amsterdamda satışı legal olan uyuşturucu maddedir kendileri. vücudı zehirler halisülasyon görmene neden olur. zararsızdır.
2 sene önce ukraynadan semih diye bir arkadaş bulmuş getirmiş bu illeti. istanbulda öğrenci evinde kalıyoruz. beyler dedi bunu denemeniz lazım mükemmel birşey. istiyodum ben zaten denemeyi. küçük keçi b*ku gibi birşey. salondayız hepimiz, yedik biz bunu limoni bir tadı vardı saçma sapan. neyse bekliyoruz kafasının gelmesini 10 dakika geçti yok 20 dakika geçti yok. ben bu arada beyin gücümü kullanarak salonun ışığını açıp kapıyorum bizimkilere söylüyorum aaa aynen lan felan diyo. fatih kafasını akvaryuma sokmuş benim beta balığımla tartışıyo. yiğit muhabbet kuşunu ısırıyo, sen ısırırken iyiydi falan diyo. Ama bunların hepsini sanki hep yaptığımız şeyler gibi hissediyorum. bi anda dedim ki kendime, ulan sen beyin gücünle ışığı nasıl kapıyosun. meğer gözlerimi kapıyormuşum sadece. dedim beyler biz gittik uçuyoruz şuan. fatih kafasını akvaryumdan çıkardı s*ktir lan bana niye birşey olmadı o zaman falan diyo. anladılar onlar da en sonunda uçtuklarını. neyse dedim ben bi aşağıya ineyim hem hava alırım hem de sigara içerim. tek gitme biz de gelelim dediler. tamam dedik giyindik iniyoruz aşağıya ama in in bitmiyo. üçüncü katta oturuyoruz ama 20-25 dakika merdiven indik. ara sıra oturduk merdivende dinlendik nefes nefeseyiz. indik birer sigara yaktık etrafa bakınıyoruz tam önümüzden geçen ve dümdüz olan yol, yılan gibi kıvrım kıvrım. karıncaların ayak seslerini falan duyuyoruz. ışıklar falan daha parlak geliyor gözümüze. ben hafiften üşümeye başladım hadi çıkalım eve dedim. yine uzun bi yol macerasından sonra geldik eve geçtik salona takılıyoruz. evden bir kapı açılma sesi. dedim eyvah katil girmiş eve öldürecek bizi. adım seslerini duyuyoruz ve yaklaşıyor. yiğit dedi kapı açılınca kuşu atarım ona doğru, o anlık bir irkilmeyle çullanırız üstüne. ben, katil tam girince odaya beyin gücümle ışığı kapatırım saldırırız döveriz diye plan yapıyorum. fatihin kafası hala akvuryumun içinde balıkla tartışmasına devam ediyor. kapı bir açıldı içeri giren semih. beyler hadi yiyelim şu mereti çok güzel olacak falan diyo. tam o anda gözümün önüne flashback geldi. hepimiz mantarların etrafında yuvarlak oluşturmuşuz konuşuyoruz, o anda semihin telefon çalıyo, bize, ben telefonla konuşup gelicem kızla kavga ettik de bugün diyo. haydaaaa. semihin telefon görüşmesi tam yarım saat sürmüş. biz semihin gittiğini unutmuşuz gömmüşüz mantarları. yaşadığımız her şey 6-7 dakika falan sürmüş. bana sorsan en az 3 saat geçmiştir derdim. dedim bu böyle olmaz zaman kavramı yok, bitmiş bizde. kola içince kendimize geliyormuşuz içelim de ayılalım yoksa bu gece haberlere çıkacaz. fatih kafasını akvaryumdan çıkardı abi bende bi sıkıntı yok siz için diyo. neyse içtik hepimiz kendimize geldik. geçtik salona herkes yorgun, bi köşeye atmış kendini. ben de kıvrıldım koltuğun birine gönderdim beyin dalgasını kapadım ışığı uyuduk sabaha kadar. sabah kuş yanıma gelmiş yüzümde geziyo tırnakları batıyo, uyandırdı beni ve bana bir bakışı var, abi nolur kafesime götür beni dermişcesine. koydum kafesine 2 gün ötmedi kuş nasıl bir travma yaşadıysa garibim. balık desen hayattan soğumuş diplerde geziyo hep. fatih balıkla konuşup anlaşabildiklerine yemin ediyo. yiğitin dudakları ve dili kışun ısırıklarıyla yara olmuş. ben beynime çok güvenmeye başladım finallere çalışmadan girdim bu sene hepsini alttan alıyorum. mahvetti resmen bizi meret. deneyin ama mutlaka
