Evlilik hatasına düşen insanların ettiği yeminlerden biridir. yalan beyan vermektir. Çünkü asla ölünceye dek sürmez. Yani en azından sonu cinayetle biten bir evlilik değilse. Malum ülkemizde sayısı azımsanamayacak bir “ya benimsin ya kara toprağın” kafası olduğu için bazen gerçekten ölüm ayırana kadar sürüyor evlilikler.
Bağlanır. Her manada.
Kadınların regl iken iç çamaşırlarını temiz tutmak için kullanabileceği bir ürün.
Hymen'e zarar vermemesi için Cinsel ilişkiye girmiş kadınların kullanması tavsiye ediliyor.
Tampon kullanımı çok rahat bir ürün. Bir kere tampon kullanan biri pedlerle uğraşmak istemez zaten.
Penise göre boyutları çok ufak olduğu için korkulmasına gerek yok.
Edit: imlâ
Hymen'e zarar vermemesi için Cinsel ilişkiye girmiş kadınların kullanması tavsiye ediliyor.
Tampon kullanımı çok rahat bir ürün. Bir kere tampon kullanan biri pedlerle uğraşmak istemez zaten.
Penise göre boyutları çok ufak olduğu için korkulmasına gerek yok.
Edit: imlâ
Uyurken ışığı engelleyen şey. Benim gibi ışıkta uyuyamayan bir insansanız eğer sizin için mükemmel bir icattır.
Birine duygusal manada tutulmaktır. Bir kişiyi görmek sana mutluluk ve sevinç veriyorsa o kişiye muhtemelen duygusal olarak bağlanmışsındır. Bu dozunda olunca kötü bir şey değildir esasında. Fakat bazen insan bağlanmaktan korkuyor. Çünkü karşındakinin de sana aynı şekilde bağlandığından emin olamıyorsun.
Ayrıca birde fiziksel olarak bağlanmak vardır. İşte eğer o zevk için yapılıyorsa fazlasıyla keyifli olabilir.
Edit:Denememiş olmam denemek istemediğim anlamına gelmez. (İçimdeki piç yan konuştu yine. Kendini ifşa etmekten vazgeç artık)*
Ayrıca birde fiziksel olarak bağlanmak vardır. İşte eğer o zevk için yapılıyorsa fazlasıyla keyifli olabilir.
Edit:Denememiş olmam denemek istemediğim anlamına gelmez. (İçimdeki piç yan konuştu yine. Kendini ifşa etmekten vazgeç artık)*
Sütyeni çıkarıp koltuğun tepesine fırlatmaktır.
andrei tarkovsky'nin 1960 yılında Sinema Enstitüsü'nü bitirmek için çektiği 43 dakikalık bitirme projesidir.
Silindir ve keman diye türkçeye çevrilen film, silindir operatörü bir işçi olan Sergei ile keman virtüözü olma yolunda ilerleyen küçük Sasha arasındaki arkadaşlığı anlatır.
Film, başlı başına kocaman bir metafordur. Bu konuyu detaylı olarak anlatmadan hemen önce daha sonra anlatacaklarım daha net anlaşılsın diye biraz dönemin sscb’inden ve tabii ki Tarkovsky’den bahsetmek gerekiyor.
SSCB’de filmin çekildiği dönemde nikita kruşçev iktidardaydı. Kruşçev, görevi süresince selefi josef stalin’in politikalarını yerden yere vurmuş. Leninist politikalara geri dönülmesi gerektiğini vurgulamıştı. İç ve dış politikada yenilikçi çalışmalar yapmaya çalışan Kruşçev, hem kapitalist hem de komünist ülkelerle dostluklar kurmaya çabalamıştır. Ama bu girişimleri Mao yönetimindeki Çinle arasını açmıştır. Öte yandan konvansiyonel silahlardan ziyade nükleere ve uzay alanına yatırımları da arttırmıştır. Ama tarım ve hayvancılık alanında büyük başarısızlıklar yaşamıştır.
