İlk defa karşılaştığımız bazı durumlara veya nesnelere karşı olabilen durumlar. Bazen bunlara hemen adapte olsak da, bazen istediğimiz gibi sonuçlanmıyor. Bununla alakalı başımdan geçen olayı anlatmak istiyorum sözlük..
2012 kışında polonya'ya gitmiştim. O dönemki kız arkadaşım orada yaşıyor. Tabii yeşil pasaportun verdiği rahatlıkla kafama göre zırt pırt gidiyorum o zamanlar. Bilen bilir polonya'nın kışı serttir. atkı, bere, eldiven üçlüsü olmazsa olmazdır. Gündüz dahi dışarıda çok fazla zaman geçirmek mümkün değildir, insanın b.ku donar afedersin. Hal böyle olunca dedim ki ulan geldik şuraya zaten hava buz, pub görmekten de içimiz kıyıldı, Yarın akşam güzel bir yemeğe çıkalım. Sordum, soruşturdum güzel bir restaurant buldum. hani şu menüleri ansiklopedi gibi olanlardan. bir gün önceden rezervasyon vs. derken ertesi gün akşam oldu ve restauranta gideceğiz. Benim de huyumdur -fizyolojime tüküreyim- ne zaman evden çıkacak olsam kapıda tuvaletim gelir. Rezervasyona geç kalmamak için bu seferlik dur evladım dedim ve atladım taksiye. Her neyse mekana vardık, masamız hazır, ansiklopedilerimiz geldi, yemekler söylendi, şarap tavsiyesi alındı. Şamdanlar, avizeler, insanlar şıkır şıkır, ambiyans müthiş. arka planda inceden smooth jazz ve şehir manzarası eşliğinde hem sevdiceğimle bu güzel anın keyfini çıkarıyorum, hem de tam istediğim romantizmi yakalamış olmanın verdiği mağrur ifadeyi takınıyorum. Bunun yanında yediğim yemekle birlikte alt tarafın gitgide harekete geçtiğini de hissediyorum. Şimdi Yazılı olmayan şöyle bir kural vardır; kalkıp tuvalete giden kişi 10 dakikadan fazla gelmediyse ihalenin büyük olduğu düşünülür. Bunu da bildiğimden, hızlı davranıp işimi halledip geleceğim. Ne kadar sevgilim de olsa bu güzel ambiyansta s.çtığım bilinsin istemiyorum açıkçası. Birazdan geliyorum deyip daha önceden gözüme kestirdiğim, işinin ehli duran garson abimize doğru yöneldim. Tuvaletin yerini sorduktan sonra kapısına geldim. Kapıda unisex olduğunu belli eden, her iki cinsiyetin de sembolleri olduğunu görünce "ulan ecnebiler işte, rahat adamlar" diye düşünmeden edemedim.
Neyse İçeri girdim ve kafamı sağa çevirdikten sonra o da ne? Tuvaletlerin etrafı cam. Evet cam. Bildiğin duvara monteli klozetlerin 3 tarafı, kapısı dahil cam. Ulan bu nasıl ecnebilik? Böyle bir genişlik mi var? Napıcam şimdi ben? Sonuçta kıçını başını örten insanlarız. Dışarıdan bakıyorum yok, içine girip kapıyı kapatıyorum yok abi. görünüyor her şey meydanda. Tam Bu sırada içeri bir hanımefendi girdi, panikle kapıyı kapatıp işim bitmiş edasıyla lavaboya yöneldim. Yavaş hareketlerle elimi yıkarken, İçimden de Bir an önce gitmesini diliyorum. Aynadan küçük bir hareketle selamlaştıktan sonra kadın makyajını tazelemeye başladı. Tam zamanında! Yine yavaş hareketlerle Ellerimi kurutup kapının önüne çıktım. Bir yandan da gözüm saatte 5 6 dakika olmuş durumda, zaman azalıyor. Koridorda kadının çıkmasını beklerken içeriyle ilgili planım da şu; tuvalet kağıtlarını belli uzunluklarla koparıp, kabinin üstünden püskül gibi yan yana sarkıtıp, kendime birnevi siper oluşturup işimi göreceğim.
