Efes grubunun en ucuz birası. Güncel fiyatı ( 1 lt) 22 Türk lirası. İlk defa oturduğunuz ve pek güven vermeyen mekanın fıçı birasıyla benzer bir tadı vardır.
(bkz: yerine sevemem) gibi mükemmel bir şarkıya imzasını atmış, özellikle dizi müziği konusunda ülkemizde çığır açmış müzisyenlerden biridir kendisi.
(bkz: kurtlar vadisi ilk 97 bölüm)
(bkz: kurtlar vadisi ilk 97 bölüm)
-sosyal medya platformlarındaki ''like bağımlılığından'' tiksiniyorum ama sanırım ben de aynı bok çukurunun içindeyim.
"Yola çık" bir slogandan ibaretti benim için.
Cesaretsiz olduğumu düşünmemiştim, konduramamıştım belki de. Bir Araç’a elimi kaldırıyor olmanın mahcubiyeti içerisindeydim.
"Yola Çık" sloganını ilk okuduğum andan beri.
Hayatım da öylesine değişiklikler oldu ki yıllar içerisinde. Harika zamanlar geçirdiğim zamanlar dışında, yaşadığım yirmi beş yılın saçmalık olduğunu düşündüm epeyce bir süre. Bu saçmalığın karakterime yaptığı desteği görünce de, ne kadar değerli olduğunu anladım.
Homofobik, milliyetçi, gelenekçi bir insandan bu saydıklarımla hiçbir alakası olmayan bir insana dönüşmenin devrimi içerisindeyim.
Hayatımın tamamına baktığım da ne kadar maddesel bir saplantı içerisinde olduğumu görmemi sağladın bu. Binalardan, şehirlerden uzak her adımım beni yaşıyor olduğuma ikna etti. Zira adımlarımın gerisine gittiğimde, geride bıraktığım beton yığınlarına yakın olmak bile nasıl yorucu geldiğini anlatmam. Öylesine kısır ki. İnsanların yüzleri, vücutlarının duruşu, dillerinde ki tonlamalarına bile yabancılaşıyorsun yolda olduğun, yaşamı bastığın yerde, yüreğinde hissettiğin zaman.
Oysa her yeni insanın sana kattığı onca şey varken, maddesel şehir insanlarının hep bir elden seni dibe çekmeye çalışmasına anlam veremiyorsun. Evim ev değil, şehir şehrim değil, ben ben değilim yola çıktığımdan beri.
Gözlerini çadırının tavanına bakarken açtığında, kendine diyorsun ki; Eh işte Ozan uyuman için bu kadar alana ihtiyacın var.
Çadırdan çıkıp makarnayı dünyanın en lezzetli şeyi gibi yemenin zevkini aldığın zaman da; Eh işte Ozan karnın bu kadarla doyuyor.
Güneşin ışıltısına uydurmaya çalışıyorum yapacaklarımı.
Telefonumda ki alarm, eski yaşantıma dair bir hatıra gibi gelmeye başladı artık. İşim aynı şekilde.
Diyorum ki kendi kendime; şimdiye kadar mı yaşadın yoksa şimdi mi yaşıyor olmanı kavrayamıyorsun?
Kısa bir dönemde onlarca hikayeye onlarca yalana ve onlarca konuşan kitaba eşlik ettim.
“Yaşadım” diyebilmen için kozandan çık.
Cesaretsiz olduğumu düşünmemiştim, konduramamıştım belki de. Bir Araç’a elimi kaldırıyor olmanın mahcubiyeti içerisindeydim.
"Yola Çık" sloganını ilk okuduğum andan beri.
Hayatım da öylesine değişiklikler oldu ki yıllar içerisinde. Harika zamanlar geçirdiğim zamanlar dışında, yaşadığım yirmi beş yılın saçmalık olduğunu düşündüm epeyce bir süre. Bu saçmalığın karakterime yaptığı desteği görünce de, ne kadar değerli olduğunu anladım.
Homofobik, milliyetçi, gelenekçi bir insandan bu saydıklarımla hiçbir alakası olmayan bir insana dönüşmenin devrimi içerisindeyim.
Hayatımın tamamına baktığım da ne kadar maddesel bir saplantı içerisinde olduğumu görmemi sağladın bu. Binalardan, şehirlerden uzak her adımım beni yaşıyor olduğuma ikna etti. Zira adımlarımın gerisine gittiğimde, geride bıraktığım beton yığınlarına yakın olmak bile nasıl yorucu geldiğini anlatmam. Öylesine kısır ki. İnsanların yüzleri, vücutlarının duruşu, dillerinde ki tonlamalarına bile yabancılaşıyorsun yolda olduğun, yaşamı bastığın yerde, yüreğinde hissettiğin zaman.
