#tüm diyedusunuyorumben entry'leri

bugün düşündüm bizi ortak paydada buluşturan ne var acaba diye. bütün oklar tek bir noktada birleşti.
o da sanırım;
(bkz: çay)
kapıdan girmenizden itibaren başlar. kendinizi ağa gibi hissedersiniz. cem yılmaz'ın skecinde olduğu gibi ''ne veriyim abime''den, ''isterseniz bir fotoğrafınızı çekeyim abi''ye kadar yolu vardır. hesabın önemi olmaksızın hemde. ister anadolu insanımızdan süregelen misafirperverlik deyin, ister iyi esnaf deyin. yurtdışında en kral restorana gitsen göremezsin şu muameleyi. senden 10 15 yaş büyük adamlardan hem de.

gittin pizzacıya ''abime bir quattro formaggi yaptırıyorum'' der mi? demez.
gittin michelinli restorana ''hoşgeldiniz yenge'' der mi? demez.
gittin suşi yemeye ''açık ayranım çok iyi abi'' der mi? tabiki demez.

o yüzden kebapçı candır. psikolojik seans tadındadır. güzelce ağırlar ve uğurlar.*
sadece spor salonuna gitmeyi sosyalleşmek sanıp,
iki üç kası ortaya çıkınca da banyoda kendini çekip instagrama atanlar.
Genelde başlıkta bahsedilen bu filmlerde tamamen türkçe karşılığı olan bir isim bulamayıp filmin konusuna yönelik isimler veriliyor.
örneğin;
Eternal Sunshine of the Spotless Mind – Sil Baştan
aşırı dincilerden oy devşirmek, tarikatları memnun etmek amacıyla yapılmış, ülkenin ortadoğu çöllerine doğru koşarak ilerlediği en büyük adımlarından biridir. kadınların konuşmasından, görünmesinden, gülmesinden, itiraz etmesinden, hakkını aramasından rahatsızlar. bu sebeple zaten en başta nasıl imzaladıklarına şaşırmış biriyim, insan hakları umurlarında değil çünkü. akılları sadece ya kendilerinden yana ya da insanların uçkurlarında. başkanlık sistemiyle çağ atlayacağız demişlerdi, evet atladık... ortaçağa...
ingiliz vatandaşlarının 100 sene önce işgal ettikleri ülkede bedava tatil yapmasını sağlayan türk parasından 10 kat daha değerli para birimi.
genelde amaca yönelik kaydettiğim kişiler var bu şekilde. mesela birini ''bilet'' diye kaydetmişim.