Kadının çıkmasıyla içeri füze gibi dalışım bir oldu. Planımı uyguluyorum, her şey yolunda derken içeri biri daha giriyor. bu seferki iri yarı bir abimiz. Nereden çıktınız yine diye söylenirken yan kabine hareketlendiğini farkediyorum. Fakat bu sefer Klozete oturmuş kağıdı koparıyorum, kararlıyım. bir yandan da Göz ucuyla abinin ne yapacağını takip ediyorum. peki ne olsa beğenirsiniz "çıkırt" kapıyı kitliyor ve Tam olarak şurada gördüğünüz olay gerçekleşiyor. Ah cahil evladım benim hadi bunu hiç görmedin, kapıyı neden kitlemezsin...
2012 kışında polonya'ya gitmiştim. O dönemki kız arkadaşım orada yaşıyor. Tabii yeşil pasaportun verdiği rahatlıkla kafama göre zırt pırt gidiyorum o zamanlar. Bilen bilir polonya'nın kışı serttir. atkı, bere, eldiven üçlüsü olmazsa olmazdır. Gündüz dahi dışarıda çok fazla zaman geçirmek mümkün değildir, insanın b.ku donar afedersin. Hal böyle olunca dedim ki ulan geldik şuraya zaten hava buz, pub görmekten de içimiz kıyıldı, Yarın akşam güzel bir yemeğe çıkalım. Sordum, soruşturdum güzel bir restaurant buldum. hani şu menüleri ansiklopedi gibi olanlardan. bir gün önceden rezervasyon vs. derken ertesi gün akşam oldu ve restauranta gideceğiz. Benim de huyumdur -fizyolojime tüküreyim- ne zaman evden çıkacak olsam kapıda tuvaletim gelir. Rezervasyona geç kalmamak için bu seferlik dur evladım dedim ve atladım taksiye. Her neyse mekana vardık, masamız hazır, ansiklopedilerimiz geldi, yemekler söylendi, şarap tavsiyesi alındı. Şamdanlar, avizeler, insanlar şıkır şıkır, ambiyans müthiş. arka planda inceden smooth jazz ve şehir manzarası eşliğinde hem sevdiceğimle bu güzel anın keyfini çıkarıyorum, hem de tam istediğim romantizmi yakalamış olmanın verdiği mağrur ifadeyi takınıyorum. Bunun yanında yediğim yemekle birlikte alt tarafın gitgide harekete geçtiğini de hissediyorum. Şimdi Yazılı olmayan şöyle bir kural vardır; kalkıp tuvalete giden kişi 10 dakikadan fazla gelmediyse ihalenin büyük olduğu düşünülür. Bunu da bildiğimden, hızlı davranıp işimi halledip geleceğim. Ne kadar sevgilim de olsa bu güzel ambiyansta s.çtığım bilinsin istemiyorum açıkçası. Birazdan geliyorum deyip daha önceden gözüme kestirdiğim, işinin ehli duran garson abimize doğru yöneldim. Tuvaletin yerini sorduktan sonra kapısına geldim. Kapıda unisex olduğunu belli eden, her iki cinsiyetin de sembolleri olduğunu görünce "ulan ecnebiler işte, rahat adamlar" diye düşünmeden edemedim.
Neyse İçeri girdim ve kafamı sağa çevirdikten sonra o da ne? Tuvaletlerin etrafı cam. Evet cam. Bildiğin duvara monteli klozetlerin 3 tarafı, kapısı dahil cam. Ulan bu nasıl ecnebilik? Böyle bir genişlik mi var? Napıcam şimdi ben? Sonuçta kıçını başını örten insanlarız. Dışarıdan bakıyorum yok, içine girip kapıyı kapatıyorum yok abi. görünüyor her şey meydanda. Tam Bu sırada içeri bir hanımefendi girdi, panikle kapıyı kapatıp işim bitmiş edasıyla lavaboya yöneldim. Yavaş hareketlerle elimi yıkarken, İçimden de Bir an önce gitmesini diliyorum. Aynadan küçük bir hareketle selamlaştıktan sonra kadın makyajını tazelemeye başladı. Tam zamanında! Yine yavaş hareketlerle Ellerimi kurutup kapının önüne çıktım. Bir yandan da gözüm saatte 5 6 dakika olmuş durumda, zaman azalıyor. Koridorda kadının çıkmasını beklerken içeriyle ilgili planım da şu; tuvalet kağıtlarını belli uzunluklarla koparıp, kabinin üstünden püskül gibi yan yana sarkıtıp, kendime birnevi siper oluşturup işimi göreceğim.