2 sene önce ukraynadan semih diye bir arkadaş bulmuş getirmiş bu illeti. istanbulda öğrenci evinde kalıyoruz. beyler dedi bunu denemeniz lazım mükemmel birşey. istiyodum ben zaten denemeyi. küçük keçi b*ku gibi birşey. salondayız hepimiz, yedik biz bunu limoni bir tadı vardı saçma sapan. neyse bekliyoruz kafasının gelmesini 10 dakika geçti yok 20 dakika geçti yok. ben bu arada beyin gücümü kullanarak salonun ışığını açıp kapıyorum bizimkilere söylüyorum aaa aynen lan felan diyo. fatih kafasını akvaryuma sokmuş benim beta balığımla tartışıyo. yiğit muhabbet kuşunu ısırıyo, sen ısırırken iyiydi falan diyo. Ama bunların hepsini sanki hep yaptığımız şeyler gibi hissediyorum. bi anda dedim ki kendime, ulan sen beyin gücünle ışığı nasıl kapıyosun. meğer gözlerimi kapıyormuşum sadece. dedim beyler biz gittik uçuyoruz şuan. fatih kafasını akvaryumdan çıkardı s*ktir lan bana niye birşey olmadı o zaman falan diyo. anladılar onlar da en sonunda uçtuklarını. neyse dedim ben bi aşağıya ineyim hem hava alırım hem de sigara içerim. tek gitme biz de gelelim dediler. tamam dedik giyindik iniyoruz aşağıya ama in in bitmiyo. üçüncü katta oturuyoruz ama 20-25 dakika merdiven indik. ara sıra oturduk merdivende dinlendik nefes nefeseyiz. indik birer sigara yaktık etrafa bakınıyoruz tam önümüzden geçen ve dümdüz olan yol, yılan gibi kıvrım kıvrım. karıncaların ayak seslerini falan duyuyoruz. ışıklar falan daha parlak geliyor gözümüze. ben hafiften üşümeye başladım hadi çıkalım eve dedim. yine uzun bi yol macerasından sonra geldik eve geçtik salona takılıyoruz. evden bir kapı açılma sesi. dedim eyvah katil girmiş eve öldürecek bizi. adım seslerini duyuyoruz ve yaklaşıyor. yiğit dedi kapı açılınca kuşu atarım ona doğru, o anlık bir irkilmeyle çullanırız üstüne. ben, katil tam girince odaya beyin gücümle ışığı kapatırım saldırırız döveriz diye plan yapıyorum. fatihin kafası hala akvuryumun içinde balıkla tartışmasına devam ediyor. kapı bir açıldı içeri giren semih. beyler hadi yiyelim şu mereti çok güzel olacak falan diyo. tam o anda gözümün önüne flashback geldi. hepimiz mantarların etrafında yuvarlak oluşturmuşuz konuşuyoruz, o anda semihin telefon çalıyo, bize, ben telefonla konuşup gelicem kızla kavga ettik de bugün diyo. haydaaaa. semihin telefon görüşmesi tam yarım saat sürmüş. biz semihin gittiğini unutmuşuz gömmüşüz mantarları. yaşadığımız her şey 6-7 dakika falan sürmüş. bana sorsan en az 3 saat geçmiştir derdim. dedim bu böyle olmaz zaman kavramı yok, bitmiş bizde. kola içince kendimize geliyormuşuz içelim de ayılalım yoksa bu gece haberlere çıkacaz. fatih kafasını akvaryumdan çıkardı abi bende bi sıkıntı yok siz için diyo. neyse içtik hepimiz kendimize geldik. geçtik salona herkes yorgun, bi köşeye atmış kendini. ben de kıvrıldım koltuğun birine gönderdim beyin dalgasını kapadım ışığı uyuduk sabaha kadar. sabah kuş yanıma gelmiş yüzümde geziyo tırnakları batıyo, uyandırdı beni ve bana bir bakışı var, abi nolur kafesime götür beni dermişcesine. koydum kafesine 2 gün ötmedi kuş nasıl bir travma yaşadıysa garibim. balık desen hayattan soğumuş diplerde geziyo hep. fatih balıkla konuşup anlaşabildiklerine yemin ediyo. yiğitin dudakları ve dili kışun ısırıklarıyla yara olmuş. ben beynime çok güvenmeye başladım finallere çalışmadan girdim bu sene hepsini alttan alıyorum. mahvetti resmen bizi meret. deneyin ama mutlaka
fransız dram filmi. gaspar noe'nin baş yapıtlarından sadece biridir. farklı bir çekim tekniğinin bizi beklediği filmde hikaye sondan başa doğru anlatılır.