Oysa her yeni insanın sana kattığı onca şey varken, maddesel şehir insanlarının hep bir elden seni dibe çekmeye çalışmasına anlam veremiyorsun. Evim ev değil, şehir şehrim değil, ben ben değilim yola çıktığımdan beri.
Gözlerini çadırının tavanına bakarken açtığında, kendine diyorsun ki; Eh işte Ozan uyuman için bu kadar alana ihtiyacın var.
Çadırdan çıkıp makarnayı dünyanın en lezzetli şeyi gibi yemenin zevkini aldığın zaman da; Eh işte Ozan karnın bu kadarla doyuyor.
Güneşin ışıltısına uydurmaya çalışıyorum yapacaklarımı.
Telefonumda ki alarm, eski yaşantıma dair bir hatıra gibi gelmeye başladı artık. İşim aynı şekilde.
Diyorum ki kendi kendime; şimdiye kadar mı yaşadın yoksa şimdi mi yaşıyor olmanı kavrayamıyorsun?
Kısa bir dönemde onlarca hikayeye onlarca yalana ve onlarca konuşan kitaba eşlik ettim.
“Yaşadım” diyebilmen için kozandan çık.
izmir'in görülecek yerlerinden biri olan tarihi asansör'ün güzel bir hikayesi var.
karataş; zamanında zengin yahudi ailelerin yaşadığı bir semtmiş. kıyı şeridindeki mithatpaşa caddesi ile halil rıfat paşa caddesi arasındaki yükseklik farkı ise 58 metreymiş. iki yerleşim yeri arasındaki yaya ulaşımı, müslüman nüfusun “karataş merdiveni”, yahudilerin ise en üst bölümünde bululunan devidas ailesi’nin evi dolayısıyla “devidasların merdiveni” olarak adlandırdıkları 155 basamaklı sokak merdiveniyle sağlanıyormuş.
devidas ailesi’nin reisinin bir gün merdivenlerde düşerek ayağının kırılması üzerine, sahil kesiminde oturan ve devidas ailesi’nin yakın dostu olan nesim levi bayraklıoğlu, iki yerleşim arasında yaya ulaşımını kolaylaştırmak üzere 1907 yılında ileride şehrin sembol yapılarından biri olacak bu tarihi asansörü yaptırmıştır.
karataş; zamanında zengin yahudi ailelerin yaşadığı bir semtmiş. kıyı şeridindeki mithatpaşa caddesi ile halil rıfat paşa caddesi arasındaki yükseklik farkı ise 58 metreymiş. iki yerleşim yeri arasındaki yaya ulaşımı, müslüman nüfusun “karataş merdiveni”, yahudilerin ise en üst bölümünde bululunan devidas ailesi’nin evi dolayısıyla “devidasların merdiveni” olarak adlandırdıkları 155 basamaklı sokak merdiveniyle sağlanıyormuş.
devidas ailesi’nin reisinin bir gün merdivenlerde düşerek ayağının kırılması üzerine, sahil kesiminde oturan ve devidas ailesi’nin yakın dostu olan nesim levi bayraklıoğlu, iki yerleşim arasında yaya ulaşımını kolaylaştırmak üzere 1907 yılında ileride şehrin sembol yapılarından biri olacak bu tarihi asansörü yaptırmıştır.
Sahaf olmak isterdim. Tüm gün kitaplarla uğraşmak.
(bkz: bir zamanlar anadolu'da)*
Özellikle ercan kesal'ın oyunculuktan çıkıp bizzat yaşadığı ve yaşattığı muhtar karakteri.
Plase olarak:
(bkz: babam ve oğlum ) *
Özellikle ercan kesal'ın oyunculuktan çıkıp bizzat yaşadığı ve yaşattığı muhtar karakteri.
Plase olarak:
(bkz: babam ve oğlum ) *
george hagi 'nin süper kupa finalinde roberto carlos'a attığı çalımdır. Hagi'nin bu çalımı insanlık ayıbıdır ve tck'da karşılığı 10 yıl hapistir.*
ilgili çalım
ilgili çalım
Pandemi sürecince türk lirasının değerinin değer kaybetmesinin yanında fırsatçı türk esnafının da iyice harladığı enflasyonun sonucunda zam gelmeyen hiçbir şey yok. Ama bazı ürünler nasibini çok daha fazla aldı bu durumdan. Aklıma ilk gelenler diş macunu, sıvı yağ , kedi kumu, çikolata.