evet ile cevap vereceğim sorudur. aldatmadığım ilişkilerim de oldu ama hiç kimseyi aldatmadım diyemem.
gora filminde erdal tosuntarafından canlandıralan karakter. şuradaki videoda bahsi geçen anıyla yad etmiş olalım büyük ustayı. ışıklar içinde uyusun.
- hangi bölümde okuyorsun?
+ uluslararası ilişkiler.
- eee, nolacak bu ilişkiler?
+hangi ilişkiler?
- 50 yıl sonra girer miyiz avrupa birliği'ne?


soruyu soranın durumlara daha hakim olduğu nadir de olsa görülmüştür.*
kötü arkadaşlar insanı kokkoyin kullanımına alıştırabilir. yani arkadaş seçimi çok önemlidir.*

yorkshire teriyeri, birleşik krallık kökenli, küçük bir teriyer ırkdır. görüntüsüne karşın, tüm teriyerler gibi oldukça gözü pektir. çok cesur, enerjik ve zeki bir köpektir. ailesine çok bağlıdır. yabancılardan hoşlanmaz, mesafeli davranır. küçük hayvanları ve diğer köpekleri sevmez, saldırgan davranabilir. ingiltere'nin yorkshire bölgesinde maden tünellerinde sıkıntı yaratan fareler için geliştirilmiştir. bütün yorkshire terrier'ler inatçı, cesur ve canlıdır. yabancıya karşı kuşkulu olan cins efendisine karşı duyguludur. dünyada ve ülkemizde insanlara sıklıkla eşlik eden ve popüler bir köpektir. popülaretisini sevimliliğine, küçücük boyuna ve güzelliğine borçludur. gezmeyi sever. kış aylarından hoşlanmaz.

https://www.kopekdunyasi.com/kategori/yorkshire-terrier
başlığın daha uzunca hali "daha genç gözükmek ve kırışıklıklarını ortadan kaldırmak için botoks yaptıran insanların ağzının burnunun dayak yemiş şekle dönmesi" olacaktır. (bkz: karakter sınırı sebebiyle yazamadıklarımız)

insanların doğuştan gelen özellikleri ile dalga geçmem ve geçenin çarpılacağına inanırım (çarpılmazlarsa da ben çarparım!). bununla beraber daha güzel ve daha genç (ve belki de daha ebesinin nikahı) gözükmek için botoks yaptırıp görüntüsünü değiştirme girişiminde bulunan insanlarla dalga geçerim.

mesela bu arkadaşların yanakları da yılan zehrinin etkisi ile şiştiği için sanki ağızlarına top sokmuş gibi yuvarlayarak konuşurlar ve ben de kendi içimden bunu tiye alırım. (hatta baya maytap geçer, eğlenirim)

hatta bazıları bildiğin dayak yemişe döner, buradaki dayaktan kastım yüzün gözün morarması değil alınan darbelerin etkisi ile yüzün şişmesidir. hatta bu zehrin zaman içerisinde azaldığını ve birkaç etap zehrin enjeksiyounun da yenilendiği bilgisi tarafımda mevzuttur. (dayak yemeye doyamamak gibi bir şey olmalı bu)

velhasıl günümüz insanının başkasının gözündeki yansımasına aşık olmasını sağlamak için yaptığı botoks ve türevi yüz şişiren ve gerdiren cerrahi müdahalelere karşıyım. fırsatını bulduğumda alaya alırım ve yüzüne karşı da hiç çekinmeden şakkadanak diye eleştirimi söylerim.
ekolojik çiftliklerde tarım turizmi ve gönüllü bilgi, tecrübe takası olarak bilinen tatutayı içinde bulunduğumuz bu garip günlerde tekrar hayatımın gündemine aldım.

belirlenen çalışma saatlerine göre (ortalama günde 5-6 saat) çiftliklerde ihtiyaca göre belirlenen (bu ihtiyaçlar çiftliğin bulunduğu bölgeye, mevsime, döneme ve diğer unsurlara göre değişiyor) işlerde çalışma fırsatı veriliyor. gönüllü olarak çiftlik sahibine/ekibine yardım ediliyor karşılığında da konaklama ve yemek gibi ihtiyaçlar takas ediliyor. tatuta (tarım, turizm, takas) buğday derneği'nin türkiye'deki wwoof adı.

yurt dışında da birçok farklı şehirde wwoof gönüllüsü olabilmek mümkün. norveç'ten ingiltere'ye kadar birçok ülkede ekolojik tarımla uğraşan çiftliklerin host olarak kayıtları mevcut.

artık işsiz olduğum ve haziranda da uzayan okulumu nihayet bitirebileceğim için bu yaz denemeyi düşünüyorum. çiftlikten çiftliğe göre süresi 1 hafta ila esnek olarak değişiyor. bazı çiftlikler en az 1 aylık gönüllü desteği istiyor.

deneyimli olanlar da bilgi verebilirse müko olur.

not: sisteme 2 yıllık üye olmak için 100 tl ödenmesi gerekiyor. 2 kişi için fiyat 150 tl.
"bornova bornova", "her şey çok güzel olacak", "eşkıya", "bir zamanlar anadolu'da", "v for vendetta" ve daha bir sürü filmi izlediğim sıra yakın çevrem tarafından şahsıma yönletilen sorudur.

insanın bildiği filmi izlemesi bir çeşit terapi. bu aktivite insanı rahatlatıyor, hayattan, daha doğrusu hayatın sorunlarından uzak durmak için bir tür "teneffüs arası" sağlıyor. (boğulmamak için nefeslenmek de diyebiliriz)

tabii bu kadar çok izledikten sonra filmin repliklerini ezberler hale geliyorsun ve filmi ilk kez izleyen birine rast geldiğinde replikleri tekrar etmeniz itici oluyor.

işin bir de aksi durumu vardır ki çokça çam devirdiğim söz konusudur. mesela "12 kızgın adam" filmini izlediğini gördüğüm birine bu soruyu yöneltir ve "oha bu yaşa geldin ilk kez mi izliyorsun, yazık sana" dediğim ve nobran olduğum anılarım da evet mevcuttur.