başrollerinde monica belluci, vincent cassel ve albert dupontel'in oynadığı filmde, ağır işkence görerek tecavüze uğrayan bir kadının sevgilisi ve eski kocasının intikam almak için tecavüzcüyü bulmaya çalışması konu edilir.
başrollerinde monica belluci, vincent cassel ve albert dupontel'in oynadığı filmde, ağır işkence görerek tecavüze uğrayan bir kadının sevgilisi ve eski kocasının intikam almak için tecavüzcüyü bulmaya çalışması konu edilir.
T emkinli bir bekleyiş midir her zerreni keşfe yürümek?
U nutmaya meyletmek midir yoksa maziyi terkeder gibi
R uhum göğsünde uyurken sen hissettin mi beni ?
G ünahı sevabı karıştırır mi bu kadın dudaklarından içerken şarabı?
U tanmadan belki de soyunup , sevgi de bir sanat değilse bile
T üm zamanların en iyi ressamı olur musun arzumu eda ile resmettiğinde?
U nutmaya meyletmek midir yoksa maziyi terkeder gibi
R uhum göğsünde uyurken sen hissettin mi beni ?
G ünahı sevabı karıştırır mi bu kadın dudaklarından içerken şarabı?
U tanmadan belki de soyunup , sevgi de bir sanat değilse bile
T üm zamanların en iyi ressamı olur musun arzumu eda ile resmettiğinde?
Sebasteli Vlas Doğum tarihi belirsiz olmakla birlikte 280 (bir ihtimale göre 283)- 316 yılları arasında Sivas'ta yaşamış Sebaste (Sivas) piskoposu Ermeni aziz. Yayınlanan Acta'sına (kamu tutanağı) göre, dövülmüş, demir dokumacı taraklarıyla saldırılmış ve başı kesilmek suretiyle şehit edilmiştir
Karşıdan görünen ne güzel yayla
Bir dem süremedin giderim böyle
Ala gözlü pirim sen himmet eyle
Ben de bu yayladan şaha giderim Eğer göverüben bostan olursam
Şu halkın diline destan olursam
Kara toprak senden üstün olursam Ben de bu yayladan şaha giderim
Bir bölük turnaya sökün dediler Yürekteki derdi dökün dediler Yayladan ötesi yakın dediler
Ben de bu yayladan şaha giderim
Bir dem süremedin giderim böyle
Ala gözlü pirim sen himmet eyle
Ben de bu yayladan şaha giderim Eğer göverüben bostan olursam
Şu halkın diline destan olursam
Kara toprak senden üstün olursam Ben de bu yayladan şaha giderim
Bir bölük turnaya sökün dediler Yürekteki derdi dökün dediler Yayladan ötesi yakın dediler
Ben de bu yayladan şaha giderim
vazifeye atılmak için, içinde bulunduğu vaziyetin imkan ve şeraitini düşünmemiş , vatan evladı.
5 ocak 2017'de izmir adliyesi'ne girmek isteyen teröristlere vücudunu siper etmiş , büyük bir terör eylemini engellemiştir.
vatan sana minnettar fethi abi , unutmadık.