Tarkovsky’ye gelecek olursak; şair bir babadan olan, oyuncu bir anneden doğan, daha 20’li yaşlarında genç bir sanat aşığıdır. Sinema enstitüsü’ne girmeden önce müzik ve arapça eğitimi almıştır. Filmlerindeki metaforlardan yola çıkarak söylüyorum; arapça bildiğini de ele alarak önemli arap mutasavvıflardan da etkilendiğine inanıyorum.
Artık filmle ilgili eyyorlamama gelelim.
Entrynin başında bu film başlı başına bir metafor demiştim. Öncelikle onu biraz açalım. Film, SSCB’nin o dönem içinde bulunduğu durumun bir metaforu. sosyalist bir ülkede olmaması gereken sosyal statü ve ekonomik farklıları eleştiriyor.
Filmin başında ve sonunda kullanılan elma metaforu ise adem ile havva’ya minik bir selam çakarak sasha’nın hayatındaki kadınlarla olan kötü ilişkilerini anlatıyor.
Ayrıca filmin ilerleyen sahnelerinde eski bir binanın yıkılışını ve arkasından ışıl ışıl parlayan yeni bir binanın ortaya çıktığını görüyoruz. sasha* ve sergei’nin* yağan yağmur altında izledikleri sahne ise yaşanan yeniliklerin bir yandan eskileri de yok ettiğini anlatıyor.
Filmin başından sonuna kadar Sergei’nin ilgilenmediği bir kadın vardır. Yine Filmin son sahnesinde beraber sinemaya gitmek için sergei’ye söz veren Sasha’ya annesi izin vermez. yüksek katlı bir apartman dairesinin balkonundan gelemeyeceğini yazdığı uçak yaparak attığı not sergi’e ulaşmaz ve sergei o pas vermediği kadınla sinemaya gider. Yine burada sosyal eşitsizliğin korkunç boyutlara ulaştığını anlatıyor. Ve aslında filmimiz burada bitiyor.
Ama bir son sahne var ki Sasha’nın Sergei’in kullandığı silindire koşarak gittiği ve işçinin Sasha’yı elinden tutarak silindire bindirdiği, peşinden motor yağı veya zift akan yola güvercinlerin konması yönetmenin rüyası ya da gelecek ümididir.
Son olarak ise tarkovsky’nin arap mutasavvıflardan etkilendiğini düşünmemin sebebi ibn-i arabi’nin sık sık kullandığı ayna metaforudur. Yönetmen bu filmde ayna metaforunu bence ibn-i arabi ile aynı anlamda kullanıyor.
(bkz: ibn-i arabi’nin ayna metaforu)
Silindir ve keman diye türkçeye çevrilen film, silindir operatörü bir işçi olan Sergei ile keman virtüözü olma yolunda ilerleyen küçük Sasha arasındaki arkadaşlığı anlatır.
Film, başlı başına kocaman bir metafordur. Bu konuyu detaylı olarak anlatmadan hemen önce daha sonra anlatacaklarım daha net anlaşılsın diye biraz dönemin sscb’inden ve tabii ki Tarkovsky’den bahsetmek gerekiyor.
SSCB’de filmin çekildiği dönemde nikita kruşçev iktidardaydı. Kruşçev, görevi süresince selefi josef stalin’in politikalarını yerden yere vurmuş. Leninist politikalara geri dönülmesi gerektiğini vurgulamıştı. İç ve dış politikada yenilikçi çalışmalar yapmaya çalışan Kruşçev, hem kapitalist hem de komünist ülkelerle dostluklar kurmaya çabalamıştır. Ama bu girişimleri Mao yönetimindeki Çinle arasını açmıştır. Öte yandan konvansiyonel silahlardan ziyade nükleere ve uzay alanına yatırımları da arttırmıştır. Ama tarım ve hayvancılık alanında büyük başarısızlıklar yaşamıştır.
Tarkovsky’ye gelecek olursak; şair bir babadan olan, oyuncu bir anneden doğan, daha 20’li yaşlarında genç bir sanat aşığıdır. Sinema enstitüsü’ne girmeden önce müzik ve arapça eğitimi almıştır. Filmlerindeki metaforlardan yola çıkarak söylüyorum; arapça bildiğini de ele alarak önemli arap mutasavvıflardan da etkilendiğine inanıyorum.
