerde oturuyorum ve olan bitene anlam vermeye çalışıyorum. sonra adamlar soğuk soğuk terler dökmeye başladılar. derken bir tanesi “abisi sen git bi gez dolan öyle gel” dedi (esnaf yalanı 2). çocuğuz ya işte nasıl bir eşeklik ettiysem oradan çıktım. 1 saat sonra geldiğimde bilgisayar açık vaziyette dükkanda duruyordu. kasayı kaptığım gibi eve geldim. aradan 7-8 ay sonra bilgisayarı satıp daha iyi bir sistem toplamak istedim. titiz bir kullanıcı olduğum için anakart, modem gibi şeylerin dahi kutusunu atmazdım. neyse, bilgisayarı görmek için çocuğun biri geldi. makinayı inceledi ve fiyatta anlaştık. ben de o sıra parçaların kutularını çıkartıyorum. gelen eleman anakartın kutusunu görünce, “abi bu kutu bu anakartın değil” demez mi? çocuğa rezil olduğuma mı, yoksa bilgisayarcıların beni dükkandan gönderdiklerinde bozdukları anakartımı daha alt, üstelik ikinci el bir anakartla değiştirdiklerine mi yanayım şaşırmıştım.
bu marka ürünü cevahir avm’deki boyner sports’da gördüm. içlerinden bir tanesini beğenmiştim ki bunlarla ilgilenen eleman yanımda bitti. beğendiğim termosu elimden alıp “abi bunun içine akşamdan sıcak kahveni koy, ağzını kapatıp buzluğa bırak. sabah dolaptan alıp iş yerine götür ve kahveni iç, ama içerken dikkat et abi ağzın yanmasın” diyerek iddialı bir çıkış yapmıştı. hatta “ağzın yanmazsa abi gel paranı iade edeceğim” dedi. gerçekten ihtiyacı olanlar için şakkadanak alınacak bir ürün.
istanbul’da doğdum büyüdüm ama memleketim diyarbakır’dır. ne ilginçtir ki hayatımın sadece 1,5 yılını geçirdiğim ve 34 yıldır da gitmeye bir türlü fırsatım olmayan şehir.
sözlükte editör ya da admin bulunmadığını bilmeyen yazar içeren başlık.