5 ocak 2017'de izmir adliyesi'ne girmek isteyen teröristlere vücudunu siper etmiş , büyük bir terör eylemini engellemiştir.
vatan sana minnettar fethi abi , unutmadık.
Şimdi her dizide filmde mafya özentisi robotik tipler kahraman diye pazarlanadursun, bizim patronun karşısına dikilip 'gözümde pul kadar değerin yok' diyen işçi Yaşar ustamız vardı...
bu repliği size hatırlatmak isterim.
Bak beyim, sana iki çift lafım var. Koskoca adamsın. Paran var, pulun var, herseyin var. Binlerce kişi calışıyor emrinde. Yakışır mı sana ekmekle oynamak? Yakışır mı bunca günahsızı, çoluğu çocuğu, karda kışta sokağa atmak, aç bırakmak? Ama nasıl yakışmasın! Sen değil misin öz kızına bile acımayan, bir damlacık saadeti çok gören. Anlamıyor musun beyim, bu çocuklar birbirini seviyor. Ama ben boşuna konuşuyorum. Sevgiyi tanımayan adama, sevgiyi öğretmeye çalışıyorum. Hıh, sen, büyük patron, milyarder,para babası fabrikalar sahibi Saim Bey! Sen mi büyüksün? Hayır, ben büyüğüm! Ben, Yaşar usta! Sen benim yanımda bir hiçsin, anlıyor musun, bir hiç! Gözümde pul kadar bile değerin yok. Ama şunu iyi bil, ne oğluma ne de gelinime hiçbir şey yapamayacaksın. Yıkamayacaksın, dağıtamayacaksın, mağlup edemeyeceksin bizi. Çünkü biz birbirimizr parayla pulla değil, sevgiyle bağlıyız. Bizler birbirimizi seviyoruz. Biz bir aileyiz. Biz güzel bir aileyiz. Bunu yıkmaya senin gücün yeter mi sanıyorsun? Dokunma artık aileme! Dokunma çocuklarıma! Dokunma oğluma! Dokunma gelinime! Eğer onların kılına zarar gelirse, ben, ömründe bir karıncayı bile incitmemiş olan ben, Yaşar usta, hiç düşünmeden çeker vururum seni! Anlıyor musun, vururum ve dönüp arkama bakmam.
bu repliği size hatırlatmak isterim.
Bak beyim, sana iki çift lafım var. Koskoca adamsın. Paran var, pulun var, herseyin var. Binlerce kişi calışıyor emrinde. Yakışır mı sana ekmekle oynamak? Yakışır mı bunca günahsızı, çoluğu çocuğu, karda kışta sokağa atmak, aç bırakmak? Ama nasıl yakışmasın! Sen değil misin öz kızına bile acımayan, bir damlacık saadeti çok gören. Anlamıyor musun beyim, bu çocuklar birbirini seviyor. Ama ben boşuna konuşuyorum. Sevgiyi tanımayan adama, sevgiyi öğretmeye çalışıyorum. Hıh, sen, büyük patron, milyarder,para babası fabrikalar sahibi Saim Bey! Sen mi büyüksün? Hayır, ben büyüğüm! Ben, Yaşar usta! Sen benim yanımda bir hiçsin, anlıyor musun, bir hiç! Gözümde pul kadar bile değerin yok. Ama şunu iyi bil, ne oğluma ne de gelinime hiçbir şey yapamayacaksın. Yıkamayacaksın, dağıtamayacaksın, mağlup edemeyeceksin bizi. Çünkü biz birbirimizr parayla pulla değil, sevgiyle bağlıyız. Bizler birbirimizi seviyoruz. Biz bir aileyiz. Biz güzel bir aileyiz. Bunu yıkmaya senin gücün yeter mi sanıyorsun? Dokunma artık aileme! Dokunma çocuklarıma! Dokunma oğluma! Dokunma gelinime! Eğer onların kılına zarar gelirse, ben, ömründe bir karıncayı bile incitmemiş olan ben, Yaşar usta, hiç düşünmeden çeker vururum seni! Anlıyor musun, vururum ve dönüp arkama bakmam.
Aynı gün içinde hem münir özkul'u hem de aydın boysan'ı kaybetmişiz. kara cuma bu olsa gerek.