yeşilçam'ın ünlü aktörü öztürk serengil'in kızıdır. Pek çok alanda şansını deneyen seren serengil en son magazin programı sunuculuğu yapmaktadır. burada sarf ettiği sözler yüzünden mahkeme tarafından konuşmama yasağını delip dedikodu yapmaktan tutuklanıp 3 gün hapis yatan ilk insan olmuştur. güzel ülkemden manzaralara örnektir.
Ahmet Hakan Coşkun, gazeteci ve televizyoncudur kendisi. şuanda Hürriyet gazetesi CNN Türk ve Kanal D'de çalışmaktadır.
eskiden kendini islamcı olarak nitelendiren ama objektif olmaya çalışırken islamcıları kendine küstüren sonraları kendi de islamcılara küsen düşünce adamıdır. islamcılar sevmez, solcular takmaz, laikler kafası karışık beğenenler de olur beğenmeyenler de. aslında rüzgar ne tarafa eserse o tarafa giden biridir kendileri. muhalif olmayı "her şeye muhalefet etme" zanneden yazardır. açıkçası bana güven vermiyor ama yazdığı bazı yazıları ve her partiden insanı sıkıştırmaya, sorgulamaya çalışmasını doğru buluyorum.
açıkçası konuştukları ve yazdıkları benim düşüncelerime ters bir insan. hele hele çözüm sürecine destek vererek çok büyük bir yanlışa ortak olmuştur.
yaptığı konuşmalarda radikal olduğunu söyleyen ahmet hakan'la eğer birgün karşılaşırsam sormak istediğim tek birşey var o da " kaç paralık radikalsin"
birinci olarak kendini sorgulamayı bırakmak. sonra da alıp başını gitmek olsa gerek. belki de yapılamayan şeyin iyi olduğu sanılması gibi bir yanılgıdır bu da.
yaşları birbirine yakın arkadaş gruplarının, her hafta başka bir arkadaşın evinde yada ortaklaşa kiralanmış ev yada ofiste, haftada bir akşam yemek,sohbet,müzik eşiliğinde yaptıkları toplanmalardır.
merak edenler için;
mesela
İlk önce yazdıklarımda çok ciddiyim reisin şdediği gibi”bıktık yav bıktık” Başlık cinsiyetçi gözükebilir ama tam tersi durum olduğu zaman 5 güne tamam tamam 6 güne düzelir. Çünkü ya kin gütmeye başlar hanımefendi yada er afettirir kendini. İlk yazılan gibi bayan şahıs varsa anında uzaklaşılmalıdır.

ayrıca çok kötü bir insandır o .Sadece er kişiyi değil , yakını olan er kişileri de üzer. Tabi nerede o anlayış peh.
Kötücül Emeller içeren söylemlerde bulunmayınız. Bizler kin güdemiyoruz, arkanızdan kuyu kazmıyor sadece “rakı şalgam ve peynir “koalisyonuyla kafa dağıtmaya çalışıyor, zaman öldürüyoruz.
Bu emelleri düzeltmek için şunlar yapılırsa iyi olur:
Telefonlar çalındığı zaman açılmalı çünkü “please try again later” diyorsa o telefonun -biliyoruz ki-başında oturuluyor ama kininizden açmıyorsunuz.
Bir de sürekli sürpriz de beklenilmemeli. Anı yaşamak varken süprize ne gerek var kapitalizmin kölesi olmayı azar azar bırakmalısınız. Hep bir ayrımcılık heeeeep.
Sinema,seminer,keman senfonisi,sanat galerisi,müze gibi teklifleriniz olması doğal ama haydi Galatasaray’ın maçı var denildi mi asker nizamda duruş sergilenmiyorsa ve hemen hazırlanılmıyor o istekler askıda kalır.
En önemlisi yeme kültürü değiştirilmeye çalışılmamalı yok brunch’a yok vegan restoranına(2 kez denedim öeh) gidelim gibi teklifler varsa o zaman missler gibi adana urfa veya sakatat yemekleri denenilecek.

Gezerken “sadece şunun fotoğrafını çekeyim gidelim”diye cümle kurup tam 2625288 fotoğraf çekmek istiyorsanız er kişi “ağaca tırmanalım , ayı avlayalım” dediğinde tırmanılacak. hayat müşterek...

Bir de duygu patlamalarınızı kontrol altına alınız depresyona sokmaya çalışmayınız “ich möchte nicht mehr leben” gibi cümleler kurmayın arkadaşım.
Eşit toplum iyidir....
İşte bunlar hep bencillikten heeeep.