Kadının çıkmasıyla içeri füze gibi dalışım bir oldu. Planımı uyguluyorum, her şey yolunda derken içeri biri daha giriyor. bu seferki iri yarı bir abimiz. Nereden çıktınız yine diye söylenirken yan kabine hareketlendiğini farkediyorum. Fakat bu sefer Klozete oturmuş kağıdı koparıyorum, kararlıyım. bir yandan da Göz ucuyla abinin ne yapacağını takip ediyorum. peki ne olsa beğenirsiniz "çıkırt" kapıyı kitliyor ve Tam olarak şurada gördüğünüz olay gerçekleşiyor. Ah cahil evladım benim hadi bunu hiç görmedin, kapıyı neden kitlemezsin...
Sabahattin Ali'ye şair gözüyle bakamıyorum bir türlü. Muazzam bir şarkı sözü yazarıymış gibi geliyor. Herhalde bestelenen şiirlerinin kalitesinden kaynaklı. Besteciler şiirlerin ruhunu tam manasıyla yakalayabilmişler.
Aldırma Gönül, eşkiya dünyaya hükümdar olmaz, benim meskenim dağlardır, leylim ley, dağlarda kartal gibiydim, geçmiyor günler geçmiyor ilk aklıma gelenler...
Aldırma Gönül, eşkiya dünyaya hükümdar olmaz, benim meskenim dağlardır, leylim ley, dağlarda kartal gibiydim, geçmiyor günler geçmiyor ilk aklıma gelenler...
çanakkalede yasarken popcorn olan cocuklar, rock n coke ilk sahne falan yuruduler diye dusunurken, yok olup gittiler.
şu performansı elinde bağlama değil de elektro gitarla yapsaydı tam bir progressive rock performansına dönüşebilirdi dediğim büyük halk ozanı.
2015 yılında Erasmus yaptığım İsveç'in güney doğusunda yer alan, merkezi adadan oluşan küçük sevimli bir şehir.
Sabahattin Ali'nin Atatürk'e altına 15 kuruşluk eski harfler zamanında basılmış bir pul yapıştırarak gönderdiği mektuptur. Sabahattin Ali, Konya Cezaevi'nden yazdığı mektupta Atatürk'ten affını istiyor.
https://hizliresim.com/wuOHD6
https://hizliresim.com/wuOHD6
denizden babam çıksa yerim tayfayı bile balık yediğine pişman edebilen durumdur. çözümü ise 1 tatlı kaşığı zeytinyağını içmektir.
hepimiz bu durumu çok defa yaşamışızdır. genelde internet veya tv'de izlediğim şeylerde yaşıyorum bu hissiyatı. örnek vermek gerekirse;
(bkz: tiktok videoları)
(bkz: tiktok videoları)
2009 yılında yayınlanmaya başlayan 11 sezonluk durum komedi dizisi. 25 dakikalık bölümleriyle bu sıkıcı günlerde terapi etkisi yapıyor.
dipnot: dizinin tüm bölümlerini netflix'de bulabilirsiniz. ufak tefek çeviri hataları mevcut, daha eğlenceli çeviri için alternatif kaynaklardan( torrent vb) nazo82 adlı çevirmenin altyazılarıyla izlenmesi tavsiyedir.
dipnot: dizinin tüm bölümlerini netflix'de bulabilirsiniz. ufak tefek çeviri hataları mevcut, daha eğlenceli çeviri için alternatif kaynaklardan( torrent vb) nazo82 adlı çevirmenin altyazılarıyla izlenmesi tavsiyedir.
bbc news türkçe youtube kanalında yayınlanan arşiv videosunda marmaris, bodrum ve kuşadası hakkında bilgiler veriliyor.
video için
video için