Artık filmle ilgili eyyorlamama gelelim.
Entrynin başında bu film başlı başına bir metafor demiştim. Öncelikle onu biraz açalım. Film, SSCB’nin o dönem içinde bulunduğu durumun bir metaforu. sosyalist bir ülkede olmaması gereken sosyal statü ve ekonomik farklıları eleştiriyor.
Filmin başında ve sonunda kullanılan elma metaforu ise adem ile havva’ya minik bir selam çakarak sasha’nın hayatındaki kadınlarla olan kötü ilişkilerini anlatıyor.
Ayrıca filmin ilerleyen sahnelerinde eski bir binanın yıkılışını ve arkasından ışıl ışıl parlayan yeni bir binanın ortaya çıktığını görüyoruz. sasha* ve sergei’nin* yağan yağmur altında izledikleri sahne ise yaşanan yeniliklerin bir yandan eskileri de yok ettiğini anlatıyor.
Filmin başından sonuna kadar Sergei’nin ilgilenmediği bir kadın vardır. Yine Filmin son sahnesinde beraber sinemaya gitmek için sergei’ye söz veren Sasha’ya annesi izin vermez. yüksek katlı bir apartman dairesinin balkonundan gelemeyeceğini yazdığı uçak yaparak attığı not sergi’e ulaşmaz ve sergei o pas vermediği kadınla sinemaya gider. Yine burada sosyal eşitsizliğin korkunç boyutlara ulaştığını anlatıyor. Ve aslında filmimiz burada bitiyor.
Ama bir son sahne var ki Sasha’nın Sergei’in kullandığı silindire koşarak gittiği ve işçinin Sasha’yı elinden tutarak silindire bindirdiği, peşinden motor yağı veya zift akan yola güvercinlerin konması yönetmenin rüyası ya da gelecek ümididir.
Son olarak ise tarkovsky’nin arap mutasavvıflardan etkilendiğini düşünmemin sebebi ibn-i arabi’nin sık sık kullandığı ayna metaforudur. Yönetmen bu filmde ayna metaforunu bence ibn-i arabi ile aynı anlamda kullanıyor.
(bkz: ibn-i arabi’nin ayna metaforu)
Dolunay’ın denizde yarattığı gel-git etkisinin bir türevi ruhumda yaşanmaktadır. Duygusal bir ruh haline soktuğu yetmezmiş gibi bir de uykumu kaçırır her seferinde dolunay. Fakat yine de Dolunay’ı sevmekten asla vazgeçemiyorum.
Cem Yılmaz'ın 18 Ekim tarihinde Kaçamak ve 2 Arada adı ile sinemalarda gösterime girecek yeni filmleridir. 60 Dakikalık birbirinden tamamen farklı hikayelere sahip iki orta metraj filmin iki perdede gösterilmesi şeklinde olacak; ki bu memlekette bir ilk sanırım. Esasında bu filmler şubat ayında çıkacaktı çekimleri geçen yazdan kasım ayına kadar sürmüştü fakat lanet tekel cinemaximum ve sinemacılar arasında yaşanan kim daha fazla para kazanacak kavgasından dolayı ertelenmişti. Yine aynı şekilde daha sonra da Emanet ve Deli filmleri çıkacak (umuyoruz)
Kaçamak
2 Arada
Kaçamak
2 Arada
son dönemde kazandığı ivmeyle dikkat çeken türkçe rap'İn emektar ismi patron'un yanıyorum hala, manzaralar ile seyreden hikayesini bitirdiği melankolik teklisi.
kısa filmi andıran klibinin yönetmen koltuğunda ise müşerref çakıroğlu oturuyor.
patron - benden bu kadar | youtube
patron - benden bu kadar | spotify
kısa filmi andıran klibinin yönetmen koltuğunda ise müşerref çakıroğlu oturuyor.
patron - benden bu kadar | youtube
patron - benden bu kadar | spotify