Dipnot: biz nasıl bulaşık makinesinde içine koyduğumuz tabak kaşık gibi zırvlalıkların üstüne deterjan dökülmemesi gerektiğini öğreniyorsak “meze “yapmasını öğrenmelisiniz.
elini kolunu nereye koyacağını bilememe hali.
bir çenemin altına alıyorum, bir başımı kaşıyorum. cebime koysam durmuyor, çıkarsam sallanmıyor. boynum mart lodosunda tutulmuş gibi geziyorum.

ne diyeceğini bilememe hali.
bir cümleye başlamaya yelteniyorum. başka bir cümleye dönüşüyor. ama ben onu demek istemedim ki şimdi. aslında çok fena anlatırım var ya üüüfff, diyemiyorum.

ne yapacağını bilememe hali.
hangi taraftan tokalaşmaya başlanır sorunsalı ailesinden. her şey imkan dahilinde gibi geliyor. hiçbir şey gerçekleşmiyor.

nereye bakacağını bilememe hali.
yüzüne bakakalmaktan korkuyorum. ya ''hayrola?'' derse? mahallenin gençleri değil ki karşındaki. ''asıl sen hayırdır birader?'', diyesin.

içinin bir anda yaşama sevinciyle dolması hali.
sevginin karşılık bulması ihtimalini ciddi ciddi düşünmeye başladığın an. ki benim gibi bir insansın ,bunu ikimiz de biliyoruz.

entry yazamama hali (bkz: swh)
kadınlar günü münasebetiyle yaptığı konuşmada erdoğanın söylediği cümledir.hezeyandır,yanlıştır hatta islam dışıdır.islam ilk geldiği şekli ve kuralları ile kaimdir değişmez güncellenmez değişmesi ve güncellemesi gereken daima insandır.necip fazılın deyimi ile güneş değişmez ona bakan gözler değişir.14 asır önceki hüküm bugün uygulanamaz demek kuranı inkar etmek demektir bu apaçık küfürdür.islam zahire ve ağızdan çıkana göre hükmeder fakat yinede inananların kalplerinde bu sözlerden dolayı açılan yaraların ve olumsuz etkilerin izalesi için bir açıklama bir izah bir tevil yapılmalıdır.
kaynak: https://m.youtube.com/watch?feature=youtu.be&v=L0JISgxAWy4
Kaç gündür gelcem dedin gelmedin
Çok içsem de kimseye vermedim
Israr ettim, şansımı zorladım
Sabaha kadar ağladım, duymadın
Bana hödö hödö yapma, çocuk mu var karşında
Sev beni daha ne diyim, söz hiç karışmam sana
Ben boşa trip atmam ama hormonlarım coştu
Şu sıralar full libido
Odamı temizledim süsüm püsüm hep sana
İçli köfte yaptım tadına baksana Bugün de aradım gelmezsen ayıp ama
Çalışkan çocuksun maşallah sana Bana hödö hödö yapma, çocuk mu var karşında
Sev beni daha ne diyim, söz hiç karışmam sana
Ben boşa trip atmam ama hormonlarım coştu
Şu sıralar full libido


full libido
bir gazetecinin hiç utanmadan sunduğu çözüm önerisi.
twitter üzerinden hayvan hakları aktivisti arkadaşların fotoğrafını "hayvanını evinde sev.. sokaktaki hayvan, insanlık göstergesi değildir. itlaf geri gelmeli." notuyla paylaşmış. gruptan bunu duyduğumda herhalde pişman olmuştur, bir insan bunu neden istesin ki neticede, diye sayfasına bakayım dedim. herhangi pişmanlık yok, üstüne haklılığı konusunda destek topluyor. düşüncelerinde ısrarlı .

insan türü olarak diğer türlerle beraber yaşadığımız dünyada doğal yaşama, bitki ve hayvanların yaşam alanlarına, iklime ölçüsüzce, bencilce müdahale ettik. etki tepkiyi doğurur, yaptıklarımızın sonuçlarına katlanacağız. sen yaşam alanlarını yok edersen oraya sığınan canlılar senin yaşam alanına dağılır ihtiyaçlarını karşılamak için. birileri türümüzün yaptıklarının doğurduğu sonuçları bu şekilde gidermek istiyor. insanlık dediği şey sorumluluk almayı bilmekle başlamalı, belki bir nebze utanarak. sokak hayvanları açısından büyük problemler var en başta şu adamın bize gösterdiği üzere yaşam hakkı tehlikede. bir kap yemek vereyim şurada beraberce yaşayalım işte diyecek insan sayısı giderek azalıyor. sokaklar sokak hayvanlarının "doğal" yaşam alanı, aslında uygulanıyor olsa 5199 sayılı hayvanları koruma kanunu ile de korunuyor. birçokları sokakta doğdular, sokakta yaşıyorlar. insanlarla iyi ilişki kuruyorlar çünkü evcilleştirildiler. Keşke küçük prens'in tilkisi onlara biraz akıl verse. akıl sağlığı bozuk insanların tecavüzüne uğruyorlar, şiddet görüyorlar. bi heves "petshop"lardan büyük paralara satın alınıp sorumluluk ağır gelince sahipleri tarafından terkediliyorlar. ayrılık onları da üzüyor, korku bakışlarına işliyor. ve bundanşöyle! etkileniyorlar. tüm bunlara rağmen tekrar tekrar insanlara güvenmekten vazgeçmiyorlar. ve bazı türdeşlerimiz onlarla empati kurmayı unutmuyor, ne hissedebileceklerini anlıyor, mücadele ediyor nasıl iyileştirebiliriz diye. biri de çıkıyor hemen itlaf. nefes alan, koşan; neşesi, gururu, karakteri olan bir varlığın yaşamını sırf istiyoruz, işimize gelmiyor diye sonlandırmayı nasıl hayal edebiliriz? bu ne haddini bilmezlik? üzgün olmaktansa öfkeli olmayı yeğlerim diyor canım ulrike. yine de çok üzgünüm.