herkesin biribirini eksilediği, gerçeklere tahammülü olmayan hatunların doluştuğu sözlük.
şu an ablamın whatsapp hikayesine denk gelmemle içinde bulunduğum durumdur, tarifi mümkün olmasa da kelimelere dökmeye çalışacağım.
böyle içinde bulunduğunuz durumu kabullenememe had safhada oluyor. benim burada ne işim var psikozuna giriyorsunuz. ne bileyim işte karanlık anladınız mı karanlık!
allah kimsenin başına vermesin dediğim elim vaka.
böyle içinde bulunduğunuz durumu kabullenememe had safhada oluyor. benim burada ne işim var psikozuna giriyorsunuz. ne bileyim işte karanlık anladınız mı karanlık!
allah kimsenin başına vermesin dediğim elim vaka.
Şanışer öncülüğünde 20 sanatçı ile toplumun ve ülkenin bir çok sorununun korkusuzca dile getirildiği proje.
Aşık olunan, sevilen kimsedir. Arapça kökenli bir kelimedir.
Maalesef ki yabancı turistlerin aklında sadece kazıkçı esnafı ve taksicileriyle yer edinen İstanbul'un en önemli turistik merkezi.
yeşilçam filmlerinde görüldüğü zaman güven duygusu veren oyuncuydu. gün itibariyle vefat etmiştir.
dostoyevski‘nin yazdığı başyapıttır. Kitapta bir hukuk öğrencisi olan raskolnikov’un para sıkıntısı yüzünden işlediği cinayet ve sonrasında yaşadığı suçluluk duygusu derinlemesine anlatılmaktadır. Öylesine yoğun bir suçluluk duygusudur ki bu raskolnikov’u cezalandırılma arzusuna iter. Çünkü raskolnikov soğukkanlı bir katil değildir ve vicdan azabı da cezalandırılmadan dinmeyecektir. Yazar karakterin psikolojik arkaplanını öylesine gerçekçi anlatır ki okurken içinizde bir suçluluk duygusu hissediyorsunuz. Sanki cinayeti raskolnikov değil de siz işlenmişsiniz gibi. Bu kitabı okuma isteğini bende arka sıradakiler dizisindeki kemal hoca karakterinin öğrencilerine bahsetmesiyle oluşmuştu. O sıra orta okuldaydım. Suç ve ceza’yı elime alıp okumaya çalışmıştım. Fakat o an okuyacak doğru zihinde olmamamdan sebep bitirememiştim kitabı. Lise 1’de tekrar yeltendim okumaya. Bu sefer bitirebilmiştim ve bende derin izler bırakmıştı. Bu sebeple fazlasıyla severim. Dostoyevski ile aramda derin bir bağ var, kalemi bende sarsıcı etkiler bırakıyor ve bu fazlasıyla hoşuma gidiyor.
1924 yılında italya'dan getirilerek (bkz: ankara)'nın çeşitli yerlerinde ve tandoğan meydanı'nda sergilenmiş, cumhurbaşkanlığı senfoni orkestrası'nın ilk konserlerini çevresinde verdiği harika heykel. tabii ki pek çok güzellik gibi dönemin vizyonsuz belediye başkanı (bkz: melih gökçek) tarafından bir depoya kaldırılmış ve yıllarca çürümeye terk edilmiştir. allahtan bazı haberciler yıllar sonra (18 yıl) harap bir halde görüntüledikleri heykeli gündeme taşıyınca o depodan alınıp (bkz: cer modern)'in önüne yerleştirildi ve orada sergileniyor.

Çobandede köprüsü; erzurumun Köprüköy ilçesinde bulunan Anadolu Selçuklu Devleti'nin mi yoksa İlhanlılar Devleti'nin mi yaptırdığı tam olarak bilinmeyen köprü. Köprü pasin suyu ile Aras nehri'nin birleştiği yerde kurulmuş. Köprü 7 kemerden oluşuyor ama bir tanesinin üzerinden yol geçmiştir. Bu yüzden şu an 6 kemerden ibarettir. doğu ekspresinin geçiş güzergahında yer alıyor köprü. Bu sebeple Erzurum'dan ağrı veya Kars'a gidiyorsanız köprüyü görmemek pek mümkün değil. Ama köprünün asıl keyfi gün doğumunda ve gün batımında yaşanıyor. O kesme taşlara vuran ışığın rengi ve köprünün nehir üzerindeki yansıması muhteşem bir seyirlik oluşturuyor.
Köprü üzerinde bir çok rivayet var. Bunların en meşhuru köprünün bir ayağında define olduğuna dair. Hatta yakın zamanlarda yapılan restorasyonun bile define aramak maksadıyla yapıldığı düşünülüyor. Çok şükür bulunduğuna dair bir inanç var ki köprüyü rahat bıraktılar.
Köprünün bir de efsanesi var hatta ismini bile bu efsaneden alır: zamanın beylerinden biri Aras nehri üzerinde bir köprü yaptırmak ister. Dönemin mimarlarını toplar ancak uzun uğraşlara rağmen köprünün ayaklarını bir türlü oturtamazlar. Günlerden bir gün dağ tarafından çoban kılıklı bir adam gelir mimarlara doğru yönelerek asasıyla 7 yeri işaretler ve gider. Tabiki mimarlar adamla dalga geçerler. Sonra alay etmek maksatlı olayı beye anlatırlar. Bey o gelenin hızır olabileceğini söyler ve onun gösterdiği yere köprünün yapılmasını emreder. O çoban kılığındaki Hızır'ın gösterdiği 7 yere köprünün ayaklarını oturturlar. Böylece onun anısına da köprünün adına çobandede köprüsü koyarlar.
Çobandede köprüsü 2000'li yılların başına kadar kullanımdaydı. Sonradan 50 metre ötesine köprü yapılınca kullanıma kapatıldı.
Köprü üzerinde bir çok rivayet var. Bunların en meşhuru köprünün bir ayağında define olduğuna dair. Hatta yakın zamanlarda yapılan restorasyonun bile define aramak maksadıyla yapıldığı düşünülüyor. Çok şükür bulunduğuna dair bir inanç var ki köprüyü rahat bıraktılar.
Köprünün bir de efsanesi var hatta ismini bile bu efsaneden alır: zamanın beylerinden biri Aras nehri üzerinde bir köprü yaptırmak ister. Dönemin mimarlarını toplar ancak uzun uğraşlara rağmen köprünün ayaklarını bir türlü oturtamazlar. Günlerden bir gün dağ tarafından çoban kılıklı bir adam gelir mimarlara doğru yönelerek asasıyla 7 yeri işaretler ve gider. Tabiki mimarlar adamla dalga geçerler. Sonra alay etmek maksatlı olayı beye anlatırlar. Bey o gelenin hızır olabileceğini söyler ve onun gösterdiği yere köprünün yapılmasını emreder. O çoban kılığındaki Hızır'ın gösterdiği 7 yere köprünün ayaklarını oturturlar. Böylece onun anısına da köprünün adına çobandede köprüsü koyarlar.
Çobandede köprüsü 2000'li yılların başına kadar kullanımdaydı. Sonradan 50 metre ötesine köprü yapılınca kullanıma kapatıldı.